Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | "Medet": Hayat inandığımız doğrulardan büyüktür

"Medet": Hayat inandığımız doğrulardan büyüktür

13 Şubat 2016 - 01:02 | Sinem Üstüner’in başarılı afiş tasarımı
Eski aşkın “medet” çağrısına cevap vermekle meslek etiği arasında kalmak, öte yandan inançla o inanca aykırı bir eylem ikileminde kalmak, Tiyatro YanEtki’nin yeni oyununda sorgulanıyor.
MEDET- Yazan: Deniz Madanoğlu, Yöneten: Serkan Üstüner, Yardımcı Yönetmen: Deniz Karaoğlu, Işık Tasarım: Ulaş Yatkın, Müzik: Mert Carim, Fotoğraf: Serhat Bayraktar, Afiş Tasarım: Sinem Üstüner, Oyuncular: Melike Güner, Faruk Barman, Sinem Reyhan Kıroğlu.
 
Tiyatro YanEtki, Deniz Madanoğlu’nun sadece ülkemizde değil, tüm dünyanın gündeminde olan ve tartışmaları süregiden kürtaj konusunu çok farklı bir yaklaşımla irdeliye oyunu “Medet”i sergilemeye başladı. Yaklaşımdaki farklılık kürtaj olmak isteyen kadınla, kürtajı yapacak doktorun değişik ikilemler arasında bocalamasıyla ortaya çıkıyor.
 
Oyun 
 
Bir jinekolog muayenehanesi. Doktor masasında oturuyor. Kapı tıklatılıp sekreter giriyor içeriye ve sıra bekleyemeyecek kadar acil durumu olan bir hastanın geldiğini haber veriyor. Gelen hasta, doktor Durukan’ın ilk gençliğinden bu yana tam on yedi yıldır karşılaşmadığı eski sevgilisi Çiçek’tir. Çiçek bir afet-i devran görünümünde odaya giriyor, hatta dişiliği ve ateşliliğiyle Durukan’ı baştan çıkarıyor. Sonra sahne kararıyor.
 
Sahne yeniden aydınlandığında sekreter yeniden odaya girip hastanın geldiğini haber veriyor. Durukan büyük beklentiler içinde gözlerini kapıya dikiyor. Ama o ne? Bu sefer gelen Çiçek, tesettür kıyafetinde, uzun pardesülü, sıkma başlı, adını sorsanız utancından kızaracak kadar içine kapanık bir Çiçek. Yine de amacına ulaşma konusunda kararlı. Amacı nedir derseniz, kocasının bir arkadaşı tarafından tecavüze uramış ve gebe kalmış. Hayatını karartan o olayı ömür boyu hatırlatacak olan ve kirlenmişlik duygusundan kurtulmasını engelleyen çocuğu dünyaya getirmek istemiyor haklı olarak.
 
Çiçek günah duygusu, vicdanı ve haklı isyanı arasında bocalarken, bu noktada Durukan’ın meslek etiği ile kendisinden medet uman çaresiz durumdaki eski sevgilisine yardım etme duygusu bir başka ikilem yaratıyor.
 
Çiçek ilk gelişinde…
 
Çiçek ikinci gelişinde…
 
Oyunun Yorumu
 
“Bir felaketle ayrıldılar, bir diğeriyle bir araya geldiler” diye tanıtılan oyunda, 1999 depreminden sonra hiç karşılaşmamış olan ikili, o deprem günlerindeki travma ile bugünkü karşılaşmanın yarattığı travmayı düello edercesine çatıştırıyor.   
 
Melike Güner, on yedi yıl önceki çağdaş genç kız, doktorun hayalindeki fettan kadın ve gerçek dünyadaki tesettürlü ev kadını gibi birbirinden alabildiğine farklı üç karakteri son derece başarıyla ve inandırıcı bir gerçeklikle canlandırıyor. Doktor Durukan’ı oynayan Faruk Barman özellikle Çiçek’le çatıştığı noktalarda sivriliyor. Sekreter’de Sinem Reyhan Kıroğlu sınırlı rolünün gereğini yere getiriyor.
 
Deniz Madanoğlu’nun oyunu önemli bir konuyu irdeleyen, iyi yazılmış bir metin. Oyunu Serkan Üstüner yönetmiş. Düzgün bir sahne trafiğini başarmış. Ancak bu noktada kafamdaki soru işaretlerini paylaşmak istiyorum. 
 
Metni okuduğunuzda Çiçek’in ilk gelişinin Durukan’ın hayalindeki beklentisi olduğunu anlıyorsunuz. Ama metni daha önce okumadan hazırlıksız yakalanırsanız, o sahnenin hayal olduğu anlaşılmıyor. Bu farkın bir şekilde belirtilmesi gerektiğine inanıyorum. Örneğin yanılsamanın en önemli nedenlerinden biri sekreter kızın odaya her iki girişinde değişik giysiler giymesi. Onu bu farklı kıyafetlerde görünce, ister istemez olayın da iki değişik buluşmada yürüdüğü izlenim ine kaplılıyorsunuz. Öncelikle yapılması gereken, herhalde sekretere aynı kıyafeti giydirmek. 
 
Bir başka/ek çözüm, sahne aydınlandığında doktor ya da sekreter tarafından koparılan duvar takvimi yaprağı olabilir. İki seferde de takvim yaprağı kopunca karşımızda aynı gün görünürse, uyarıcı olur diye düşünüyorum. Tabii yazar ve yönetmenle yardımcı yönetmen başka çözümler de getirebilirler.
 
Önemli bir sorunu, üstelik başarıyla işleyen oyunda, kafalar karışmasın istiyorum.
 
Maya Cüneyt Türel Sahnesi
İstiklal Cad. Halep Pasajı, Beyoğlu/ 0212. 293 18 35
 
 

* * *

 

ikincikat’ta 2016’nın İlk Yapımı KABİLELER Başladı

 
 
Bu aile, kendini her şeyden soyutlamış zırdeli bir kabile!
 
Nina Raine’in 2010’da yazdığı İngiltere, Amerika ve birçok ülkede büyük yankı uyandıran ödüllü oyunu ‘Kabileler/Tribes’, Türkiye’de ilk kez ikincikat’ta sahneleniyor.
 
‘KABİLELER’, nevi şahsına münhasır bir ailenin gündelik yaşamına açılır. Evin en küçüğü Billy sağırdır ama öyle kabul edilmez. Aile Billy’ye dudak okumasını öğretmiş, Billy’yi işaret diline ihtiyaç duymadan büyütmüştür. Entelektüel ve gürültü seviyesi yüksek olan ailenin içerisinde sessiz varlığını sürdüren Billy’nin yaşamı, sağır bir ailede doğmuş, kendisi de yavaş yavaş sağırlaşmakta olan Slyvia ile tanışmasıyla değişir. Kelimelerimiz ne hissettiğimiz söylemeye yeter mi? İletişim, aile ve sevgi üçgenini hepimizin tanıdığı bir kabilenin ağzından anlatan oyun, sessizliğin gücünü sahneye taşıyor.
 
Yazan: Nina Raine, Çeviren: Haydar Köyel, Yöneten: Sami Berat Marçalı, Dekor-ışık tasarımı: Eyüp Emre Uçaray, Kostüm: Dilek Tora, Efekt: Onat Esenman,  Oynayanlar: İbrahim Halaçoğlu, Ayşe Lebriz Berkem, Haydar Köyel, Gülce Oral, Barış Gönenen, Tuğçe Altuğ.  Şubat’ta her Perşembe, Cuma saat 20:30’da. 
 
Emekyemez Mah. Sarı Zeybek Sok. Demirci Fettah Çıkmazı No:2 Beyoğlu
0545. 462 45 28 - Detaylı bilgi: www.ikincikat.org
 

* * *

 
 

Ağustos Sonu

 
 
“Ağustos Sonu”, ünlü bir yazarla evli olan ve tüm hayatını onun gölgesinde geçirmiş bir kadının onun ölümünden sonra kendisinin gerçekte kim olduğunu keşfetme ve özgürlüğünü bulma hikâyesidir.
 
 On yedi yaşındayken hayranı olduğu büyük yazarla tanışıp ona âşık olan Zerrin birlikte geçirdikleri 25 yılın sonunda onu kaybettiğinde yaşamını yeni baştan kurma zorunluluğuyla karşı karşıya kalmıştır.
 
Bunu yaparken karşısına yeni bir aşk olasılığı çıktığındaysa ömrünün yarısından fazlasında kendi kimliğini bir erkeğe bağlı olarak tanımlamış olduğu gerçeğini fark eder.
 
Yaşamının sonbaharına doğru adım atarken belki de ilk defa kendi kendine sorar: Atıf Erkan’ın karısı olmak dışında Zerrin kimdir? 
 
 0212. 243 37 20 /  0537. 278 69 69
 0535. 862 91 24 /  info@otekihayatlar.com
 

* * *

 
 

RESPECT / SAYGI II

Bozlu Art Project Nişantaşı

 
02 Şubat - 15 Mart 2016
 
 
Bozlu Art Project, küratörlüğünü Oğuz Erten’in yaptığı Respect / Saygı II isimli sergide, Türk heykelinin dokuz önemli sanatçısının eserlerinden oluşan bir seçkiye yer veriyor. Bozlu Art Project Nişantaşı’nda geçtiğimiz yıl düzenlenen Respect / Saygı isimli serginin devamı niteliğindeki seçki, izleyicileri bu kez üçüncü boyutun derinliği üzerine düşünmeye çağırıyor.  
 
Mehmet Aksoy, Rahmi Aksungur, Aloş, Koray Ariş, Server Demirtaş, Osman Dinç, Candeğer Fürtun, Meriç Hızal ve Seyhun Topuz’un yapıtlarının yer aldığı sergi; birbirine yakın dönemlerin sanatçıları olmaları dolayısı ile ortaklıkları olmakla birlikte, dokuz farklı sanat anlayışını temsil eden sanatçıları bir arada görme olanağı sunuyor.
 
Teşvikiye Cad. 45/1, Nişantaşı
 

* * *

 

SANATORIUM

 

Orhan Cem Çetin 'Benimsin’

 
16.02 - 18.03 2016
 
 
Orhan Cem Çetin son serisi “Benimsin”de, bilmeden sahip olduğumuz ya da sahip olduğumuzu çoktan unuttuğumuz nesnelerin çok yakın plan fotoğraflarıyla karşımıza çıkıyor. Yaşam boyunca parçacıklı  katı bir aura gibi benliğimizi saran ve son noktada tekrar çevreye savrulacak olan, işlevini çoktan yitirmiş irili ufaklı objeler bunlar. Tümü daha önce başkalarına ait olan ve hepten ortadan kaybolmadan önce el değiştirmeye devam edecek nesneler.
 
Fotoğraflar, eşyanın da bir yaşamı olduğunu, ölçeğin onların lehine değişmesiyle ortaya koyuyor. Yıpranma, eskime izleri hiçbir şeye tek bir hali ile sahip olamayacağımızı, hatta herhangi bir şeye sahip olma fikrinin yapaylığını gözler önüne seriyor. Kristalize olmuş, para olmaktan çıkmış bir metal para özgürleşmiş, firar halinde gibi. Solmuş, silinmiş, fiziği ve kimyası değişmiş fotoğraflar şimdi içlerinde görünen insanların yok oluşunu temsil ediyor. Göze çarpan bir başka tutarlılık da, iplikçik ve çizgiselliğin istilası. Belli ki hem varoluşun, hem de yok oluşun temelinde sıralanma, hızlanma, zincirler, hatlar oluşturma ve bu hatların yeni olasılıklar uğruna kırılması var.
 
Asmalı Mescit Mah. Asmalı Mescit Cad.
No:32/A Beyoğlu 0212. 293 67 17