Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | “İktidarın büyüklüğü, kaybetmenin korkusu”

“İktidarın büyüklüğü, kaybetmenin korkusu”

28 Şubat 2015 - 01:02
Tiyatro İstanbul’un yeni oyunu “İstibdat Kumpanyası” sanata baskı ve sansür uygulamalarına eğlenceli, ironik bir oyunla yaklaşıyor
İstibdat Kumpanyası- Yazan: Uğur Saatçi, Yöneten: Barış Erdenk, Koreografi: Sibel Erdenk, Dekor: Aytuğ Dereli, Kostüm: Mediha Yavuz, Müzik: Engin Bayrak, Müzik düzenleme: Orhan Enes Kuzu, Oynayanlar: Levent Üzümcü/ Sabri Özmener/ Sibel Erdenk/ Dilay Taşkaya/ Uğur Bilgin/ Utku Ölmez/ Onur Buldu/ Aydın Sezgin/ Serhat Barış/ Levent Çimen.
 
Sultan Abdülhamid’in istibdat dönemi deyince ilk akla gelen sözcükler “burun”, “baskı”, “sansür”, “zülum”, “yıldız” oluyor. Genç yazar Uğur Saatçi’nin oyunu “İstibdat Kumpanyası” da bütün bu sözcükleri çok hareketli, çok eğlenceli bir yaklaşımla sahneye taşıyan bir yapıt. 
 
Oyun ve yorumu
 
Oyun, dönemin özelliklerini harika bir biçimde özetleyen bir kantoyla başlıyor:
 
“İktidarın büyüklüğü
Kaybetmenin korkusu
İşte budur Abdülhamid’in öyküsü”
 
Amacı Abdülhamid’i devirmek olan Şeref Paşa, içinde “burun” ve “yıldız” sözcüklerinin yer aldığı bir oyunla halkı galeyana getirmeyi ve maksadına ulaşmayı planlar. Bu iş için en uygun oyun da Edmond Rostand’ın 1897’de yazdığı çiçeği burnunda “Cyrano de Bergerac” oyunudur. Oyunu sahneye koymak üzere Fransa’dan rejisör Samuel’i getirtir. Ne var ki, tiyatroların yakıldığı, oyuncuların sürgün edildiği bir dönemde oyuncu bulmak da tabii ki çok zordur. Şeref paşa bunun için yardımcısı Sefer beyi görevlendirir. Sefer bey ise ancak Recai efendinin topluluğunu bulabilir, sonunda Recai efendinin kumpanyasıyla provalara başlanır.
 
 
Provalar yarı Türk yarı Fransız rejisör Samuel efendinin tiyatro anlayışıyla, kumpanya oyuncularının Batı tiyatrosuna yabancılıkları arasındaki çelişki nedeniyle bir hara gürra havasında gelişir. Oyuncular alışkanlık yüzünden tülûata kayma eğilimindedirler, rejisör ise oyunun aslına uygun sahnelenmesini ister. Provalar bu minval üstünde ilerledikten sonra, Şeref Paşa ve maiyetinin hazır bulunduğu gala temsiline sıra gelir. Anlatıcı şanonun fonundaki stordan indirilen dekor resimlerine göre sahneleri sunmaya başlar ve sürpriz resimler yüzünden işler sarpa sarar.
 
Yönetmen Barış Erdenk, oyunu yapısına uygun grotesk bir yorumla sahnelemiş. Engin Bayrak’ın tasarladığı, Orhan Enes Kuzu’nun düzenlediği müzik eşliğinde söylenen temayı açıklayıcı kantolar ve Sibel Erdenk’in kantolara eşlik eden koreografisi yapımın başarısına büyük katkıda bulunuyor. 
 
Aykut Dereli’nin tasarladığı ve sahnenin iki yanında oyuncuların giysileri, makyaj masaları ve aynalarla giyinme odaları görüntülerinin, tam ortada ise derme çatma bir şanonun yer aldığı işlevsel dekor, hareketli oyun düzenine uygun bir zemin yaratıyor. Mediha Yavuz’un kostümleri de oyunun anlayışına, zamana ve mekâna uygun. 
 
Başta Levent Üzümcü, Utku Ölmez, Sabri Özmener, anlatıcıya can katan Onur Buldu olmak üzere bütün ekip keyif alarak oynadikları başarılı oyunla izleyicilere de keyifli saatler geçirtiyorlar.
 
Bütün baskıcı, sansürcü, zorba ve zalim dönemlerle böyle dalga geçmek, belki de yapılacak en iyi şey. En azından birkaç saatliğine de olsa sinirleriniz gerilmiyor. Çünkü iktidarı kaybetme korkusunun insanlara neler yaptırabileceği ortada.
 
İletişim: Gişe-  0212. 216 40 70
Website: www.tiyatroistanbul.com
 
 

Eski ve Yeni Tüfekler

 
 
1940’lardan başlayarak Eski Tüfeklerin yaşam öykülerinden, günümüze Gezi’ye (Yeni Tüfekler) uzanan, tarihsel süreçlerden kesitleri kapsayan bir konferansın provası... 
 
Konuşmacı, danışmanına eskilerden günümüze uzanan süreci kapsayan konferansın provasını sunmakta ve onun katkılarını-görüşlerini almak istemektedir. Konferansını şiirler, öyküler ve görsellerle destekleyerek sunumunu canlı-akıcı tutma istemindedir. Sol’un jargonu olan “Eski Tüfekler”den(Hüsamettin Dinç’ten Vedat Türkali’ye) ilgisini çekenlerden biri de Mihri Belli’dir ve onunla başlamak istemektedir. Onun 1936’da 18 yaşındayken iktisat okumak için gittiği Amerika’da Marksist düşünceyle tanışması, Mississippi’de siyahiler arasında pamuk tarlalarında bulunması konferansı için bir atlama tahtasıdır aynı zamanda. Amerika’da siyahi eylemlerle birlikte Malcom X’lere geçiş yapabilmekte ve oradan da 2.Dünya Savaşı, Soğuk Savaş Dönemi, 68 kuşağına uzanabilmektedir. Kendisini “Yeni Tüfekler” olarak adlandıran Konuşmacı, Gezi üzerine şöyle bir alıntı yapar:“Kentlerin yaşanır olmaktan çıkıp, düzeltilmesi imkansız bir biçimde ‘dönüştürülmesi’nin nedeni, her bakımdan ‘sınır tanımaz’ kapitalizmin kendisidir. Taksim Gezi’yle başlayan isyan da, sadece AKP’nin anti-demokratik muhafazakârlığıyla değil, Türkiye kapitalizminin kendine has sermaye dinamikleri ve temposuyla belirlenmiştir...” Ancak konuşmasını sürdüremez. İçeri giren Görevli provayı keser, elindeki telefonu ona uzatır. Aranmaktadır...
 
Zafer Diper’in oyunlaştırıp yönettiği "Eski ve Yeni Tüfekler" (Bir Konferansın Provası) oyununda Konuşmacı Memetcan Diper, Görevli (Işık- gösterim) Özgür Sağlık, Danışman Zafer Diper.  
 
Kadıköy Barış Manço KM Gişe:(0216)418 95 49
 
 

GriSahne’de Mart Etkinlikleri  

 
"Julius Caesar" - 6, 13, 20, 27 Mart Cuma 20:30
 
GRİ’nin yeni oyunu W. Shakespeare’in ölümsüz eserinden uyarlanan "Julius Caesar" Mart ayında GRİ Sahne’de. Sabahattin Eyüboğlu’nun dilimize kazandırdığı bu eşsiz metinde iktidar, adalet ve ideal çatışmasının trajedisine tanık oluyoruz. Yalnız tek bir farkla: Bu sefer sahneyi kadınlar alıyor.
 
Yazan: William Shakespeare, Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu, Yöneten, sahne ve ışık tasarımı: Ümit Doğan, Kostüm Tasarımı: Musa Yılmaz, Ümit Doğan, Aksesuar Tasarımı: Nur Aydoğan, Oyuncular: Armağan Arslantürk, Esra Ergün, Esra Yıldırım, Gül Arda, Günce Mutlu, Melis Özdemir, Özgür Şahin, Recep Gogen, Ruhan Rukiye Yanmaz, Seda Yüz, Tuğçe Nur Bulduk.
 
"Mezarsız Ölüler" - 14, 21, 28 Cumartesi Mart 20:30
 
Nasıl var oluruz? Salt nefes alarak mı? Mezarsız Ölüler işte bu meseleye yanıt arıyor. Oyun 1944’de Fransa'daki bir grup dirençinin bir köyü ele geçirmeye çalışırken Petain yanlısı milisler tarafından ele geçirilerek sorgulanmalarını konu ediyor. Oyunda savaşın yıkıcı atmosferinde insanın varolma mücadelesi Sartre’ın varoluşçuluk felsefesi ekseninde anlatılıyor.
 
Yazan: Jean Paul Sartre, Çeviri : Adalet Ağaoğlu, Yöneten ve dekor tasarımı: Ümit Doğan, Kostüm Tasarımı : GRİ Ekibi, Oyuncular : Berna Küçülmez, Can Özden, Mehmet Zeki Giritli, Özgür Şahin, Seda Yüz, Ümit Doğan.
 
"Kozalar" - 4, 11, 18, 25 Mart Çarşamba 20:30
 
Sıcak yuvalarında huzur içinde otururlarken, bir gün onların da kapıları çalınıyor. Neler olduğuna anlam veremeyen karakterler, güvende oldukları yeri dışarının kötülüğünden arındırmaya ve kendilerine ait olanı korumaya çalışıyorlar. Fakat an geliyor ki kapılar kırılacak gibi oluyor. Kapılar açılacak mı? Dönüşüm başlayacak mı?
 
Yazan: Adalet Ağaoğlu, Yöneten ve Sahne Tasarımı: Şaziye Konaç, Video Kurgu ve Montaj: Mustafa Kırgül, Radyodaki Ses: Mehmet Zeki Giritli, Oyuncular : Esra Ergün, Ruhan Rukiye Yanmaz, Sevda Ertaş.
 
Cem Rohat Bozan, Okan Özkunt ve Belit Şentürk, GRİSahne'nin "Üç Maymun"unda.
 
"Üç Maymun" - 5, 12, 19 Mart Perşembe 20:30
 
Üç maymun; günümüzde yaşadığımız bireysel buhrana dair erişkinler için yazılmış bir masal. Bir ofis, üç maymun ve sonu gelmeyen bir kabus. Sana sunulan hayatı yaşayacaksın. İstedikleri vakitte uyuyacak, istedikleri vakitte beslenecek, sahiplerinin istediği işleri yapacaksın.
 
Yazan - yöneten: Okan Özkunt, Sahne ve Işık Tasarımı: Okan Özkunt, Belit Şentürk, Özgün Müzik: Okan Özkunt, Erdem Gözden, Oyuncular: Umut Yılmaz, Cem Rohat Bozan, Belit Şentürk, Işıl Erdoğan, Okan Özkunt.
 
GRİ Sahne’de Konuk Ekipler
 
2, 9, 23 Mart Pazartesi,  Arıza Türler, Tiyatro Rea
1, 29 Mart Pazar Pazar,  Olağanüstü Haller, Deneysel Sahne 
26 Mart Pazar,Küf Noktası, Göksel Bekmezci
 
Biletler Biletix ve GRİ Sahne gişesinde.
Prof. N. Mazhar Öktel Sk. No:19/A Şişli – İstanbul 
 
 

Aktivist Dergi Yine Dopdolu

 
 
Şehir yaşamı ve değerlerden yola çıkarak tüm Aktivist hareketlerin çatı yayını olma amacıyla hazırlanan interaktif dijital dergi Aktivist, sekizinci sayısını yayınladı. iOS ve android uyumlu özel mobil dergi uygulaması ve www.aktivistdergi.com üzerinden yayın yapan dergi ayrıca Turkcell Dergilik, TTNET Kitap, Dmags, Dijimecmua gibi farklı dijital platformlarda da yine ücretsiz olarak okunabiliyor. Dergi eski bir geleneği yeniden gün yüzüne çıkarmak ve girişimcileri desteklemek amacıyla hazırlanan Siftah Köşesi ile başlıyor. “Coşku” temasının işlendiği dosyaya “21.Yüzyılda Çingene Olmak” adlı özel dosya eşlik ediyor. Barış Soydan günlük hayatta “Etik olur mu acaba?” sorusunu sorduğumuz durumları, Mustafa Emin Palaz girişimcilerin işletmelerini büyütmek için en doğru motivasyonu, Hilal Usta coşkunun önündeki engel olarak Ataleti, Brahma Kumaris “Her Durumda Mutlu Kalmanın Yollarını” Aktivist’te anlattı.  
 
Yeni sayısında kapağı Küçük Prens’e veren dergi, telif haklarının serbestlik kazanması nedeniyle ülkemizde rüzgâr gibi esen Küçük Prens’i kalpten sevenler ve onunla ilk defa karşılaşanlar için özel inceleme sayfaları hazırladı. Aktivist’te ayrıca, Can Öz ile #aynısınınyarısı, Rahmi Aydemir ile “Sürdürülebilirlik”, Filiz Süyür ile “Koruyu Aile Olmak”, Didem Moralıoğlu ile girişimcilere özel “Nasıl Marka Olunur?”, Şule Erden ile “Sistem ve İnsan”, Seren Kohen ile “Mamut Art Project” üzerine röportajlar yer alıyor. Yeni sayının sıra dışı çalışmalarından bir diğeri ise Great PlacetoWork Türkiye Genel Müdürü Eyüp Toprak röportajı ile detaylanan “Kurum Kültürü” incelemesi. Sanat ve sanatçılar için önemli bir mecra olmayı misyonlarından biri olarak tanımlayan dergide, Ali Otyam Çeşm-i Dil’i, Sonat Bağcan Ninni albümünü, Çağrı Dörter kitabı “Anka’nın Kanatları’nı”, Savaş Özdural ise yeni oyunları “Kuş Kafesi”ni anlatıyor. 
 
www.aktivistdergi.com
 
 

Seda Hepsev Sergisi / 5 Mart – 4 Nisan 2015

 
"parmakta bir dağ, anüste bir dağ, file binmiş bir dağ"
 
 
Hepsev'in "parmakta bir dağ, anüste bir dağ, file binmiş bir dağ" başlıklı sergisi adını, Etel Adnan'ın "Arap Kıyameti" isimli kitabında geçen, "parmakta bir güneş, anüste bir güneş, file binmiş bir güneş" ifadesinden alıyor.
 
Seda Hepsev, bugüne kadar aile, okul, askerlik gibi toplumsal kurumları, kadın-erkek rollerini, iktidar ilişkileri üzerinden kimi zaman mizahi bir bakış açısı ile yorumladı.. Bu sergide ise Hepsev, tek bir kavramı parmakla göstermeden; hayatın tümüne yayılmış toplumsal ilişki motiflerini (insan ilişkileri, kurumsal ilişkiler, doğayla ilişki) yine bireysel bir süzgeçten geçirerek, farklı malzemeler kullandığı üretimlerine dönüştürüyor. Seda Hepsev'in geniş ve çoğu zaman yerel bir kavrama odaklanan işlerden, hayatın bütününe dair minör alıntılara geçişinde, İstanbul'dan Zürih'e taşınması da etkili oldu. Sanatçı şöyle diyor:
 
"Coğrafi koşulların insanların yaşam şekilleri üzerindeki etkisi bilindik bir konu. Ben de, içinden deniz geçen bir şehirden, içinden dağların geçtiği bir şehre taşındığımda, bu yeni coğrafi etkileşimin sonuçlarını farketmeye başladım. Hangi konumdan, hangi açıdan bakılırsa bakılsın mutlaka bir dağ silüeti, bir dağ parçası ile göz göze gelmek, açık alanda bile ortaya çıkan kapalılık hissi, kimine göre hoş bir manzara olarak tanımlanırken, bende çoğu zaman klostrofobik bir his yaratıyor. Kuralcılığı ile tanınan bu toplumda, aykırı olan herhangi bir şey, bu dağlardan birine çarpıp geri dönebilir. İşte bu noktada, söz söyleyen, iktidar olan, erkek olan, baskın olan, fallik olan, dağın kendisi halini aldı.”
 
 
 
 

Olbinski Afişleri

 
 
Madam Butterfly - Giacomo Puccini