Milliyet Sanat »Yazarlar » Nil Kural | Yeni Türkiye sinemasının beş başarılı ismi
Yeni Türkiye sinemasının beş başarılı ismi
16 Kasım 2012 - 07:11 | Olgun Şimşek ve Nilay Erdönmez, Pelin Esmer'in "Gözetleme Kulesi"nde.Bu hafta gösterime giren "Gözetleme Kulesi"nin başarılı yönetmeni Pelin Esmer üzerinden, yeni Türkiye sinemasının öne çıkan beş yönetmenini inceliyoruz
Yurtdışından ödüller, ulusal festivallerde elde edilen başarılar gösteriyor ki, yeni Türkiye sinemasında parlak bir nesil var. Bu neslin dikkat çeken isimlerinden biri de bu ay ikinci uzun metrajlı filmi “Gözetleme Kulesi” izleyiciyle buluşacak olan Pelin Esmer. Yönetmen belgesel filmi “Oyun”la övgü topladıktan sonra sonra koleksiyoner Mithat Bey’in hikayesini anlattığı “11’e 10 Kala” ile ilk kurmaca uzun metrajlı filmine imza attı. Aralarında Altın Koza’nın da olduğu ödüller alan “11’e 10 Kala”nın ardından “Gözetleme Kulesi” geldi. Başrollerini Olgun Şimşek ve Nilay Erdönmez’in paylaştığı, vicdanlarıyla hesaplaşan iki yalnız karakteri konu alan bu film, dünya prömiyerini önemli festivallerden Toronto’da yaptıktan sonra Adana’da Altın Koza için yarıştı. Altın Koza’dan aralarında En İyi Yönetmen, En İyi Görüntü Yönetmeni (Özgür Eken), En İyi Kadın Oyuncu’nun (Nilay Erdönmez) da bulunduğu beş ödülle döndü. “Gözetleme Kulesi” vesilesiyle yeni Türkiye sinemasının beş başarılı yönetmenini mercek altına aldık.
Son yılların en başarılı yerli ilk filmi sorusuna ticari olmayan sinemayı takip edenlerin çoğunun vereceği yanıt belli: “Sonbahar”. Film, ‘90’ların siyasi nedenlerle hapse giren ve F Tipi hapishane sistemine karşı yapılan ölüm orucu eylemlerine katıldığı için sağlık durumu kötüleşen ana karakteri Yusuf’u takip ediyordu. Doğu Karadeniz’deki annesinin yanına dönen Yusuf üzerinden Türkiye’de ‘90’ların sol öğrenci hareketi içinde bir neslinin yasını tutan film, onlarca ödül alıp, bol bol övgü topladı. “Sonbahar”ın ardından Özcan Alper’in ikinci uzun metrajlı çalışması, Diyarbakır’da geçen “Gelecek Uzun Sürer” geldi. Politik sinemadaki çizgisinden taviz vermeyen Alper, Türkiye sinemasının en heyecan verici isimlerinden biri. Yeni projesi “Rüzgarın Hatıraları” da yurtdışından aldığı destek ödülleriyle merak uyandırıyor.
İnan Temelkuran
Avrupa’dan gerçekçi göçmen manzaralı sunan “Made in Europe”la sinema takipçilerinin dikkatini çeken İnan Temelkuran, ikinci uzun metrajlı filmi “Bornova Bornova” ile lümpen diye tanımlanabilecek karakterleri başarıyla çizdi ve film Altın Portakal kazandı. Diyalog yazımındaki başarısıyla da öne çıkan yönetmen, kurmacaya bir ara verdi ve en son bir belgeselle, “Siirt’in Sırrı” ile izleyici karşısına çıktı. Siirtli güreş sporcusu Evin Demirhan’ı konu alan film bu yıl, Altın Koza için yarıştıktan sonra Antalya Altın Portakal’dan En İyi Belgesel Ödülü’nü aldı. Temelkuran, hem günümüz Türkiye’sine dair isabetli tahliller yapabilen, hem de bunları diyaloglar üzerinden izleyiciye geçirebilen bir yönetmen olarak dikkat çekiyor.
Mahmut Fazıl Coşkun
Yönetmenin İstanbul’da geçen, bir rahibe ile bir müezzin arasındaki platonik denebilecek aşkı konu alan ilk filmi “Uzak İhtimal”, genç sinemacıların gözde festivallerinden Rotterdam’dan büyük ödülle döndü. Film, dokusu, güçlü anlatımı ve ritmindeki başarısıyla Coşkun’un ilk filminde bile olgun bir yönetmenlik sergilediğini kanıtlıyordu. Türkiye sineması takipçileri uzun süredir Coşkun’un başrolünde Ercan Kesal’ı izleyeceğimiz ikinci uzun metrajlı filmi “Yozgat Blues”u bekliyor. Filmin prömiyerini uluslararası bir festivalde yapacağına şüphe yok.
Orhan Eskiköy, Özgür Doğan
Türkçe bilmeyen Kürt çocuklara temel eğitim vermeye çalışan, Kürtçe bilmeyen bir öğretmeni konu alan belgesel “İki Dil Bir Bavul”un yönetmenleri Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan, çok önemli bir siyasi konuyu serinkanlı, dil üzerinden işleyen bu belgeselle dikkat çektiler. İkinci projeleri, geçtiğimiz ay Altın Koza alan “Babamın Sesi”nde ise Orhan Eskiköy’ün yanından yönetmen koltuğunda Zeynel Doğan vardı; yapımcılığı ise Özgür Doğan üstlenmişti. Ekip bozulmadı ve ortaya yine can acıtıcı bir öyküyü, politik yönüyle birlikte ve dengeli bir şekilde veren bir film çıktı. İstanbul Film Festivali’nde yarışan film, ardından bu yıl Altın Koza’ya uzandı.
Emin Alper
İlk filmi “Tepenin Ardı”, sessiz sedasız kabul edildiği Berlin Film Festivali’nden Caligari ve en iyi ilk film mansiyon ödülleriyle döndü. Alegorik bir öykü anlatan film, kendi aralarındaki sorunları dışarıdan bir düşmana, Yörüklere yönlendiren bir ailenin erkeklerini konu alıyordu. Festival maratonun ve İstanbul Film Festivali’nde alınan Altın Lale’nin ardından geçtiğimiz sezonun yıldız ilk filmine dönüşen “Tepenin Ardı”, 14 Aralık’ta ticari gösterime giriyor. Filmin yapımcılığını üstlenen, geçirdiği trafik kazasının ardından mayıs ayında aramızdan ayrılan Seyfi Teoman’ın sinema dünyasında yarattığı boşluğu telafi etmek ise çok zor.
Yurtdışından ödüller, ulusal festivallerde elde edilen başarılar gösteriyor ki, yeni Türkiye sinemasında parlak bir nesil var. Bu neslin dikkat çeken isimlerinden biri de bu ay ikinci uzun metrajlı filmi “Gözetleme Kulesi” izleyiciyle buluşacak olan Pelin Esmer. Yönetmen belgesel filmi “Oyun”la övgü topladıktan sonra sonra koleksiyoner Mithat Bey’in hikayesini anlattığı “11’e 10 Kala” ile ilk kurmaca uzun metrajlı filmine imza attı. Aralarında Altın Koza’nın da olduğu ödüller alan “11’e 10 Kala”nın ardından “Gözetleme Kulesi” geldi. Başrollerini Olgun Şimşek ve Nilay Erdönmez’in paylaştığı, vicdanlarıyla hesaplaşan iki yalnız karakteri konu alan bu film, dünya prömiyerini önemli festivallerden Toronto’da yaptıktan sonra Adana’da Altın Koza için yarıştı. Altın Koza’dan aralarında En İyi Yönetmen, En İyi Görüntü Yönetmeni (Özgür Eken), En İyi Kadın Oyuncu’nun (Nilay Erdönmez) da bulunduğu beş ödülle döndü. “Gözetleme Kulesi” vesilesiyle yeni Türkiye sinemasının beş başarılı yönetmenini mercek altına aldık.
Fotoğraf: Muhsin Akgün.
Özcan AlperSon yılların en başarılı yerli ilk filmi sorusuna ticari olmayan sinemayı takip edenlerin çoğunun vereceği yanıt belli: “Sonbahar”. Film, ‘90’ların siyasi nedenlerle hapse giren ve F Tipi hapishane sistemine karşı yapılan ölüm orucu eylemlerine katıldığı için sağlık durumu kötüleşen ana karakteri Yusuf’u takip ediyordu. Doğu Karadeniz’deki annesinin yanına dönen Yusuf üzerinden Türkiye’de ‘90’ların sol öğrenci hareketi içinde bir neslinin yasını tutan film, onlarca ödül alıp, bol bol övgü topladı. “Sonbahar”ın ardından Özcan Alper’in ikinci uzun metrajlı çalışması, Diyarbakır’da geçen “Gelecek Uzun Sürer” geldi. Politik sinemadaki çizgisinden taviz vermeyen Alper, Türkiye sinemasının en heyecan verici isimlerinden biri. Yeni projesi “Rüzgarın Hatıraları” da yurtdışından aldığı destek ödülleriyle merak uyandırıyor.
Avrupa’dan gerçekçi göçmen manzaralı sunan “Made in Europe”la sinema takipçilerinin dikkatini çeken İnan Temelkuran, ikinci uzun metrajlı filmi “Bornova Bornova” ile lümpen diye tanımlanabilecek karakterleri başarıyla çizdi ve film Altın Portakal kazandı. Diyalog yazımındaki başarısıyla da öne çıkan yönetmen, kurmacaya bir ara verdi ve en son bir belgeselle, “Siirt’in Sırrı” ile izleyici karşısına çıktı. Siirtli güreş sporcusu Evin Demirhan’ı konu alan film bu yıl, Altın Koza için yarıştıktan sonra Antalya Altın Portakal’dan En İyi Belgesel Ödülü’nü aldı. Temelkuran, hem günümüz Türkiye’sine dair isabetli tahliller yapabilen, hem de bunları diyaloglar üzerinden izleyiciye geçirebilen bir yönetmen olarak dikkat çekiyor.
Yönetmenin İstanbul’da geçen, bir rahibe ile bir müezzin arasındaki platonik denebilecek aşkı konu alan ilk filmi “Uzak İhtimal”, genç sinemacıların gözde festivallerinden Rotterdam’dan büyük ödülle döndü. Film, dokusu, güçlü anlatımı ve ritmindeki başarısıyla Coşkun’un ilk filminde bile olgun bir yönetmenlik sergilediğini kanıtlıyordu. Türkiye sineması takipçileri uzun süredir Coşkun’un başrolünde Ercan Kesal’ı izleyeceğimiz ikinci uzun metrajlı filmi “Yozgat Blues”u bekliyor. Filmin prömiyerini uluslararası bir festivalde yapacağına şüphe yok.
Türkçe bilmeyen Kürt çocuklara temel eğitim vermeye çalışan, Kürtçe bilmeyen bir öğretmeni konu alan belgesel “İki Dil Bir Bavul”un yönetmenleri Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan, çok önemli bir siyasi konuyu serinkanlı, dil üzerinden işleyen bu belgeselle dikkat çektiler. İkinci projeleri, geçtiğimiz ay Altın Koza alan “Babamın Sesi”nde ise Orhan Eskiköy’ün yanından yönetmen koltuğunda Zeynel Doğan vardı; yapımcılığı ise Özgür Doğan üstlenmişti. Ekip bozulmadı ve ortaya yine can acıtıcı bir öyküyü, politik yönüyle birlikte ve dengeli bir şekilde veren bir film çıktı. İstanbul Film Festivali’nde yarışan film, ardından bu yıl Altın Koza’ya uzandı.
İlk filmi “Tepenin Ardı”, sessiz sedasız kabul edildiği Berlin Film Festivali’nden Caligari ve en iyi ilk film mansiyon ödülleriyle döndü. Alegorik bir öykü anlatan film, kendi aralarındaki sorunları dışarıdan bir düşmana, Yörüklere yönlendiren bir ailenin erkeklerini konu alıyordu. Festival maratonun ve İstanbul Film Festivali’nde alınan Altın Lale’nin ardından geçtiğimiz sezonun yıldız ilk filmine dönüşen “Tepenin Ardı”, 14 Aralık’ta ticari gösterime giriyor. Filmin yapımcılığını üstlenen, geçirdiği trafik kazasının ardından mayıs ayında aramızdan ayrılan Seyfi Teoman’ın sinema dünyasında yarattığı boşluğu telafi etmek ise çok zor.
Etiketler: Doğan Emin Alper genç Gözetleme Kulesi İnan Temelkuran Mahmut Fazıl Coşkun Nil Kural orhan eskiköy Özcan Alper Özgür Pelin Esmer Türkiye yönetmen Zeynel