04 Mayıs 2014 - 01:05 | İpek Bilgin, Melisa Sözen ve Ezgi Çelik’le bir ailenin dramını aktarıyor.Craft'ın sahnelediği "Kalp Düğümü", çok emek verilmiş bir oyun. Belki yazar kendisinden bekleneni vermediği için maharet göstermeye yönelinmişKALP DÜĞÜMÜ- Yazan: David Eldridge, Çeviren: Okan Başar Bahar,Yöneten : Çağ Çalışkur, Dekor-Işık Tasarım: Simone Manino–Jesse Gagliardi, Ses Tasarım: Özgür Kuşakoğlu, Video Tasarım: Olgu Baran Kubilay, Proje Ekibi: Nihan Can Çakar/ Ahmet Başyiğit/ Ensar Kaplan, Oynayanlar: İpek Bilgin/ Melisa Sözen/ Ezgi Çelik/ Erkan Köstendil/ Melisa Doğu.
“hRRidaya-granthi”, yazılışı da okunuşu da tuhaf olan bu ibare Sanskritçe “Kalp Düğümü” demek ve insanın kendini tanıması, kendisiyle ve çevresiyle barışması için kalp düğümünü çözmesi, yüreğini açması gerekir görüşünü özetliyor.
“Kalp Düğümü”, 2011 yılında DOT’un sahnelediği, İpek Bilgin’in de rol aldığı o unutulmaz “Kutlama/Festen” oyunun yazarı David Eldridge’in kaleminden çıkmış. İngiltere’de “Off-West End En İyi Yeni Oyun Ödülü”nü alan ve The Guardian Gazetesi eleştirmenleri tarafından “2012’nin Yılın Oyunu” seçilen “Kalp Düğümü”, ne yazık ki “Festen”in yoğunluğuna ve vuruculuğuna erişemiyor. Oysa oyun uyuşturucu bağımlılığı, televizyon dünyası, magazin medyasının acımasızlığı ve abesliği, aile içi sorunlar, kişisel ve ailevi travmalar gibi gündemden düşmeyen evrensel sorunları irdeliyor; yine de bir eksiklik, bir boşluk duygusu bırakıyor. Bu belki de bizim aile yapımızla bire bir örtüşmeyen bir aile ilişkisini sergilemesinden kaynaklanıyor; bunu kestiremiyorum doğrusu.
Oyunun birinci perdesi, kurguyu beslemeyen, tekdüzeleştiren, oyunun dokusuna fazla bir katkısı olmayan yinelemelerle bir buçuk saate varan gereksiz bir uzunlukta. İkinci perde daha kısa ve daha ilginç.
Oyun ve Craft Yorumu
Oyun uyuşturucu bağımlısı genç bir kadının inlemeleri ve çığlıklarıyla başlıyor. Kadın televizyonda sevilen bir çocuk programının sunucusu. Kariyerinde hırslı, ama hedeflediği üne ve güce kavuşmasını engelleyecek en önemli yanlışı yapıyor ve TV programı arasında stüdyoda uyuşturucu kullanırken yakalanıyor ve işinden kovuluyor. O çığlıklar, uyuşturucu krizinden çok, kovulmanın ve kovulmasına sebep olan çalışma arkadaşının yarattığı histeri krizinden kaynaklanıyor. Uyuşturucuya para yetiştirebilmek için evini kiraya verip annesinin evine gelmiş. Kendini acındırarak anneden para koparmayı başarıyor. Bir de avukat abla var. Uyuşturucuyla ilgisi olmayan, ayrı evde yaşayan ve kardeşinin anneyi istismarına karşı çıkan bir kadın. Kısacası aklı başında bir kadın ve oyunun tek olumlu kişisi; ama hem anne, hem de kardeş onu setlikle, acımasızlıkla, sevgisizlikle suçluyor. Oysa oyun ilerledikçe onun da dışa vurmadığı, mağdur rolünden kendine pay çıkarmaya çalışmadığı acılar yaşamış olduğunu görüyoruz.
Yine oyun ilerledikçe annenin de ,ölen babanın da alkolik olduklarını öğreniyoruz. Yani TV sunucusunun bağımlılığı bir tür genetik durum. Anne sadece alkolik değil, bir çeşit sevgi bağımlılığı da yaşıyor. Kızının kendisini sevmesi için, onun bağımlılığını sürdürmesine yardımcı oluyor, uyuşturucu parasını sağlıyor, evini açıyor. Bu noktada, “Sevgiye bağımlılık uyuşturucu bağımlılığının nedeni mi sonucu mu?” sorusunu sorabiliriz. Oyunun sonunda, ailedeki travmanın nedeni ortaya çıkıyor; galiba yazarın bütün kurgu içinde en zayıf olduğu nokta da bu. Travmanın nedeni ve gerekçesi fazla zorlama, fazla yüzeysel,o nedenle de hiç inandırıcı değil. Oyunun sürpriz sonu olduğu için burada açıklayamıyorum, ama oyunu izleyenler sanırım bana hak vereceklerdir. Annenin sevmek ve sevilmek ihtiyacından kaynaklanan ödün veren tavrı, sonunda uyuşturucudan kurtulmaya çalışan genç kadını bile isyan ettiriyor ve iki kardeşi birbirlerine yakınlaştırıyor.
Simone Manino–Jesse Gagliardi’nin tasarladığı dekor, çok mekânlı oyunun Craft Tiyatro’nun teras sahnesine yerleştirilmesini sağlayan aratıcı bir çözüm olmjuş. Ne var ki, çok sayıda dekor parçasının, pek çok defa oyuklarından çekilip tekrar yerlerine sokulması pratik bir zorluk yaratıyor. Dahası oyunun akışındaki gerilimi bölüyor.
Usta oyuncu İpek Bilgin’in ne kadar alkolik olsa da, daha hüzünlü, yaşadığı acıları daha bir damıtıp içselleştirmiş bir karakter çizmesini yeğlerdim. Yüzündeki o şaşkınlıkla karışık güleçlik beni yadırgattı. Kızını avutmak için de olsa gösterdiği zoraki neşe, çocuksu tavırlar, alttan alta suçluluk duygusu taşıyan bir insanın davranış biçimi olmamalı. Melisa Sözen biraz abartılı, ama üzerinde çalışılmış bir karakter oluşturduğunu kanıtlıyor. Avukat ablada Ezgi Çelik inandırıcı bir kişilik çiziyor. Doktorda Melisa Doğu, oyundaki 6 farklı erkeği oynayan Erkan Köstendil rollerini başarıyla canlandırıyorlar.
Çok emek verilmiş, son zamanlarda âdet olduğu üzere ayakta alkışlanan bir oyun. Belki yazar kendisinden bekleneni vermediği için maharet göstermeye yönelinmiş. Yine de iyi bir çalışma diyebilirim.
İletişim: 0212. 249 22 23 – 0545. 249 49 67
Garaj kapalı gişe
“Birini sevdiğin zaman şehrin nüfusu 1’e iner.”
Craft Tiyatro’nun sezon başından bu yana kapalı gişe olarak devam eden bir başka oyunu da “Garaj”.
“Yılbaşı gecesi belki o kadar da güzel bir gece değildir. Çok mutlu görünen iki kişi belki o kadar da mutlu değildir. İstanbul’da bir garaj… İki yabancı… Orkide ve Kahraman… Saatler saniye gibi geçiyor, hepimiz daha da yalnızlaşıyoruz. Ama en azından yılbaşı gecesi herkesin biraz mutlu olmaya hakkı var,” sözleriyle tanıtılan “Garaj” genç yazar Kemal Hamamcıoğlu’nun yapıtı. Hamamcıoğlu’nu geçen yıl izlediğimiz, Gonca Vuslateri’nin çok çarpıcı ve çok başarılı yorumuyla sunulan “Kabin” oyunundan tanıyoruz. “Garaj” da birincisi “Kabin” olan üçlemenin ikinci oyunu.
Oyun yılbaşı gecesi bir travesti ile bir fotoğrafçının garajda geçirdikleri bir saati aktarıyor. İpek Bilgin’in yönettiği oyunun dekor ve ışık tasarımı Simone Mannino ile Jesse Gagliardi’nin imzalarını taşıyor. Hakan Oktaş’ın kostüm, Özgür Kuşakoğlu’nun ses tasarımıyla oynanan oyunun şarkısı Athena’dan. Erdeniz Kurucan, Fulya Filazi, İlker Özer ve Okan Başar Bahar’ın proje ekibini oluşturduğu “Garaj”, Enis Arıkan ve Güven Murat Akpınar’ın oyunculuklarıyla ulaştığı başarıyı Mayıs ayı boyunca da seyirciyle buluşturuyor.
İletişim: 0212. 249 22 23 – 0545. 249 49 67
Mayıs’ta Semaver Kumpanya
2002 yılında Işıl Kasapoğlu tarafından kurulan Semaver Kumpanya, Mayıs ayında, bu sezon repertuvarında yer alan üç oyununu birden sunuyor!
Metot
Üç yıldır sahnelenen “Metot”, Mayıs ayında sezonun son dört performansını sergileyecek.
İspanyol yazar Jordi Galceran’ın yazdığı ve Serkan Keskin’in sahnelediği “Metot”, dört kişilik bir psikolojik gerilim oyunu. İş görüşmesine gelen dört kişi, bir şirketin toplantı odasında, tüm hünerlerini ortaya koyup, işi kapmak için gizem dolu çeşitli sınavlardan geçiyorlar.
2, 3, 23 ve 24 Mayıs.
Veriler
Semaver Kumpanya’nın yeni oyunu Kanadalı yazar Arthur Milner’ın yapıtı “Veriler”, bir İsrailli ve bir Filistinli polis memurunun, bir cinayeti çözmek için bir araya gelişini anlatıyor. Daha önce faili meçhul kalarak kapanmış olan cinayet dosyası, Amerika ve İsrail arasında yaşanan diplomatik ilişkiler sonucunda, iki memurun karşısına tekrar çıkar ve Yossi ile Halit işbirliği yapmak zorunda kalırlar. Philip Arditti’nin Türkçe’ye çevirdiği bu üç kişilik oyun, iki düşman ülkenin polis memurunun bir cinayetin yanı sıra, savaşı, barışı, düşmanlığı, dinleri ve önyargıları sorgulamasını anlatıyor.
Serkan Keskin ve Volkan Sarıöz’ün yönettiği, Hakan Atalay, Mustafa Kırantepe ve Serkan Tınmaz’ın oynadığı oyunda 16 yaş sınırlaması var.
7, 8, 9,10, 28, 29, 30 ve 31 Mayıs.
Bir İnfazın Portresi
İngiliz yazar Howard Barker’ın “Bir İnfazın Portresi” adlı oyunu, Zeynep Su Kasapoğlu’nun rejisiyle sunuluyor. “Bir İnfazın Portresi”, 16. Yüzyılda İnebahtı Savaşı sonrası Venedik’te geçiyor. Ülkenin en önde gelen ressamı Galactia’ya, devletin kazandığı zaferi ölümsüzleştirmek için bir tablo siparişi verilir. Galactia’nın gerek kadın olması, gerek yakın çevresi ve ülke koşulları, ressamın üzerinde ağır bir baskı oluşturur. Ressamla Venedik Cumhuriyeti arasındaki mücadelenin sonucu, en az savaşın kendisi kadar ağır olacaktır.
16 ve 17 Mayıs.
Tel: 0212-585 59 35
MekânArtı’da Incognito
Fehmi Karaarslan'ın tasarlayıp yönettiği Incognito Mayıs’ta da sahnelenmeye devam ediyor! Incognito gerçek mi hayal mi olduğunu anlamadığımız tuhaf bir hikaye. Incognito, actör-clown oyunculuk disiplinlerini bir araya getiren deneysel bir sahneleme dili arayışının ilk ürünü olarak ortaya çıkıyor.
Oyunda içine atıldığı dünya’ya dışarıdan yabancı biri gibi bakan ama yinede aynı dünyanın kurallarına göre yaşama zorunluluğunu derinden hisseden yaşamların hikayesi, yani bizler anlatılmaya çalışılıyor. İnsan, nedenini tam olarak bilmediği bir şekilde içine doğduğu dünyaya ve onun kurallarına alışma kabiliyetine sahiptir ve farklı coğrafyalar, farklı kültürler, bir birinden bir haber topluluklar farklı yaşam alışkanlıkları geliştirmiş ve tek doğrunun kendisininki olduğu fikrine sıkı sıkıya bağlanmıştır. Varolan olasılıklar içerisinde seçtiklerinden bir düzen kurup birey, aile, toplum, ülke, devlet, millet, din... gibi mekanızmalar oluşturmuştur. Peki her şey bir düzen meselesiyse, doğru bildiklerimiz yanlış, yanlış bildiklerimiz de doğru olabilir mi? Gerçek nedir ? Değişebilir mi ?
Karışık, zor bir hikayeyi başarıyla işleyen oyun, bizi aynı zamanda sarıp sarmalayan farklı bir anlatım gücüne sahip. Fehmi Karaarslan'ın tasarlayıp yönettiği oyunda Düzgün Aslan, Volkan Çıkıntoğlu, Seza Güneş, Hüseyin Urcan, Derya Yıldırım oyuncu olarak yer alıyor.
Üftade Sokak No.31/A Harbiye - 212. 224 57 56
Versus Tiyatro’dan “Vietnam’a Sevgiler”
Nagazaki’den bir atom bombası kurbanının Vietnam’dan bir napalm bombası kurbanı ile mektuplarla kurmaya ve sürdürmeye çalıştığı bir ilişkinin öyküsü.
Kapitalist dünya değişik zamanlarda, farklı ülkelerde insanlar üzerinde aynı zorbaca deneyleri mi sürdürmektedir?
Yanıklar, sadece tende midir?
Bir yanığın acısı ne kadar derindedir?
Mehtap, taşlar, küçük kuşlar, fareler, bir kiraz ağacı hayata tutunmaya yeter mi?
Ölüm, intihar ne zaman kurtuluştur? Kurtuluş olabilir mi?
“Ağaç kabuksuz olmaz!”
Edita Morris’in yazdığı, Ülkü Tamer’in çevirdiği yapıtı Metin Balay oyunlaştırdı ve yönetti.Dekor ve afiş tasarımını Gökhan Kodalak’ın yaptığı oyunda Olcay Yusufoğlu ve Kayhan Berkin rol alıyor.
Seyyar Sahne Oyunları Devam Ediyor
Seyyar Sahne bu sezon içinde sahnelediği oyunları, Mayıs ayı içinde de çeşitli salonlarda sürdürüyor. Oyunların farklı tarihleri ve oynanacak salonlar
www.seyyarsahne.com/ /
info@seyyarsahne.com / 0531 696 41 09 iletişim adreslerinden öğrenilebilir.
“Yeraltından Notlar”
Celal Mordeniz, esere yaklaşımını şöyle açıklıyor:
“Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ı, onu okuyan herkesin hayatında az ya da çok bir iz bırakmıştır. Roman karakterinin hayata, ilişkilere, insanın arzularına ve varoluş mücadelesine dair deneyim ve gözlemlerini çoğu zaman haklılaştırır, bu “yeraltı adamı”nın karanlık arazlarıyla kendi varoluşumuzun bulanık yanları arasındaki benzerliklerden edebi bir haz duyarız.
Ancak, Dostoyevski bu romanında özellikle tanrı anlatıcıyı değil ben anlatıcıyı tercih etmiş ve karakterine bir isim vermemiştir. Bu özellikler, romanı nasıl okumamız gerektiğine dair önemli işaretlerdir. “Ben hasta bir adamım” diye söze başlayan yeraltı adamının, yaşadıklarına –az da olsa- belli bir mesafeden bakabildiğinin işaretleridir bunlar.
Metin ve sahneleme çalışmasında bu işaretin kılavuzluğunda ilerledik. Amacımız, yeraltı adamının içinde boğulduğu karanlık dünyadan biraz olsun aydınlık denilebilecek bir alana başını çıkarıp nefes alabildiğini ve tam da bu ışık ve nefes sayesinde okurla doğrudan konuşabildiğini gösterebilmekti.”
Tasarlayan ve Yöneten: Celal Mordeniz, Metni Düzenleyen: Seyit Erkal/ Oğuz Arıcı, Işık: Cem Yılmazer, Kostüm: Kübra Naldöken, Oynayan: Nadir Sarıbacak.
“Çocukluğun Soğuk Geceleri”
"Çocukluğun Soğuk Geceleri", Tezer Özlü’nün çocukluk, ilkgençlik, kadınlık, cinsellik ve delilik temalarını, yaşam ve ölüm izlekleri etrafında, yalın ve sarsıcı bir dille işlediği, derinleştirdiği ve tartıştığı bir özyaşamöyküsel anlatı olarak, Türkçe edebiyatın aykırı ve ayrıksı örneklerinden biridir. Uzun zamandır oyunculuk uğraşına bir makam icrası şeklinde yaklaşan ve son dönemde tiyatro dışı metinleri oyuncu ile yönetmen ve oyuncu ile seyirci arasında kurulacak diyaloglar ışığında sahnelemeye yönelen Seyyar Sahne tarafından tek kişilik bir oyun olarak sahneye taşınıyor. Celal Mordeniz’in yönettiği oyunda Nesrin Uçarlar rol alıyor.
"Ben Tek Siz Hepiniz”
Seyyar Sahne'nin yeni oyununda, deneyimlediklerini seyirciyle paylaşmak isteyen Doğu Can'ın dünyasına konuk oluyoruz. Yazan ve Oynayan: Doğu Can, Yöneten: Celal Mordeniz.
Sahne Dışından Sanat Haberleri
Galeri X-ist’te Bahadır Baruter’in “Evim Evim Güzel Evim” temalı sergisi 24 Mayıs’a kadar izlenebilir.
SALT 2014’ta altı projeye araştırma fonu desteği sağlıyor
Deneysel düşünce, araştırma, toplumsal değişim ve dönüşümleri eleştirel ve çok yönlü bakış açılarıyla değerlendirmeyi önemseyen SALT, her biri 10.000 TL değerinde olan 2014 yılı SALT Araştırma Fonları’nı dağıttı. Toplam 161 başvuru arasından yapılı çevre, modernite, duyusal formlar ve göz ardı edilmiş tarihleri inceleyen altı araştırma projesi seçildi.
Cengiz Kırlı, Meriç Öner (SALT), Zeynep Sayın, Lorans Tanatar Baruh (SALT) ve Bülent Tanju’dan oluşan seçici kurul, şu projelerin desteklenmesi kararını aldı:
Deniz Arzuk
Parçalanmış Kentlerde Çocukluk: Türkiye’de Çocukluğun 1980 Sonrası Mekânsal ve Söylemsel Dönüşümü
20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren değişen düzende, çocukluk kavramının mekânsal ve söylemsel dönüşümünün son 35 yıldaki karşılaştırmalı analizi, bu süreçler arasındaki geçişler ve girift ilişkilerin haritalandırılması.
Banu Karaca
Kayıp Menşeler ve Türkiye’de Sanatın Ekonomi Politiği
Türkiye tarihi bağlamında sanat nesnelerinde menşein ne anlama geldiğini sorgulayan, karşılaşılan kavramsal ve pratik engelleri tanımlamayı hedefleyen bir araştırma.
Koca Mehmet Kentel
Ölü Bedenler Üzerinde Kozmopolitanizm: Ölülerin Tepesinden Tepebaşı Bahçesi’ne, 19. Yüzyıl İstanbul’unda Çeşitliliği Uysallaştırmak
Tepebaşı Bahçesi’nin öncesini ve yapılma koşullarını; Pera’yı modernite, kozmopolitanizm ve ilerlemenin sembolü olarak değil, mekânsal iktidar ilişkileri, yerinden etmeler ve direnişlerle şekillenmiş bir bölge olarak tartışmayı ve bu sayede tarih yazımının seçici çeşitlilik algısının nedenlerini sorgulamayı amaçlayan bir araştırma.
Nermin Saybaşlı
Mıknatıs Sesler, Duyusal Formlar
Türkiyeli sanatçıların özellikle 1990’lı yıllardan itibaren ürettiği yerleştirme, video ve performanslarda sesin estetik, politik ve performatif yanına odaklanan; görme ile dinleme arasındaki dinamik ilişkiyi “mıknatıs ses” kavramı önerisiyle inceleyen bir araştırma.
Umut Şumnu, Ece Akay Şumnu, Duygu Yarıbaş
“Şimdi Bir Yuva Sahibi Olmanın Zamanıdır”: Türkiye’de Banka İkramiye Evleri Olgusu
Türkiye’de barınma/konut kültürünün oluşumu ve gelişiminde kooperatif evlerle birlikte önemli bir üretim teşkil eden ve günümüzde ciddi bir tehdit altında olan ikramiye evlerinin sürecini belgeleyen bir araştırma.
Deniz Yonucu
Bir İdeal Olarak İstanbul: Kentin Alevi Mahalleri ve Marjinden Kente Bakmak
İstanbul’a bir idealden ziyade çok katmanlı, çok kültürlü, kompleks ve çatışmalı bir kent olarak yaklaşıp, kentteki en istisnai yerler olarak görülen Alevi mahallelerinin oluşum biçimlerinin derinlemesine analizini yaparak İstanbul’un tarih yazımına yeni bir perspektif katmayı amaçlayan bir araştırma.
İletişim: ceylan.yuceoral@saltonline.org 212. 334 22 40
zeynep.akan@saltonline.org 212. 334 22 45
Galeri Eksen
Pınar Kalem ' in 12.Kişisel Sergisi “Hayat devam ediyor..." 20 - 31 Mayıs tarihleri arasında Galeri Eksen'de yer alıyor.
Sanatçının, spatula tekniği ile yaptığı son dönem çalışmalarında, “İNSAN ve HAYAT” teması ön planda. Gündelik hayatımızın içindeki sevgi ve masumiyeti, yeniden ve farklı bir bakışla keşfetme mücadelesi, sanatçının eserlerindeki spatula darbelerinde hissediliyor.
Galeri Eksen, Maçka Cad. No: 29 Nişantaşı, 0212. 219 08 50