Milliyet Sanat »Yazarlar » Orhan Tüleylioğlu | Yarım kalan rüya
Yarım kalan rüya
13 Şubat 2013 - 10:02 | Rüştü Onur, nişanlısı Mediha Sessiz ile.Rüştü Onur, 2. Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak’ta bir yandan verem hastalığı ile pençeleşirken, bir yandan da yeni Türk şiirinin en güzel örneklerini verdi
Henüz 22 yaşında hayata veda eden şair Rüştü Onur’un eşi Mediha Sessiz’e yazdığı 71 mektup ve daha önce hiç yayımlanmamış 7 şiiri bulundu.
Leyla Şahin ve İbrahim Tığ’ın çabalarıyla ortaya çıkarılan şairin eşine yazdığı, yıllarca saklı kalan mektuplarının yanı sıra dosyalarda kalmış şiirleri ve hiç yayımlanmamış özel fotoğrafları bir araya getirildi. Kaynak Yayınları tarafından yayımlanacak “Rüştü Onur: Bilinmeyen Mektupları ve Şiirleri” adlı kitap, Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği Rüştü Onur’un hayat hikayesinin anlatıldığı ‘Kelebeğin Rüyası’ filminin vizyona gireceği 22 Şubat Cuma günü raflardaki yerini alacak.
Şair Rüştü Onur 1920 yılında Devrek’te doğar. İlköğrenimini Devrek’te tamamlar. Orta öğrenimine Kastamonu’da başlar, daha sonra Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’ne devam eder. Bu sırada vereme yakalanır. Yıl 1938’dir. O yıl okula gidemez. Bir sonraki yıl tekrar okula başlar, ancak bir yıllık özgür yaşam onu okul havasından uzaklaştırmıştır. Okulu bırakır ve Zonguldak Maliye Varidat Memur Muavini olarak çalışmaya başlar. Bu yıllarda, Necati Cumalı ve Salah Birsel ile mektuplaşmaya başlar. Bu arada şiire olan tutkusu da gelişir. Dergilerde şiirleri yayımlanır.
1941 yılının başında hastalığı yeniden şiddetlenir; üç ay Zonguldak’ta, hastanede kalır. Bu ara Heybeliada Sanatoryumu’na da başvurur. Sırasını gelince çağırırlar, 1941 yılının son ayı ile 1942 yılının ilk iki ayını Heybeliada’da geçirir. 1942 Mart ayında sanatoryumdan çıktığı zaman yedi kilo almış, hastalığı yenmiştir. Zonguldak’a memurluğa geri döner. Behçet Necatigil, Oktay Rıfat, Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser sık sık bir araya geldiği arkadaşlarıdır.
İstanbul’da tedavi görmekte iken tanıştığı, hastanede tedavi gören Mediha Sessiz’le 5 Ağustos 1942’de nişanlanır. Aynı yılın sonlarına doğru İstanbul’a giderek nişanlısının evine yerleşir. Kısa bir süre sonra Mediha yakalandığı hastalıktan kurtulamaz ve 12 Kasım 1942 tarihinde yaşama gözlerini kapar.
Bu durum Rüştü Onur’u derinden etkiler. Onur kendini içkiye verir. Eşinin ölümünden çok kısa bir süre sonra, Beşiktaş’ta Şair Leyla Sokağı’ndaki evinde, 2 Aralık 1942’de ciğerlerinden fazla kan gelmesiyle boğularak ölür. İstanbul Ortaköy Mezarlığı’nda, boğazın lacivert sularına bakan bir sırtta, nişanlısının yanına gömülür.
Şiirleri, ölümünden sonra Salâh Birsel tarafından, yazıları ve mektupları ile birlikte derlenerek kitap halinde yayımlanır.
Rüştü Onur, 2. Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak’ta bir yandan verem hastalığı ile pençeleşirken, bir yandan da yeni Türk şiirinin en güzel örneklerini verir. Yaşının çok genç olmasına karşın edebiyat çevrelerinin ilgisini çeker, kendine özgü sesi ve tekniği olan şiirler yazar. “Garip şiiri”nin önemli temsilcilerinden biri sayılır. İşte “Memnuniyet” adlı şiiri.
Benden zarar gelmez
Kovanındaki arıya
Yuvasındaki kuşa;
Ben kendi halimde yaşarım
Şapkamın altında.
Sebepsiz gülüşüm caddelerde
Memnuniyetimden;
Ve bu çılgınlık delicesine
İçimden geliyor.
Dilsiz değilim susamam
Öyle ölüler gibi
Bu güzel dünya ortasında.
“Tuttuğum her kapının kulpu elimde kaldı. Güvendiğim bütün dağlara kar yağdı. Ve ben bütün şiirlerimi mahrumiyet içinde yazdığım halde onlarla neden saadet kokuyor? Saadeti ömrümde bir kere olsun tatmış adam değilim. Ve bütün insanlara haykırıyorum: Ben sizi düşünüyorum. Sizin beni düşünmediğinizi bildiğim halde. Ne yazayım kardeşim? Ben zaten yazılmış bir mektubum ki bütün postalar bırakacak yerde bulmadılar.”
Rüştü Onur, şiirleriyle hayatı kucaklamaya çalıştı; güzelliği, özlemleri, ayrılıkları ve aşkı yazdı. Bütün zorluklara ve sıkıntılara karşın, yaşama sevincini elden bırakmadı.
Elveda ey Tanrım artık elveda
Elveda kırkı içinde aşklarım
Elveda ey menekşe gözlü karım
Ki yaşamakta uzak bir adada
Elveda ey hayat, elveda dünya;
Elveda bahçesinden geçtiklerim.
Elveda kahvesini içtiklerim
Elveda yarım bıraktığım rüya.
Elveda uzak dağlar arkasında
Ey benim şarkımı söyleyen çocuk.
Elveda bir ömür süren yolculuk
Elveda ey kuş ki dallar arasında.
Rüştü Onur, Necati Cumalı’ya, Salah Birsel’e yazdığı mektuplarda bir dergi çıkarmak istediğini anlatmış, derginin adının “Şehir” olacağını belirtmiş, ancak çok istediği halde bu dergiyi çıkaramamıştı. Rüştü Onur’un bu isteğini vasiyet kabul eden, İbrahim Tığ, Fahrettin Koyuncu ve Orhan Tüleylioğlu Devrek’te yedi yıldır edebiyat dergisi Şehir’i çıkarıyor.
Zonguldak, 22/8/1942
Sevgili Mediha,
İşte mektubun avucumda. İşte yeknesak geçen günlerimin tek tesellisi.
Benim kenar dilberimin mektubu bu. Bir kenar mahallesinden geliyor. Ve şimdi ben bir kenar mahallenin bir kenar dilberini çıldırasıya seviyorum.
Şimdi gecelerin kimsesizliğini, ve kahrolası yalnızlığını daha iyi anlıyorum, daha iyi duyuyorum.
Ve ayrılık gününü saati dakikasıyla hatırlıyorum. Şu an yaşadığımı ve seni düşündüğümü nasıl idrak ediyorsam, ayrılık gününü de bütün dekoruyle ayni şekilde idrak ediyorum.
Sanki ayni sahneyi yaşıyorum. İçim burkuluyor. Dudaklarımda acı bir meyvanın buruk lezzeti var.
Ve ayrılığın ölüm olduğunu anlıyorum. Bahtın bize sunduğu tatlı bir ölüm.
Ben her zaman ilk gördüğün gibiyim. Sana kendimi olduğum gibi arz ediyorum. Düşündüğüm gibi yaşarım. Mektuplarım da aynı halet-i ruhiyeyi taşır.
Sana kendimi verdiğim gün olduğum gibiydim. Beni daima olduğum gibi göreceksin. Sana anadan üryan geldim.
Henüz 22 yaşında hayata veda eden şair Rüştü Onur’un eşi Mediha Sessiz’e yazdığı 71 mektup ve daha önce hiç yayımlanmamış 7 şiiri bulundu.
Leyla Şahin ve İbrahim Tığ’ın çabalarıyla ortaya çıkarılan şairin eşine yazdığı, yıllarca saklı kalan mektuplarının yanı sıra dosyalarda kalmış şiirleri ve hiç yayımlanmamış özel fotoğrafları bir araya getirildi. Kaynak Yayınları tarafından yayımlanacak “Rüştü Onur: Bilinmeyen Mektupları ve Şiirleri” adlı kitap, Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği Rüştü Onur’un hayat hikayesinin anlatıldığı ‘Kelebeğin Rüyası’ filminin vizyona gireceği 22 Şubat Cuma günü raflardaki yerini alacak.
Şair Rüştü Onur 1920 yılında Devrek’te doğar. İlköğrenimini Devrek’te tamamlar. Orta öğrenimine Kastamonu’da başlar, daha sonra Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’ne devam eder. Bu sırada vereme yakalanır. Yıl 1938’dir. O yıl okula gidemez. Bir sonraki yıl tekrar okula başlar, ancak bir yıllık özgür yaşam onu okul havasından uzaklaştırmıştır. Okulu bırakır ve Zonguldak Maliye Varidat Memur Muavini olarak çalışmaya başlar. Bu yıllarda, Necati Cumalı ve Salah Birsel ile mektuplaşmaya başlar. Bu arada şiire olan tutkusu da gelişir. Dergilerde şiirleri yayımlanır.
1941 yılının başında hastalığı yeniden şiddetlenir; üç ay Zonguldak’ta, hastanede kalır. Bu ara Heybeliada Sanatoryumu’na da başvurur. Sırasını gelince çağırırlar, 1941 yılının son ayı ile 1942 yılının ilk iki ayını Heybeliada’da geçirir. 1942 Mart ayında sanatoryumdan çıktığı zaman yedi kilo almış, hastalığı yenmiştir. Zonguldak’a memurluğa geri döner. Behçet Necatigil, Oktay Rıfat, Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser sık sık bir araya geldiği arkadaşlarıdır.
İstanbul’da tedavi görmekte iken tanıştığı, hastanede tedavi gören Mediha Sessiz’le 5 Ağustos 1942’de nişanlanır. Aynı yılın sonlarına doğru İstanbul’a giderek nişanlısının evine yerleşir. Kısa bir süre sonra Mediha yakalandığı hastalıktan kurtulamaz ve 12 Kasım 1942 tarihinde yaşama gözlerini kapar.
Bu durum Rüştü Onur’u derinden etkiler. Onur kendini içkiye verir. Eşinin ölümünden çok kısa bir süre sonra, Beşiktaş’ta Şair Leyla Sokağı’ndaki evinde, 2 Aralık 1942’de ciğerlerinden fazla kan gelmesiyle boğularak ölür. İstanbul Ortaköy Mezarlığı’nda, boğazın lacivert sularına bakan bir sırtta, nişanlısının yanına gömülür.
Şiirleri, ölümünden sonra Salâh Birsel tarafından, yazıları ve mektupları ile birlikte derlenerek kitap halinde yayımlanır.
Rüştü Onur, 2. Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak’ta bir yandan verem hastalığı ile pençeleşirken, bir yandan da yeni Türk şiirinin en güzel örneklerini verir. Yaşının çok genç olmasına karşın edebiyat çevrelerinin ilgisini çeker, kendine özgü sesi ve tekniği olan şiirler yazar. “Garip şiiri”nin önemli temsilcilerinden biri sayılır. İşte “Memnuniyet” adlı şiiri.
Benden zarar gelmez
Kovanındaki arıya
Yuvasındaki kuşa;
Ben kendi halimde yaşarım
Şapkamın altında.
Sebepsiz gülüşüm caddelerde
Memnuniyetimden;
Ve bu çılgınlık delicesine
İçimden geliyor.
Dilsiz değilim susamam
Öyle ölüler gibi
Bu güzel dünya ortasında.
Onur'un "vasiyeti" uyarınca Devrek'te
çıkarılan edebiyat dergisi "Şehir".
Rüştü Onur, Salah Birsel’e yazdığı tarihsiz bir mektubunda şunları söyler:çıkarılan edebiyat dergisi "Şehir".
“Tuttuğum her kapının kulpu elimde kaldı. Güvendiğim bütün dağlara kar yağdı. Ve ben bütün şiirlerimi mahrumiyet içinde yazdığım halde onlarla neden saadet kokuyor? Saadeti ömrümde bir kere olsun tatmış adam değilim. Ve bütün insanlara haykırıyorum: Ben sizi düşünüyorum. Sizin beni düşünmediğinizi bildiğim halde. Ne yazayım kardeşim? Ben zaten yazılmış bir mektubum ki bütün postalar bırakacak yerde bulmadılar.”
Rüştü Onur, şiirleriyle hayatı kucaklamaya çalıştı; güzelliği, özlemleri, ayrılıkları ve aşkı yazdı. Bütün zorluklara ve sıkıntılara karşın, yaşama sevincini elden bırakmadı.
Elveda ey Tanrım artık elveda
Elveda kırkı içinde aşklarım
Elveda ey menekşe gözlü karım
Ki yaşamakta uzak bir adada
Elveda ey hayat, elveda dünya;
Elveda bahçesinden geçtiklerim.
Elveda kahvesini içtiklerim
Elveda yarım bıraktığım rüya.
Elveda uzak dağlar arkasında
Ey benim şarkımı söyleyen çocuk.
Elveda bir ömür süren yolculuk
Elveda ey kuş ki dallar arasında.
Rüştü Onur, Necati Cumalı’ya, Salah Birsel’e yazdığı mektuplarda bir dergi çıkarmak istediğini anlatmış, derginin adının “Şehir” olacağını belirtmiş, ancak çok istediği halde bu dergiyi çıkaramamıştı. Rüştü Onur’un bu isteğini vasiyet kabul eden, İbrahim Tığ, Fahrettin Koyuncu ve Orhan Tüleylioğlu Devrek’te yedi yıldır edebiyat dergisi Şehir’i çıkarıyor.
Rüştü Onur'un, nişanlısı Mediha Sessiz'e yazdığı 22 Ağustos 1942 tarihli mektup.
Zonguldak, 22/8/1942
Sevgili Mediha,
İşte mektubun avucumda. İşte yeknesak geçen günlerimin tek tesellisi.
Benim kenar dilberimin mektubu bu. Bir kenar mahallesinden geliyor. Ve şimdi ben bir kenar mahallenin bir kenar dilberini çıldırasıya seviyorum.
Şimdi gecelerin kimsesizliğini, ve kahrolası yalnızlığını daha iyi anlıyorum, daha iyi duyuyorum.
Ve ayrılık gününü saati dakikasıyla hatırlıyorum. Şu an yaşadığımı ve seni düşündüğümü nasıl idrak ediyorsam, ayrılık gününü de bütün dekoruyle ayni şekilde idrak ediyorum.
Sanki ayni sahneyi yaşıyorum. İçim burkuluyor. Dudaklarımda acı bir meyvanın buruk lezzeti var.
Ve ayrılığın ölüm olduğunu anlıyorum. Bahtın bize sunduğu tatlı bir ölüm.
Ben her zaman ilk gördüğün gibiyim. Sana kendimi olduğum gibi arz ediyorum. Düşündüğüm gibi yaşarım. Mektuplarım da aynı halet-i ruhiyeyi taşır.
Sana kendimi verdiğim gün olduğum gibiydim. Beni daima olduğum gibi göreceksin. Sana anadan üryan geldim.
Etiketler: Devrek edebiyat Kelebeğin Rüyası Mediha Sessiz Memnuniyet Mert Fırat Muzaffer Tayyip Uslu necati cumalı Orhan Tüleylioğlu Rüştü Onur Salah Birsel Şehir şiir yılmaz erdoğan