Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Orhan Tüleylioğlu | Bir gün elbet cevap yazarım

Bir gün elbet cevap yazarım

30 Ekim 2013 - 12:10
Nobel Edebiyat ödülü sahibi İsveçli şair Tomas Tranströmer, şiirlerinde uyku ile uyanıklık, çalışmayla dinlenme, kentle çevresi ve değişik kültürler arasındaki karşıtlıkları yansıtır2011 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Tomas Tranströmer, 1931’de Stockholm’de doğdu. 1956’da Stochholm Üniversitesi’nde yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra 1960-1966 yılları arasında Roxtuna Çocuk Hapishanesi’nde psikolog olarak çalıştı. 1967’den sonra da Vasteras’ta çalışma özürlülerle ilgili bir göreve geçti ve hastalanıp Stockholm’e dönünceye kadar orada yaşadı.

Tranströmer, ilk şiirlerini henüz üniversitede öğrenciyken yayımladı. İnsan aklının gizemleriyle ilgili sürrealist eserleri, Tranströmer’e II. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyanın en önemli İskandinav şairlerinden biri olarak uluslararası ün kazandırdı ve şiirleri 50’den fazla dile çevrildi.

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, 2011 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nün İsveçli şair Tomas Tranströmer’e verildiğini duyururken “Şair Tranströmer’ün anlatımları bize gerçeğe yeni erişimler sağlar” diyerek, şairin dünyanın en büyük şairlerinden biri olduğunu, “Yoğun ve şeffaf imgeleri aracılığıyla gerçekliğe yepyeni bir yol açtığı için” ödüle değer görüldüğünü açıkladı. Tranströmer, şiirleri üzerine şunları söyler:

“Benim şiirlerim, buluşma noktalarıdır. Bu şiirlerin amacı, gündelik dilin ve yaklaşımların gerçekliğin değişik yanları arasında kuramadığı bağlantıyı bir anda kurmaktır. Bir manzaranın çarpıcı özellikleri ile önemsiz ayrıntıları arasında bağlar vardır; değişik kültürler ve insanlar da bir sanat yapıtında bir araya gelebilir; doğayla endüstri arasında da bir bağlantı kurulabilir. İlk bakışta bir çatışma gibi görünen bir olgu, bir uzlaşmaya da dönüşebilir.”



Tranströmer, gündelik dilin ve alışılmış yaklaşımların dünyayla ilgili sorunların ele alınmasında, belirgin ve somut amaçlara ulaşmada gerekli olduğunu ama hayatın bazı önemli anlarında bu dilin ve yaklaşımların yetersiz kaldığını belirtir:

“Bu yüzden, yalnız bu dilin ve anlaşma yöntemlerinin egemen olmasına izin verirsek, bir iletişim bunalımıyla karşı karşıya gelebiliriz. Ben şiiri böyle bir tehlikeye karşı bir “karşı güç” olarak görüyorum. Şiir, etkin uzlaşma aracıdır; bizi uyuşukluğa değil, uyanıklığa yöneltmeyi amaçlar.”

Şiirlerinde uzun İsveç kışlarından ve Stockholm çevresindeki takımadalarda yaşanan güzel yazlardan olduğu kadar, dünyanın birçok ülkesinde karşılaşılan sorunlardan da esinlenen Tranströmer, gözlemlerini çarpıcı metaforlarla dile getirir. Çoğu zaman içedönük bir duyarlığın ürünleri olan bu şiirler uyku ile uyanıklık, çalışmayla dinlenme, kentle çevresi ve değişik kültürler arasındaki karşıtlıkları yansıtır.

“Ateş Karalamaları”, şairin 1954’teki ilk kitabından 2004’te yayımlanan son şiir kitabına kadar on iki kitabından seçilmiş şiirleri içerir. Seçkide 1958 yılında yazdığı “Saat Üçte İzmir” şiiri de bulunuyor. “Mektuplara Cevaplar” şiiri, seçkinin öne çıkan şiirlerinden biri:

“Çalışma masamın alt çekmecesinde yirmi altı yıl önce gelmiş bir mektup buldum. Telaşlı bir mektup, yeniden bulduğumda hâlâ soluk soluğa bir mektup.

Bir evin beş penceresi var: dördünden bakınca dışarısı pırıl pırıl. Beşinci pencerenin dışında karanlık bir gök, gök gürültüsü ve fırtına var. Beşinci pencerenin önünde duruyorum. Mektup.

Bazen salıyla Çarşamba arasında bir uçurum açılır, yirmi altı yıl da bir anda geçebilir. Düz bir çizgi değildir zaman, daha çok bir labirenttir ve kulağınızı doğru yere yapıştırırsanız duvarda, hızlanan adımları ve sesleri duyabilirsiniz; kendinizi de duvarın öbür yanına geçmiş yürürken duyabilirsiniz.

Cevap verilmiş miydi bu mektuba? Hatırlamıyorum, geleli çok oldu. Denizin sayısız eşikleri sürekli göç etti. Yürek, bir ağustos gecesinin otları üzerindeki bir kurbağa gibi saniyeden saniyeye atlayıp durdu.

Cevaplanmamış mektuplar kötü hava habercisi alçak bulutlar gibi üst üste yığılır, güneş ışınlarını donuklaştırırlar. Bir gün elbet cevap yazarım. Bir gün öldüğüm ve aklımı toplayabildiğim zaman. Ya da kendimi buradan o kadar uzakta yeniden bulacağım zaman. Yeni geldiğim büyük bir şehirde, 125. Cadde’de, rüzgârda dans eden çöplerin arasında yürürken. Yolumu şaşırıp kalabalıkta kaybolmayı seven ben, büyük bir T harfi olarak o sonsuz metin yığını içinde.”

Tomas Tranströmer’in şiir dünyası hayatın ve şiir sanatının ayrıntıları içinde kaybolmak isteyenler için.