Milliyet Sanat »Yazarlar » Nil Kural | ‘Michael Collins’ten ‘Açlık’a İrlanda
‘Michael Collins’ten ‘Açlık’a İrlanda
05 Ekim 2012 - 07:10Bu hafta vizyona giren ve 1990’ların Belfast’ında geçen “Gölgede Dans”tan yola çıkıyoruz ve İrlanda’nın politik olaylarını ele alan filmleri hatırlıyoruzİrlanda’nın Birleşik Krallık’la girdiği politik mücadele, sinemanın başarılı politik filmlerine konu oldu. Özellikle de 1990’larda Jim Sheridan, Terry George ve Neil Jordan gibi güçlü sinemacıların, “Ağlatan Oyun / The Crying Game” (1992), “Babam İçin / In the Name of the Father” (1993) ve O da Bir Ana / Some Mother's Son" (1996) gibi filmlere imza atmaları ve bu filmlerin yakaladığı başarı, İrlanda’da yaşanan politik olayları sinema takipçilerinin hakim olduğu konulardan biri haline getirdi.
Mac (Clive Owen) ve Colette McVeigh (Andrea Riseborough), Shadow Dancer / Gölgede Dans, yön. James Marsh, 2012
Bu hafta vizyona giren Kuzey İrlanda hikayesi “Gölgede Dans / Shadow Dancer”, 1990’ların Belfast’ında geçiyor. Ses getiren belgesel “Teldeki Adam / Man on Wire”ın yönetmeni James Marsh’ın yönettiği filmde, Clive Owen’ın canlandırdığı MI5 ajanı metroya bomba koyarken yakalanan IRA üyesi Colette’i (Andrea Riseborough) sorgular. Ondan, aralarında IRA’nın önemli isimlerinin olduğu yakın çevresine karşı ‘köstebek’lik yapmasını ister, yoksa hapse girecektir. “Gölgede Dans”ı bahane ederek, İrlanda’da geçen ve politik olaylara odaklanan filmlere göz atalım.
Damien (Cillian Murphy) ve Teddy (Pádraic Delaney) O'Donovan kardeşler, harekete geçmeyi beklerken. The Wind that Shakes the Barley / Özgürlük Rüzgarı, yön. Ken Loach, 2006
Ken Loach’a hak edilmiş bir Altın Palmiye kazandıran “Özgürlük Rüzgarı / The Wind that Shakes the Barley” (2006), meselenin kökenine en basit haliyle inebilen film olması nedeniyle İrlanda filmleri arasında önemli bir yerde. Üstelik tüm karışıklığın başladığı dönemde, 1910’ların sonlarında geçen film, İrlanda Bağımsızlık Savaşı ve İrlanda İç Savaşı’nı kapsayan bir hikaye anlatıyor. İrlanda, İngilizlerden kurtulmaya çalışırken, kardeşi kardeşe düşman eden fikir ayrılıkları üzerinden ilerleyen film, Loach’a göre şu mesele üzerinde duruyor: “Ne zaman bir koloni bağımsızlık istese şu soruların cevaplanması gerekir. ‘Emperyalistleri nasıl atarız?’, ‘Nasıl bir toplum inşa ederiz?” Loach’a göre filmdeki kardeşleri ayrı düşüren tam da nasıl bir toplum sorusuydu. Birinin bayrağı değiştirip her şeyi aynı tutalım derken, diğerinin mülkiyet kanunlarını değiştirmek istemesi… İrlanda’da o günden bugüne yaşanan karışıklığın sıfır noktasından yola çıkan filmin meseleyi doğru tespit etmesi, “Özgürlük Rüzgarı”nı İrlanda’da en iyi iş yapan İrlanda yapımı bağımsız film yaptı. Loach’un müthiş senaristi Paul Laverty’nin iki tarafın argümanlarına uzun zaman ayırması, filmi İrlanda meselesinin özünü anlamak için kaynak haline getiriyor.
Michael Collins (Liam Neeson), hapishane çıkışında IRA taraftarlarına konuşma yapıyor. Michael Collins, yön. Neil Jordan, 1996
Neil Jordan’ın yönettiği Venedik’ten Altın Aslan Ödüllü “Michael Collins”te (1996) de yine İrlanda Bağımsızlık Savaşı’ndayız ama bu kez “Özgürlük Rüzgarı”ndaki gibi ‘sıradan adam’ın değil, liderlerden birinin Michael Collins’in hikayesini takip ediyoruz. Kariyerinin en iyi performanslarından biriyle Liam Neeson’ın tarafından canlandırılan Collins’in bağımsızlık mücadelesinde IRA’yı bir asker olarak yönetmesi, barış anlaşmasında imzalaması ve öldürülmesine kadar ilerleyen süreci takip ediyordu. Film, İrlanda’nın kuzey ve güney olara bölünmesinin nasıl olduğunu anlatırken, şu şekilde sonlanıyordu: Collins’in hep bir asker olarak yaşadı ancak son döneminde silahların bırakılmasından yanaydı.
Ivan Cooper (James Nesbitt), trajediyle sonuçlanacak yürüyüşün öncesinde. Bloody Sunday / Kanlı Pazar, yön. Paul Greengrass, 2002
IRA’nın olmadığı ancak finaline gölgesinin düştüğü sivil mücadele filmi “Kanlı Pazar / Bloody Sunday” (2002), 1972’deki İrlanda’nın Kanlı Pazar’ının 40. yılına denk geliyordu. Sonradan “Bourne” serinin yönetmeni olarak anılacak Paul Greengrass’ın imzasını taşıyan film, bir televizyon filmi olarak çekilmişti ancak belgeseli andıran üslubu ve anlatımdaki hakimiyetiyle dikkat çekip en başarılı İrlanda filmleri arasına girmeyi başardı.
Bloody Sunday / Kanlı Pazar, yön. Paul Greengrass, 2002
Filmde James Nesbitt’in canlandırdığı Ivan Cooper, Kuzey İrlanda parlamentosunun üyelerinden biri olarak, İrlandalıların seslerini duyurmak için geniş katılımlı bir yürüyüş düzenliyor. Kadınlardan çocuklara binlerce kişinin katıldığı insan hakları yürüyüşü Britanya Ordusu’nun sert müdahalesiyle on üç sivilin öldüğü bir katliama dönüşüyordu. Yaşanan gerilimi ve trajedinin büyüklüğünü izleyicisine geçiren film, Cooper’ın basın toplantısında yaptığı etkileyici konuşmayla kapanıyordu: “Bu sözlerim İngiliz hükümetine… Ne yaptığınızı biliyorsunuz değil mi? İnsan hakları mücadelesini bitirdiniz ve IRA’ya en büyük zaferini kazandırdınız. Bu gece tüm şehirde, genç erkekler, çocuklar IRA’ya katılacak. Bir kasırga yarattınız.”
Bobby Sands (Michael Fassbender), cezaevinde rahiple görüşmede. Hunger / Açlık, yön. Steve McQueen, 2008
İngiliz yönetmen Steve McQueen’in müthiş bir çıkış yakaladığı 2008 tarihli ilk filmi “Açlık”, Kuzey İrlanda’nın politik mücadelesine beden üzerinden, daha önce bakılmamış bir yerden bakıyordu. Film 1981’deki açlık grevine dayanıyordu. Michael Fassbender’in canlandırdığı IRA üyesi Bobby Sands, hapishanelerdeki IRA’lılara politik mahkum statünün geri verilmesi için açlık grevine girenlerden biri. Film, Sands’in bir rahibe uzun uzun politik davasına olan inancını ve bunun kendi bedenine ne yaptığını bilmesine rağmen vazgeçmeyeceğini anlattığı sahnesiyle akıllara kazındı.
Bu hafta vizyona giren Kuzey İrlanda hikayesi “Gölgede Dans / Shadow Dancer”, 1990’ların Belfast’ında geçiyor. Ses getiren belgesel “Teldeki Adam / Man on Wire”ın yönetmeni James Marsh’ın yönettiği filmde, Clive Owen’ın canlandırdığı MI5 ajanı metroya bomba koyarken yakalanan IRA üyesi Colette’i (Andrea Riseborough) sorgular. Ondan, aralarında IRA’nın önemli isimlerinin olduğu yakın çevresine karşı ‘köstebek’lik yapmasını ister, yoksa hapse girecektir. “Gölgede Dans”ı bahane ederek, İrlanda’da geçen ve politik olaylara odaklanan filmlere göz atalım.
Ken Loach’a hak edilmiş bir Altın Palmiye kazandıran “Özgürlük Rüzgarı / The Wind that Shakes the Barley” (2006), meselenin kökenine en basit haliyle inebilen film olması nedeniyle İrlanda filmleri arasında önemli bir yerde. Üstelik tüm karışıklığın başladığı dönemde, 1910’ların sonlarında geçen film, İrlanda Bağımsızlık Savaşı ve İrlanda İç Savaşı’nı kapsayan bir hikaye anlatıyor. İrlanda, İngilizlerden kurtulmaya çalışırken, kardeşi kardeşe düşman eden fikir ayrılıkları üzerinden ilerleyen film, Loach’a göre şu mesele üzerinde duruyor: “Ne zaman bir koloni bağımsızlık istese şu soruların cevaplanması gerekir. ‘Emperyalistleri nasıl atarız?’, ‘Nasıl bir toplum inşa ederiz?” Loach’a göre filmdeki kardeşleri ayrı düşüren tam da nasıl bir toplum sorusuydu. Birinin bayrağı değiştirip her şeyi aynı tutalım derken, diğerinin mülkiyet kanunlarını değiştirmek istemesi… İrlanda’da o günden bugüne yaşanan karışıklığın sıfır noktasından yola çıkan filmin meseleyi doğru tespit etmesi, “Özgürlük Rüzgarı”nı İrlanda’da en iyi iş yapan İrlanda yapımı bağımsız film yaptı. Loach’un müthiş senaristi Paul Laverty’nin iki tarafın argümanlarına uzun zaman ayırması, filmi İrlanda meselesinin özünü anlamak için kaynak haline getiriyor.
Neil Jordan’ın yönettiği Venedik’ten Altın Aslan Ödüllü “Michael Collins”te (1996) de yine İrlanda Bağımsızlık Savaşı’ndayız ama bu kez “Özgürlük Rüzgarı”ndaki gibi ‘sıradan adam’ın değil, liderlerden birinin Michael Collins’in hikayesini takip ediyoruz. Kariyerinin en iyi performanslarından biriyle Liam Neeson’ın tarafından canlandırılan Collins’in bağımsızlık mücadelesinde IRA’yı bir asker olarak yönetmesi, barış anlaşmasında imzalaması ve öldürülmesine kadar ilerleyen süreci takip ediyordu. Film, İrlanda’nın kuzey ve güney olara bölünmesinin nasıl olduğunu anlatırken, şu şekilde sonlanıyordu: Collins’in hep bir asker olarak yaşadı ancak son döneminde silahların bırakılmasından yanaydı.
IRA’nın olmadığı ancak finaline gölgesinin düştüğü sivil mücadele filmi “Kanlı Pazar / Bloody Sunday” (2002), 1972’deki İrlanda’nın Kanlı Pazar’ının 40. yılına denk geliyordu. Sonradan “Bourne” serinin yönetmeni olarak anılacak Paul Greengrass’ın imzasını taşıyan film, bir televizyon filmi olarak çekilmişti ancak belgeseli andıran üslubu ve anlatımdaki hakimiyetiyle dikkat çekip en başarılı İrlanda filmleri arasına girmeyi başardı.
Filmde James Nesbitt’in canlandırdığı Ivan Cooper, Kuzey İrlanda parlamentosunun üyelerinden biri olarak, İrlandalıların seslerini duyurmak için geniş katılımlı bir yürüyüş düzenliyor. Kadınlardan çocuklara binlerce kişinin katıldığı insan hakları yürüyüşü Britanya Ordusu’nun sert müdahalesiyle on üç sivilin öldüğü bir katliama dönüşüyordu. Yaşanan gerilimi ve trajedinin büyüklüğünü izleyicisine geçiren film, Cooper’ın basın toplantısında yaptığı etkileyici konuşmayla kapanıyordu: “Bu sözlerim İngiliz hükümetine… Ne yaptığınızı biliyorsunuz değil mi? İnsan hakları mücadelesini bitirdiniz ve IRA’ya en büyük zaferini kazandırdınız. Bu gece tüm şehirde, genç erkekler, çocuklar IRA’ya katılacak. Bir kasırga yarattınız.”
İngiliz yönetmen Steve McQueen’in müthiş bir çıkış yakaladığı 2008 tarihli ilk filmi “Açlık”, Kuzey İrlanda’nın politik mücadelesine beden üzerinden, daha önce bakılmamış bir yerden bakıyordu. Film 1981’deki açlık grevine dayanıyordu. Michael Fassbender’in canlandırdığı IRA üyesi Bobby Sands, hapishanelerdeki IRA’lılara politik mahkum statünün geri verilmesi için açlık grevine girenlerden biri. Film, Sands’in bir rahibe uzun uzun politik davasına olan inancını ve bunun kendi bedenine ne yaptığını bilmesine rağmen vazgeçmeyeceğini anlattığı sahnesiyle akıllara kazındı.
Etiketler: Açlık Gölgede Dans Hunger IRA filmleri İrlanda Cumhuriyet Ordusu Jim Sheridan Kanlı Pazar Ken Loach Michael Collins Michael Fassbender Neil Jordan Özgürlük Rüzgarı Steve McQueen