Milliyet Sanat »Yazarlar » Orhan Tüleylioğlu | Sonu tatlıya bağlanan kitaplar…
Sonu tatlıya bağlanan kitaplar…
28 Ağustos 2013 - 01:08Türk halkı, Nazım Hikmet'in yargıçlara karşı açık açık, “ben komünistim,” demesinden çok hoşlanmıştıTürkiye’nin en çok yasaklanan, yazdıklarından en çok “korkulan” yazarı Nâzım Hikmet’tir. Kitapları 1925'ten 1938'e kadar 12 farklı davada yargıladı. Yasalar aracılığıyla sindirilip susturulmaya çalışılan şair, gelirini biraz daha arttırmak amacıyla, gazetelere öyküler, masallar çeviriyor, uyarlıyor, yazıyordu.
1930 yılı başlarında, ünü ve etkisi gittikçe yayılıp büyüyen Nâzım Hikmet’in şiir kitaplarından rahatsız olmaya başlayan bazı çevreler, “Sınıf edebiyatı” yaptığını, grevi öven şiirler yazdığını, buna karşın elini kolunu sallaya sallaya ortalarda dolaştığı dedikodularını yaymaya başladı. Bu dedikoduların ardından kovuşturma açıldı. İçişleri Bakanlığı’nın emri doğrultusunda, ilk beş kitabı “bir zümrenin başka zümreler üzerinde hâkimiyetini temin etmek gayesiyle halkı suça teşvik ettiği” savıyla mahkemeye veriliyordu. Bu kitaplar 1929’dan 1931’e kadar birbiri peşisıra yayımlanan 835 Satır, Jokond ile Si-YA-U, Varan 3, 1+1=1 ve Sesini Kaybeden Şehir’di.
Duruşma, 6 Mayıs 1931 çarşamba günü saat 15’te, 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, Türk Ceza Yasası’nın 311 ile 312. Maddelerine dayanarak başladı. Mahkeme salonunda üniversite öğrencileri, genç şairler, şapkalı kadınlarla tıklım tıklım doluydu. Nâzım Hikmet şunları söylüyordu:
“İddianamede beş altı noktadan suçlama var. Bunların başında benim komünist olduğumu ilan etmekliğim suç sayılmaktadır. Evet, ben komünistim, bu muhakkaktır. Komünist şairim ve daha esaslı komünist olmaya çalışıyorum. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu mucibince ben komünist şair olmakla cürüm işlemiş olmam. Komünistlik bir tarz-ı telakkidir. Diğer iktisadi ve siyasi meslekler nasıl cürüm değilse, komünist mefkûresi de cürüm değildir. Benim bir sınıf halkı diğeri aleyhine tahrik ettiğim iddiası söz konusu değildir.”
Bundan sonra yapıtlarını tek tek ele alıp yazılış amaçlarını açıklayan şair, bir yerde, kendisini Batının emperyalist ülkelerinin mahkemeye vermesi gerektiğini, bir yerde de, Türkiye’de ekonomik sıkıntı olduğunu rakamlarla açıklayan Ticaret odası Dergisi’ne değinerek, halkın durumundan söz etmek suç ise, ekonomi bilimini ortadan kaldırmak gerektiğini söyledi.
Sorgulama bitince, savcı esas hakkındaki görüşünü bildirerek, “müdafasına nazaran suç için araştıran kanuni unsur ve şeraiti göremiyoruz, beraatını talep ederim,” dedi. Yargıçlar dosyayı incelemek için on dakika ara vererek içeri çekildiler. Mahkeme salondan aklama kararı bekliyordu. Ama öyle olmadı, duruşma 4 gün sonraya ertelendi. Kimilerinde kuşku uyandıran bu erteleme ilgiyi büsbütün arttırmış, Pazar sabahı gelen dinleyiciler salona sığmayıp koridora taşmışlardı. Karar oybirliğiyle aklanma olarak okununca, büyük bir alkış koptu.
Türk halkı, onun yargıçlara karşı açık açık, “ben komünistim,” demesinden çok hoşlanmıştı. Şiirle hiç ilgilenmeyen, üstelik komünizme karşı olan kimseler, mahkemedeki sözleri okuyunca, bu dik başlı delikanlı için olumlu düşünmeye başlamışlardı.
Memet Fuat şunları anlatacaktı:
“Nâzım Hikmet’i susturmak amacını güdenler, adalet aracılığıyla istediklerini elde edemeyince, çevresinde bir tehlike çemberi çizmeye çalıştılar. İş bulamaz, geçimini sağlayacak parayı kazanamazsa, çaresiz kalıp devlet kapısındaki eski dostlarına yanaşır, onlar gibi, egemen güçlerin emrine girer diye düşündüler. Oysa o çalışmaktan yılmadığı gibi, çok yönlü yetenekleri olan bir insandı, bir kapı kapansa, başka bir kapıyı açıyor, ekmeğini kazanmanın bir yolunu buluyordu.”
1938’de “orduya isyana teşvik” suçuyla tutuklanıp 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan Nâzım Hikmet, 1950’de çıkarılan af yasasıyla yeniden serbest kalana dek geçen yaklaşık 13 yıl boyunca şiirini en üst düzeye çıkaran, dünya çapında tanınmasını sağlayan başyapıtlarını verdi. “Yine de İyimserlik” adlı şiirini okumanın tam zamanı:
Kardeşim
Sonu tatlıya bağlanan kitaplar gönderin bana
uçak sağ salim inebilsin meydana
doktor gülerek çıksın ameliyattan
kör çocuğun açılsın gözleri
delikanlı kurtarılsın kurşuna dizilirken
birbirine kavuşsun yavuklular
düğün dernek yapılsın hem de
susuzluk da suya kavuşsun
ekmek de hürriyete
kardeşim
sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
onların dedikleri çıkacak
eninde de sonunda da…
1930 yılı başlarında, ünü ve etkisi gittikçe yayılıp büyüyen Nâzım Hikmet’in şiir kitaplarından rahatsız olmaya başlayan bazı çevreler, “Sınıf edebiyatı” yaptığını, grevi öven şiirler yazdığını, buna karşın elini kolunu sallaya sallaya ortalarda dolaştığı dedikodularını yaymaya başladı. Bu dedikoduların ardından kovuşturma açıldı. İçişleri Bakanlığı’nın emri doğrultusunda, ilk beş kitabı “bir zümrenin başka zümreler üzerinde hâkimiyetini temin etmek gayesiyle halkı suça teşvik ettiği” savıyla mahkemeye veriliyordu. Bu kitaplar 1929’dan 1931’e kadar birbiri peşisıra yayımlanan 835 Satır, Jokond ile Si-YA-U, Varan 3, 1+1=1 ve Sesini Kaybeden Şehir’di.
Duruşma, 6 Mayıs 1931 çarşamba günü saat 15’te, 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, Türk Ceza Yasası’nın 311 ile 312. Maddelerine dayanarak başladı. Mahkeme salonunda üniversite öğrencileri, genç şairler, şapkalı kadınlarla tıklım tıklım doluydu. Nâzım Hikmet şunları söylüyordu:
“İddianamede beş altı noktadan suçlama var. Bunların başında benim komünist olduğumu ilan etmekliğim suç sayılmaktadır. Evet, ben komünistim, bu muhakkaktır. Komünist şairim ve daha esaslı komünist olmaya çalışıyorum. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu mucibince ben komünist şair olmakla cürüm işlemiş olmam. Komünistlik bir tarz-ı telakkidir. Diğer iktisadi ve siyasi meslekler nasıl cürüm değilse, komünist mefkûresi de cürüm değildir. Benim bir sınıf halkı diğeri aleyhine tahrik ettiğim iddiası söz konusu değildir.”
Bundan sonra yapıtlarını tek tek ele alıp yazılış amaçlarını açıklayan şair, bir yerde, kendisini Batının emperyalist ülkelerinin mahkemeye vermesi gerektiğini, bir yerde de, Türkiye’de ekonomik sıkıntı olduğunu rakamlarla açıklayan Ticaret odası Dergisi’ne değinerek, halkın durumundan söz etmek suç ise, ekonomi bilimini ortadan kaldırmak gerektiğini söyledi.
Sorgulama bitince, savcı esas hakkındaki görüşünü bildirerek, “müdafasına nazaran suç için araştıran kanuni unsur ve şeraiti göremiyoruz, beraatını talep ederim,” dedi. Yargıçlar dosyayı incelemek için on dakika ara vererek içeri çekildiler. Mahkeme salondan aklama kararı bekliyordu. Ama öyle olmadı, duruşma 4 gün sonraya ertelendi. Kimilerinde kuşku uyandıran bu erteleme ilgiyi büsbütün arttırmış, Pazar sabahı gelen dinleyiciler salona sığmayıp koridora taşmışlardı. Karar oybirliğiyle aklanma olarak okununca, büyük bir alkış koptu.
Türk halkı, onun yargıçlara karşı açık açık, “ben komünistim,” demesinden çok hoşlanmıştı. Şiirle hiç ilgilenmeyen, üstelik komünizme karşı olan kimseler, mahkemedeki sözleri okuyunca, bu dik başlı delikanlı için olumlu düşünmeye başlamışlardı.
Memet Fuat şunları anlatacaktı:
“Nâzım Hikmet’i susturmak amacını güdenler, adalet aracılığıyla istediklerini elde edemeyince, çevresinde bir tehlike çemberi çizmeye çalıştılar. İş bulamaz, geçimini sağlayacak parayı kazanamazsa, çaresiz kalıp devlet kapısındaki eski dostlarına yanaşır, onlar gibi, egemen güçlerin emrine girer diye düşündüler. Oysa o çalışmaktan yılmadığı gibi, çok yönlü yetenekleri olan bir insandı, bir kapı kapansa, başka bir kapıyı açıyor, ekmeğini kazanmanın bir yolunu buluyordu.”
1938’de “orduya isyana teşvik” suçuyla tutuklanıp 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan Nâzım Hikmet, 1950’de çıkarılan af yasasıyla yeniden serbest kalana dek geçen yaklaşık 13 yıl boyunca şiirini en üst düzeye çıkaran, dünya çapında tanınmasını sağlayan başyapıtlarını verdi. “Yine de İyimserlik” adlı şiirini okumanın tam zamanı:
Kardeşim
Sonu tatlıya bağlanan kitaplar gönderin bana
uçak sağ salim inebilsin meydana
doktor gülerek çıksın ameliyattan
kör çocuğun açılsın gözleri
delikanlı kurtarılsın kurşuna dizilirken
birbirine kavuşsun yavuklular
düğün dernek yapılsın hem de
susuzluk da suya kavuşsun
ekmek de hürriyete
kardeşim
sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
onların dedikleri çıkacak
eninde de sonunda da…
Etiketler: duruşma kitap Komünizm mahkeme Memet Fuat Nazım Hikmet Orhan Tüleylioğlu yasak Yine de İyimserlik