Bir ayrılık şiiri, şarkılarımın sonu
Von Westphalen Baronunun kızı Jenny 1814'te Treves'te doğdu. Almanya'nın on iki bin nüfuslu, henüz sanayileşmemiş küçük bir kenti olan Treves, bağlarla çevrili. Roma kalıntılarıyla dolu, biri devrim ve ardından öteki de imparatorluk dönemleri olmak üzere onar yıllık iki dönem Fransız yönetiminin izlerini taşıyordu. Subay, memur ve zenginlerden oluşan kentin tüm saygın kişilerinin üyesi olduğu, bir tür klüp olan Gesellschalf Gazinosu çevresinde, toplumsal yaşam olabildiğince yoğundu. Jenny ile Karl'ın babaları da bu gazinonun üyesiydi. Baron Von Westphalen ile Heinrich Marx, aralarında çok iyi ilişkiler kurmuşlardı. Aydınlanma düşüncesinden derinden etkilenmiş ve Fransız ekinini içmiş bu iki insan, politikasından hep yakınarak da olsa, bağlı bulundukları Prusya Monarşisi karşısında aynı kapalı konumda yer almakta ve gazino etkinlikleri çerçevesinde, belli bir eleştirici düşünceyi paylaşmaktaydılar. Eşlerinin karşılıklı ilişkileri yüzeysel olmasına rağmen, çocuklar arasındaki dostluk çok iyiydi. Jenny ile Karl'ın ablası Sophie ve Karl ile, liseden okul arkadaşı olan Jenny'nin erkek kardeşi birbirlerinden hiç ayrılmıyorlardı.
O sıralarda on yedi yaşında olan Jenny, Treves salonlarının gözdesi, baloların kraliçesi ve garden partilerinin kadın kahramanıyken, genç Marx oniki-onüç yaşlarında, soruları ve zekasıyla çevresini büyülemekteydi. Ama hiç kimse Marx'ın Marx olacağını, onun sözünün dünyanın dört bir yanında yankılanacağını ve saygı nesnesi olacağını bilmemekteydi.
Dönemin bütün Alman gençliği gibi, Jenny de romantikti. Sturm und Drang, usçuluğa karşı bir tepki olarak doğmuş bu yazınsal hareket, etkilerini göstermiş; bütün Alman gençliği gibi, Jenny de, devrim düşüncesiyle eğlenmekteydi. Her yerde düşünce kaynamakta, tartışmalar, toplantılar birbirini izlemekteydi. 27 Mayıs 1832'de Hamboch'taki Palatinat'ta otuz bin Alman genci "Birlik! Özgürlük!" diye bağırarak gösteri yaptıklarında, Karl ve Jenny de bu dileğe yürekten katılırlar. O sıralarda Almanya, yüz otuz altı krallık, dükalık, prenslik, serbest kent ve başkenti Berlin'le en büyük parçayı oluşturan Prusya ile birlikte bir mozaikti.
1835 Eylülünde, babası Karl'ı hukuk öğrenmesi için üniversite kenti Bonn'a gönderdi. Jenny ve Karl Marx, çocukluklarından bu yana ilk kez ayrı kalacaklardı. Karl, ona hoşçakal deyip sarılmaya geldiğinde, kendisine mektup yazma sözü vermiş, ama bunu hiç tutmamıştı.
Karl kendisine çok güvenen on yedi yaşındaki bir oğlandan beklenebilecek bütün delilikleri Bonn'da yapmaktaydı. Ozanlar Derneği'nin üyesi olan ve taşkın bir lirizmle şiir yazmaya koyulan Karl, kendileriyle içki içtiği, şarkı söylediği ve geceler boyunca dövüştüğü öğrencilerin derneğine katılır. Kaşı yarılır, geceleyin gürültü yaptığı için bir günlük hücre hapsine çarptırılır. Tabancayla düello yapar, sakal bırakır; bir sakal ki artık onu hiç kesmeyecektir.
Karl 1836'nın Ağustos ayında, öğretim yılının sonunda Treves'e geri gelir. Küçük Karl, gür ve uzun kara saçları, çember sakalıyla, güçlü kuvvetli, on sekiz yaşında koca bir oğlan olmuştur. Jenny, yirmi iki yaşında, güzelliğinin olanca görkemi içindedir. İki genç uzun bir ayrılıktan sonra karşılaştıklarında, birbirlerine çarpılacak ve o gün, gizli bir nişanla noktalanacaktır.
Jenny, Karl'ı yeniden görünce, onun varlığının Treves'li bütün gençleri yavan ve anlamsız kıldığını kavramış ve tutkulu bir biçimde, onu eş olarak istemişti. Ne var ki Karl, Ekim ayında, bu kez Berlin Üniversitesini kazanmak üzere Treves'i terk ettiğinde Jenny, tasarılarından babasına daha hiç söz etmemişti. Bu genç insanların önünde yedi yıllık bir kumsal uzanmaktaydı; yedi yıl süren yarı gizli bir nişanlılık, dizginsiz bir romantizm, coşkun mektuplar, ertelenmiş arzu, doruk noktasına varmış duygusallık ikliminde yedi yıllık bir bekleyiş...
Bir şey daha diyeyim, çocuk sana:
Bir ayrılık şiiri, şarkılarımın sonu;
Son gümüş dalgalar çarpıp kabaran,
Müziğini Jenny'min soluklarına borçlu.
Uçurumdan aşar gibi çevik ve devleşerek
Koşar yaşamın tez ayaklı saatleri, koşar,
Çağlayanlar içinden, ormanlıklardan,
Son yetkinlik doruğuna sende varana kadar.
Cesaretle bürünmüş ateşten giysilere,
Gururla kalkmış yürek, değişmiş ışıkla,
Egemendir o şimdi, kurtulmuş bağlarından,
Alanlarda yürürüm sapsağlam adımlarla,
Parlak bakışlarında parçalarım acıyı,
Düşle şimşekçe uçarken
Yaşamak ağacına.
Meteliksiz bir devrimciyi koca olarak seçen Jenny'nin yoksulluk ve sürgün yılları boyunca çok hareketli bir aşk yaşamı oldu. Marx'a devrimci yaşamında ve yapıtını oluştururken en önemli desteği verdi.
Jenny ile Karl Marx otuz sekiz yıl evli kaldılar. Bu uzun süre, tam olarak bir gül bahçesi değildi. Ne var ki bu bir aşktı; cehennem acısını birlikte yaşadıkları büyük bir aşktı...
(Jenny'ye Adanmış Şiir Albümlerinden/ Karl Marx/ Çeviren: Barış Pirhasan/Sol Yayınları)