Unutulacak ama her şey, haftasına varmadan
Soma’da maden faciası… Yüzlerce ölü… İnsan yaşamını pek önemsememenin sonucu… Çok şey söylendi… Çok şey susuldu aslında… Madencinin yeraltındaki yaşam kavgası anımsandı yeniden… Anımsandı acılar, anımsandı Orhan Veli’nin dizeleri, söylendi: “Yüz karası değil, kömür karası; /Böyle kazanılır ekmek parası.”
Maden işçisi, şair ve oyun yazarı Joe Corrie’nin (1894-1968) şiirini anımsatmak ise bize düştü:
Kadınlar bekleşiyor bu akşam
Kadınlar bekleşiyor bu akşam maden ocağının başında
Dehşetten kalpleri ha durdu ha duracak
Kirli gökyüzünde hortlaklar gibi bakan
Çarklara dikmişler gözlerini
Altında esir hayatı yaşanan
Ölü sessizliğindeki çarklara
Kaderin sessizliğindeki çarklara
Fırtınadan kaçıp sığınmış toplanmışlar kümü küme
Dururlar kımıldamadan
Dururlar sessiz soluksuz
Ayaklar altındaki kuyulardan az önce
Kayalıklar arasındaki kömür damarlarında
Yanan ve parlayan gaz birdenbire
Ölüm saçtı dört bir yana.
Gece kapkara gece soğuk
Yağmur yağıyor sis içinde
Atkıları, üstleri başları sırılsıklam
Çukur, sıska yanakları mosmor
Kadınlar bekleşiyor.
Bir mucize kurtarır onları kurtarsa kurtarsa
Böyle geldiydi kadınlara haber.
Ama kadınlar dönmeyecek yuvalarına
Kadınlar ocaklarının başına dönmeyecekler
Bekleyecekler şafak sökene kadar
Başlayıncaya dek dönmeye çarklar yeniden
Getirinceye dek sedyeler içinde buraya
Sevdikleri bağlandıkları erkekleri
Buraya getirilinceye dek bekleyecekler.
Saatinden tanıyacaklar kimini
Kimini bir düğmeden
Kimini bir sezgi ile sadece
Ve üç gün sonra bütün ölüler
Hep birlikte gömülecekler bir çukura.
Sevgilerini ve üzüntülerini gönderecek kral hazretleri
O milletvekili de orada olacak
Hani şu bilinen kişi,
Son grevde madencilerin karşısına asker çıkaralım diyen
Görünecek çok kederliymiş gibi
Parlak kara şapkası ışıldayacak başında
Gidecek cenazenin arkasından ağır ağır
Şık iskarpinli ayakkabıları.
Ocağın sahibi de orada olacak
O herif ki belki yüz kere
Demişti anam avradım olsun
Madencilere at eti yedirmezsem.
Papaz efendi de orada olacak
Çocukların nafakasıyla fare besleyen papaz efendi
Dua edecek ağlamaklı ağlamaklı
Yüreklerini parça parça eden sevdiklerini yitirenler
Basa basa sözcüklerin üzerine
Palavralar sıkacak papaz efendi
Sayıp dökülecek tehlikelerini maden ocağının,
Ve madencilerin değerini sayıp dökecek ve yiğitliğini
Ve bütün gazeteciler,
Zehirlemek için kamuoyunu
Mürekkep harcamışlardı hani, denizler dolusu
“Endüstrinin yıkıcılarına veryansın etmişlerdi hani
Kimbilir şimdi ne acıklı öyküler döktürecekler
Ve halk üzülecek”
Ne acı diyecek ne acı.
Unutulacak ama her şey, haftasına varmadan
Ve milletvekili
Ve maden ocakları sahibi
Ve papaz efendi
Ve gazeteler
Ve beyni yıkanmış kamuoyu
Devem edecekler zehirlerini, kinlerini depo etmeye
Gelecek ilk maden grevinde boşaltmak için
Bu akşam kadınlar maden ocağının başında bekleşe dursun
Tanrı bile görmüyor, tanrı bile
İkiyüzlülüğünü ve utancını bu oyunun
(Türkçesi: A. Kadir-Selahattin Yıldırım)