Milliyet Sanat »Yazarlar » Nil Kural | Bağımsızla Hollywood arasında
Bağımsızla Hollywood arasında
26 Nisan 2013 - 07:04Bir süredir emeklilik dileğini tekrarlayan Amerikalı yönetmen Steven Soderbergh, bu hafta gösterime giren “Acı Reçete / Side Effects”le son sinema filmine imza attığını söylüyor
Steven Soderbergh, bağımsız sinemayla başladığı kariyerinde, arada Hollywood’la da flört eden, her filmiyle övgüleri hak etmese de, 1990’lardan beri takip etmesi en ilginç kariyerlerden birine sahip. Eğer konu Soderbergh’se sıfır bütçeyle çektiği “Bubble” gibi kafasına göre bir filmi, “Oceans” serisinden bir gişe canavarı takip edebilir mesela. Veya “Haywire”da yaptığı gibi Gina Carano adlı kimsenin tanımadığı bir dövüş uzmanına başrol verip ona Michael Fassbender, Ewan McGregor, Bill Paxton, Channing Tatum, Antonio Banderas ve Michael Douglas gibi birçok yönetmenin rüyası bir kadroyu yan rollere çekebilir. Bir süredir emeklilik dileğini tekrarlayan Soderbergh, bu hafta gösterime giren “Acı Reçete / Side Effects”le son sinema filmine imza attığını söylüyor. Kararı kesin midir bilinmez ama bu kariyerin köşe taşlarını hatırlamanın tam zamanı.
“Seks Yalanları / Sex, Lies and Videotape” (1989)
Bir kadın, kocası ve kız kardeşi etrafında dönen, diyalog ağırlıklı bu ilk filmi Soderbergh’i bir anda spot ışıklarının altına taşıdı. İlk keşfedildiği yer olan Robert Redford’un Sundance Film Festivali’nin yükselişini de başlatan ve Amerikan bağımsızların temel taşlarından birine dönüşen film, Cannes Film Festivali’nden de Altın Palmiye alıp uluslararası bir fenomene dönüştü. Herkes Sundance’de uzun süre bir sonraki Soderbergh’i aradı; bir yandan da bu filmin başarısı yönetmenin laneti oldu. Uzun süre bu filmdeki performansını yakalamayan ve yalpalayan Soderbergh’in şu anda Hollywood’dan yaka silkmesinde bu film sonrası yaşadığı hayal kırıklıklarının etkisi büyük.
“Tatlı Bela / Erin Brockovich” (2000)
Hem Soderbergh’in hem de başroldeki Julia Roberts’ın kariyerinde bir dönüm noktası... Film, Oscarlar başta olmak sektörün en önemli ödüllerine aday olarak Soderbergh’in kariyerini bir kez daha başlattı. Julia Roberts’a da En İyi Kadın Oyuncu dalında Akademi Ödülü kazandırdı. Gerçek bir hikayeden yola çıkan filmde, işsiz bir kadının bir avukatın asistanlığını üstlenip petrol devlerini alt etmesini konu alan bir hikaye anlatılıyordu. Soderbergh’in bağımsız sinemadan gelen refleksleri, ana akım bir öyküyle birleşince sonraki yıllarda çok sık karşımıza çıkacak formülü içeren bir Oscar filmine dönüştü.
“Trafik / Traffic” (2000)
Milenyumun Soderbergh için iyi başladığının “Erin Brockovich”den sonraki ikinci kanıtı. Bu kez, karışık yapıda, bol karakterli bir öyküyle Amerika’daki uyuşturucu trafiğinin izini süren Soderbergh, “Erin Brockovich”in karakter dramından bambaşka bir izlek takip edip, ilişkiler ağını gözler önüne serdi. Bu film de Akademi Ödülü adaylıkları aldı.
“Ocean’s 11” (2001)
Soderbergh’in gişede altın yumurtlayan soygun serisinin ilk filmi. Oceans adlı soyguncunun liderliğinde toplanan 11 adamın Las Vegas’ta bir kumarhaneyi soymasını anlatan, ‘mükemmel soygun’ formülü etrafında ilerleyen film, eğlenceli bir yapım olarak izleyicinin gönlünde taht kurdu. Soderbergh’in oyuncu kadrosunda George Clooney, Brad Pitt, Matt Damon, Don Cheadle, Andy Garcia ve Julia Roberts’ın da aralarında olduğu isimleri bir araya getirebilmesi de sektördeki gücünün kanıtıydı. Film dünyada yaklaşık 450 milyon dolar hasılat topladı, doğal olarak devam filmleri takip etti.
“İspiyoncu! / The Informant!” (2009)
Çok kolay gözden kaçabilecek bir Soderbergh cevheri... Matt Damon’ın canlandırdığı ‘ispiyoncu’ üst düzey bir pozisyonda çalıştığı firmanın finans dolandırıcılığıyla ilgili FBI’ya ötmeye başlıyor. Film, Damon’ın müthiş performansını barındırmasının yanı sıra ilginç bir karakter sunuyor ve izleyiciyi gülme ile gerilme arasında bir yerlerde bırakıyordu.
Steven Soderbergh, bağımsız sinemayla başladığı kariyerinde, arada Hollywood’la da flört eden, her filmiyle övgüleri hak etmese de, 1990’lardan beri takip etmesi en ilginç kariyerlerden birine sahip. Eğer konu Soderbergh’se sıfır bütçeyle çektiği “Bubble” gibi kafasına göre bir filmi, “Oceans” serisinden bir gişe canavarı takip edebilir mesela. Veya “Haywire”da yaptığı gibi Gina Carano adlı kimsenin tanımadığı bir dövüş uzmanına başrol verip ona Michael Fassbender, Ewan McGregor, Bill Paxton, Channing Tatum, Antonio Banderas ve Michael Douglas gibi birçok yönetmenin rüyası bir kadroyu yan rollere çekebilir. Bir süredir emeklilik dileğini tekrarlayan Soderbergh, bu hafta gösterime giren “Acı Reçete / Side Effects”le son sinema filmine imza attığını söylüyor. Kararı kesin midir bilinmez ama bu kariyerin köşe taşlarını hatırlamanın tam zamanı.
Andie MacDowell, "Seks Yalanları"nın (1989) başrolünde.
“Seks Yalanları / Sex, Lies and Videotape” (1989)
Bir kadın, kocası ve kız kardeşi etrafında dönen, diyalog ağırlıklı bu ilk filmi Soderbergh’i bir anda spot ışıklarının altına taşıdı. İlk keşfedildiği yer olan Robert Redford’un Sundance Film Festivali’nin yükselişini de başlatan ve Amerikan bağımsızların temel taşlarından birine dönüşen film, Cannes Film Festivali’nden de Altın Palmiye alıp uluslararası bir fenomene dönüştü. Herkes Sundance’de uzun süre bir sonraki Soderbergh’i aradı; bir yandan da bu filmin başarısı yönetmenin laneti oldu. Uzun süre bu filmdeki performansını yakalamayan ve yalpalayan Soderbergh’in şu anda Hollywood’dan yaka silkmesinde bu film sonrası yaşadığı hayal kırıklıklarının etkisi büyük.
Julia Roberts, "Tatlı Bela" (2000) filmindeki mücadeleci Erin Brockovich karakteriyle ilk Oscar'ını kazanmıştı.
“Tatlı Bela / Erin Brockovich” (2000)
Hem Soderbergh’in hem de başroldeki Julia Roberts’ın kariyerinde bir dönüm noktası... Film, Oscarlar başta olmak sektörün en önemli ödüllerine aday olarak Soderbergh’in kariyerini bir kez daha başlattı. Julia Roberts’a da En İyi Kadın Oyuncu dalında Akademi Ödülü kazandırdı. Gerçek bir hikayeden yola çıkan filmde, işsiz bir kadının bir avukatın asistanlığını üstlenip petrol devlerini alt etmesini konu alan bir hikaye anlatılıyordu. Soderbergh’in bağımsız sinemadan gelen refleksleri, ana akım bir öyküyle birleşince sonraki yıllarda çok sık karşımıza çıkacak formülü içeren bir Oscar filmine dönüştü.
Michael Douglas ve Amy Irving, "Trafik"te (2000) uyuşturucu trafiğinin vurduğu ailelerden birini canlandırıyorlardı.
“Trafik / Traffic” (2000)
Milenyumun Soderbergh için iyi başladığının “Erin Brockovich”den sonraki ikinci kanıtı. Bu kez, karışık yapıda, bol karakterli bir öyküyle Amerika’daki uyuşturucu trafiğinin izini süren Soderbergh, “Erin Brockovich”in karakter dramından bambaşka bir izlek takip edip, ilişkiler ağını gözler önüne serdi. Bu film de Akademi Ödülü adaylıkları aldı.
George Clooney, Brad Pitt, Matt Damon, Elliot Gould, Don Cheadle... Yıldızlarla dolu "Ocean's 11" kadrosunun sadece bir bölümü.
“Ocean’s 11” (2001)
Soderbergh’in gişede altın yumurtlayan soygun serisinin ilk filmi. Oceans adlı soyguncunun liderliğinde toplanan 11 adamın Las Vegas’ta bir kumarhaneyi soymasını anlatan, ‘mükemmel soygun’ formülü etrafında ilerleyen film, eğlenceli bir yapım olarak izleyicinin gönlünde taht kurdu. Soderbergh’in oyuncu kadrosunda George Clooney, Brad Pitt, Matt Damon, Don Cheadle, Andy Garcia ve Julia Roberts’ın da aralarında olduğu isimleri bir araya getirebilmesi de sektördeki gücünün kanıtıydı. Film dünyada yaklaşık 450 milyon dolar hasılat topladı, doğal olarak devam filmleri takip etti.
Matt Damon "İspiyoncu"da (2009) Mark Whitacre rolünde çok başarılıydı.
“İspiyoncu! / The Informant!” (2009)
Çok kolay gözden kaçabilecek bir Soderbergh cevheri... Matt Damon’ın canlandırdığı ‘ispiyoncu’ üst düzey bir pozisyonda çalıştığı firmanın finans dolandırıcılığıyla ilgili FBI’ya ötmeye başlıyor. Film, Damon’ın müthiş performansını barındırmasının yanı sıra ilginç bir karakter sunuyor ve izleyiciyi gülme ile gerilme arasında bir yerlerde bırakıyordu.