Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Orhan Tüleylioğlu | İki yurdum var benim: Küba ve Gece.

İki yurdum var benim: Küba ve Gece.

11 Aralık 2013 - 01:12
Marti, yaşamını ülkesinin bağımsızlık savaşımına adamıştı. Yapıtlarında bütün despot yönetim düzenlerini ve insan haklarına karşı uygulamalarını kınamakla kalmıyor, zulme, yoksulluğa, eşitsizliğe, sömürüye de karşı çıkıyordu.

Küba’da direnişin tarihi, 28 Ekim 1492’de Kristof Kolomb’un Hindistan yerine bu adayı keşfetmesiyle ya da doğrusu işgaliyle başladı. Kolomb’un “Gördüğüm en güzel ülke” dediği Küba, hemen o tarihten itibaren neredeyse 500 yıl hep çatışmalara, mücadelelere ve toplumsal direnişe sahne olacaktı.

 

Haiti’de kölelik 18.yüzyıl sonunda ortadan kaldırılır, hatta özgür bir siyah cumhuriyeti ilan edilirken, Küba’da kölelik ancak 19.yüzyıl sonuna doğru kaldırılabildi. Ama toplumsal ve tarımsal sorunlar devam etti. Küba İspanyolların egemenliğinden kurtulan son Latin Amerika ülkesi olurken, aynı zamanda 19.yüzyıl sonunda yükselmekte olan ABD emperyalizminin yöneldiği ilk hedef olacak, jeopolitik açıdan çevresindeki diğer adalarla birlikte ABD hegemonyası altına düşecekti.

 

 

1868’de Manuel de Cespades adında bir toprak sahibi köleliği kaldırdığını bildirip, kölelerini azad ederken, aynı zamanda Küba’nın bağımsızlığını da ilan etti. Bu olay Küba’daki egemen gruplarla, İspanyol yönetimi arasında uzun süredir devam etmekte olan çelişki ve çatışmaların bir iç savaş boyutu almasına neden oldu. İspanyollarla isyancılar arasındaki savaş 10 yıl kadar sürdü. İspanyollar bu savaşta büyük bir terör uyguladılar. İspanyol kuvvetleri kuşku duyulan herkesi asmaya ya da kurşuna dizmeye başladılar. Asılanlar arasında öğretmenler, doktorlar ve avukatlar gibi, bağımsızlık hareketini destekleyen aydın temsilcileri de vardı. Tutuklananlar arasında, o sıralarda henüz 17 yaşında olan José Marti de bulunuyordu. José Marti çok gençken siyasete atılmış ve İspanyol yönetimiyle çatışmaya başlamıştı. Marti, 6 yıl boyunca ağır çalışma kamplarında tutsak olarak tutuldu ve  sonrasında İspanya’ya sürüldü. Yaşamının büyük bölümünü sürgünde geçirdi. Bir yandan siyasi eylemlerini sürdüren Marti, yıllarca şiirler, kitaplar ve gazete makaleleri yazdı. Siyasi etkinliği nedeniyle hep başı derde girdi ve hiçbir ülkede uzun süre kalamadı.

 

1895’de Küba’da başlayan ayaklanma adanın batısında başarısızlığa uğrarken, doğuda, yani Oriente eyaletinde Guillermo Moncado adında siyah bir önderin etrafında toplanan köylü isyanı başarı kazandı. 11 Nisan 1895’te Marti ve General Gomez dört arkadaşlarıyla birlikte adaya çıktılar. Marti, Küba’ya gelişinden yaklaşık bir ay sonra bir çarpışma sırasında, İspanyol askerlerince vurularak öldürüldüğünde 42 yaşındaydı.

 

Küba’nın İspanya’ya karşı verdiği bağımsızlık savaşının sembolü olmuş şair, deneme yazarı, eleştirmen, hatip ve gazeteci José Julián Marti y Pérez 28 Ocak 1853’de Havana’da doğdu. Babası bir topçu çavuşuydu. İlk eğitimini Havana’da gördü. 15 yaşındayken şiirlerini yayımlamaya başladı. 16 yaşında La Patria Libre (Özgür Vatan) adlı bir gazete çıkardı. 1868’de başlayıp yaklaşık on yıl kadar sürecek olan İspanya’ya karşı bağımsızlık savaşına katıldığı için henüz 17 yaşındayken tutuklandı. Altı ay süren kürek cezasından sonra, 1871’de İspanya’ya sürüldü. İspanya’da öğrenimine devam eden José Marti, Madrid ve Zarogoza üniversitelerinde hukuk, felsefe ve filoloji öğrenimi gördü.

 

1874’de siyasal yazılarını yayınlattı; "El Presidio Politicia en Cuba" (Küba’da Siyasal Zindanlar) adlı broşüründe, Küba’da siyasal tutukluların yaşadığı korkunç şartları anlattı. Ertesi yıl Madrid’ten ayrılarak, siyasi faaliyetlerine devam ettiği Fransa, Meksika ve Guatemala gibi Latin Amerika ülkelerini dolaştı. 1878’de, Kübalı toprak sahiplerinin İspanyollarla anlaşması nedeniyle sona eren savaş ve çıkan af yasası sonucu ülkesine geri döndü. Bir yıl sonra, gizli siyasi faaliyetlerde bulunmak suçuyla ikinci kez tutuklandı ve yine İspanya’ya sürgüne gönderildi. Buradan önce Fransa’ya, New York’a ve ardından 1881’de Venezuela’ya gitti.

 

Venezuela’da Revizta Venezolana adlı gazeteyi çıkardı. 1882’de karısının, oğlunu da alarak Küba’ya geri dönmesi, José için çok zor bir hayatın başlamasına neden oldu. Bu dönemde yazdığı ve Ismaelillo adlı kitabında toplanan şiirlerinin birçoğunda, oğluna duyduğu özlem ve ayrılığın acısını dile getirir. Gazetesinde Venezuela’nın o dönemki diktatörü Antonia Guzmán Blanco’ya karşı yazdığı yazılarından dolayı, bu ülkede de daha fazla kalamadı ve kısa süreli seyahatlerinin dışında ömrünün sonuna kadar kalacağı New York’a yerleşti. Marti, New York’ta şiir, deneme ve gazete makaleleri yazmaya devam etti; Buenos Aries’de çıkan La Nacion adlı gazetede ona ayrılmış köşedeki yazılarından dolayı ünü Latin Amerika’ya yayıldı. 1891’de, Küba Devrimci Partisi’ni kurma hazırlığı içindeyken, New York’ta düzenlenen bir mitingte Küba halkını yeni bir bağımsızlık savaşına çağırdı. 1892’de Patria (Vatan) gazetesini çıkarmaya başladı. Aynı yıl, Marti’nin başkan olarak tanımlanmayı reddettiği Partido Revoluci-onario Cubano (Küba Devrimci Partisi) kuruldu ve Marti Parti’nin temsilciliğine seçildi. 1895’de, Küba halkını bağımsızlığa çağıran ve Parti’nin manifestosu niteliğinde olan Monte Kristo Bildirisi’ni kaleme aldı ve General Máxima Gomez ile birlikte bildiriye imzasını attı. Yine aynı yıl, bir de Edad de Oro (Altın Çağ) adlı çocuk dergisi çıkarıyordu.

 

Bu arada Kübalı yurtseverler, bir kez daha İspanya’ya karşı savaş hazırlıklarına başlamışlardı. Savaşa katılmak amacıyla José Marti, 11 Nisan 1895’de Gomez’le birlikte gizlice Küba’ya girdi. O ve Partisi Küba’nın güney doğusunda, Santiago yakınlarına karargah kurdular. José  Marti’nin  siyasal önderliğini yaptığı savaş asıl olarak dağlardan ve gerilla savaşı şeklinde sürdürülüyordu; uygulamaya çalıştığı, düşmana ait her şeyin tahrip edilip yağmalanacağı temelinde şekillenen taktikleri daha sonra Castro önderliğinde başlayan diktatör Batista’ya karşı verilen gerilla savaşında yol gösterici oldu. José Marti, 16 yıl ayrı kaldığı ülkesine döndükten yaklaşık bir ay sonra 19 Mayıs’ta, küçük çaplı bir çarpışma sırasında, savaş alanında vurularak öldü.

 

José Marti’nin başlıca eserleri: Henüz 16 yaşındayken yayınlattığı, özgürlük, yurtseverlik gibi temaların yeraldığı "Abdala" adlı manzum dram; "Ismaelillo", "Versos Libres" (Özgür Şiirler), içerisindeki şiirlerin birçoğunun türküleşip Latin Amerika’da halkın dilinde dolaşarak yayılan "Versos Senillos" (Basit Şiirler) adlı şiir kitapları ve "Mahvolan Dostluk" adlı otobiyografik bir romandır.

 

Marti, yaşamını ülkesinin bağımsızlık savaşımına adamıştı. Yapıtlarında bütün despot yönetim düzenlerini ve insan haklarına karşı uygulamalarını kınamakla kalmıyor, zulme, yoksulluğa, eşitsizliğe, sömürüye de karşı çıkıyordu. Yazıları ve şiirleriyle ateşlediği ve 1895’te Küba’ya gelerek başlattığı bağımsızlık mücadelesi ülke tarihinde çok önemli bir yer tuttu.

 

Bir mektubunda, “Biliyorum ki, benim ülkem saygıyı ve sonunda mutluluğu hak eden erdemlerin hepsine sahip. Bunun içinde sabır, sağduyu ile güçlenen ve korku salan bir ruh var. İyilik ve enerji dolu. Böyle bir ülkede her şey olacak...” diyordu. Bir şiirinde de;

“Varsın, bir kuyuda gibi, karanlık

Gizlesin bütün izleri

İyilik yap, içini

Yıkayacaktır kurtarıcı aydınlık” diyordu.

 

José Marti’yi öldüren zorbalar onun yapıtlarından taşan özgürlük ışığını, direniş türkülerini asla yok edemediler. O ışık, o direniş Castrolar’ın, Cheler’in ve Küba halkının elinde meşale oldu.

Devrimci Küba’da ulusal kahraman olarak yaşayan ve yaşatılan José Marti bugün, yaşamı ve yapıtlarıyla daha insanca, daha adil, daha hakça bir düzen yaratmaya yönelik düşüncenin yaşadığını ve hâlâ yakıcı gerçekliğini koruduğunu anımsatıyor bize…

 

İki yurt

 

İki yurdum var benim: Küba ve gece.

İkisi de bir sayılır aslında. Yitirirken

Güneşin görkemi, Küba

Üzgün bir dul gibidir

Uzun örtüleri içinde, suskun, elinde karanfil

Bilirim ne olduğunu elinde ürperen

Bu kanlı karanfilin!bomboş

Göğüs kafesim, bomboş, paramparça

İçinde yüreğimin çırpındığı. Vaktidir

Ölüme gitmenin. Uygundur gece

Elvedalara. Işık engeller bizi

Sözler de. Evren

İnsandan daha ustadır konuşmada.

Bayrak gibi

Kavgaya çağıran bir bayrak gibi

Işıldıyor kızıl alevi mumun, açıyorum

Pencereleri. Daralıyor yüreğim

Küba, dul Küba, göğü karartan

Bir bulut gibi sessizce geçiyor

Kopararak yapraklarını karanfilin…

 

(Türkçesi: Ataol Behramoğlu – Aysel Özakın)