Milliyet Sanat »Yazarlar » Eser Rüzgar | Şiddet mi dediniz? Nerede? İçimizde!
Şiddet mi dediniz? Nerede? İçimizde!
30 Aralık 2012 - 07:12Yönetmenin bir derdi var, ama amacı ders vermek veya çözüm bulmak değil. Dikkat çekmek, izleyiciyi yanı başında olan şiddet olgusuyla yüzleştirmek, rahatsız etmek istiyor
“Hiç kimse kendi isteğiyle kötü değildir.”
Socrates
Sevdiği kadını öldürüp cesedini parçalara ayırdıktan sonra kafasını buzdolabına koyan ve karşısına geçip bira içen adamı gazetelerde kanımız donarak okuduk. Yine kız arkadaşını testereyle kesip cesedini gitar kutusunda taşıyan genç de unutulacak gibi değildi. Bu ve bunun gibi yaşanmış sayısız şiddet, vahşet, dehşet hikâyeleri var. Bir yerlerde birilerinin başına gelir, ucu bize dokunmadığı sürece de çok önemsemeyiz. Hâlbuki eylemi gerçekleştirenler de bir gün öncesine kadar içimizden birileriydi.
Bu hafta vizyona giren “Htr2b-Dönüşüm” Türk sinemasında pek de sık görmediğimiz korku gerilim türünün bir örneği. Aynı türün az sayıdaki diğer örneklerinden farkı da bu gerilimi doğaüstü güçler -cinler,periler- üzerinden değil de yine insanın insana yaptığı şiddetten anlatıyor olması. Hâl böyle olunca tabii daha gerçek, inandırıcılığı da diğerlerine göre daha fazla oluyor.
Yönetmen Osman Evre Tolga reklam filmi yönetmeni aslında. Yönetmeni ilk uzun metrajlı filmini çekmeye yönelten etken ise; “893 Türk kobay öldü” ve “Şiddet geni bulundu” haberleri. The Independent Gazetesi, Türkiye’de Ocak 2007 - Aralık 2010 tarihleri arasında yapılan ilaç deneylerinde kobay olan binlerce kişiden 893’ünün hayatını kaybettiğini yazdı.
Aktüel Dergisi’nin haberine göre de Finlandiya'da şiddet, cinayet ve kundakçılıktan hüküm giyen 228 mahkûm üzerinde yapılan bir araştırma sonucunda şiddet geni olduğu ortaya çıkarıldı. Htr2b adlı gendeki mutasyonların şiddeti körüklediği, mahkûmlarda sıradan insanlara kıyasla üç kat daha fazla oranda bulunduğu bilimsel olarak ispatlandı.
Bu haberler ve gazetelerin diğer üçüncü sayfa haberleri Osman Tolga’ya bu filmin senaryosunu yazdırıyor. Yönetmen, “Son dönem Türk sinemasında sıkı bir artış var. Çok fazla film var, ama kimi görüntü yönetmenleri ve yönetmenler hariç sektördeki iş kalitesinin seviyesi oldukça düşük ne yazık ki. Biz teknik kalitesi yüksek bir film yapmaya karar verdik ve yaptık. Bu filmi diğer filmlerden ayıran nokta bu diyebiliriz.” diyor.
Filmi konusu kısaca şöyle; Bir Amerikan ilaç şirketi İstanbul yakınlarındaki klinikte kobaylar üzerinde Htr2b geninin mutasyonları üzere bir ilacın denemesini yapmaktadırlar. İşler bekledikleri gibi gitmez, kobaylar klinikten içlerindeki şiddet güdüsü taşmış bir şekilde kaçarlar. Bir aile yemeği hazırlığındaki eve geldiklerinde iş çığırından çıkar. Hayatlarında şiddete yer olmayan, korunaklı evlerinde yaşamın acı gerçeklerinden bihaber yaşayan bu insanlar için artık kaçış yoktur. Hatta şiddetten öte baltaların, mızrakların, zincirlerin söz konusu olduğu bir vahşettir yaşananlar.
Osman Evre Tolga, “15-16 yaşındaki kız çocuklarının kendilerinden 20-30 yaş büyük adamlarla cinsel taciz altında sözde evlendirildikleri, bir genç kızın erkek arkadaşıyla görüştüğü için boğazına kadar kuma gömüldüğü bir dünyada yaşıyoruz” diyor. Yönetmenin bir derdi var, ama amacı ders vermek veya çözüm bulmak değil. Dikkat çekmek, izleyiciyi yanı başında olan şiddet olgusuyla yüzleştirmek, rahatsız etmek istiyor. Aslında baktığımızda bunu başardığını söylemek mümkün.Filmin bir saatten fazlası korkunç görüntülerle dolu. Kan gövdeyi götürürken buna bir de bebek ağlaması eşlik edince sinirlerinizin bozulması kuvvetle muhtemel, koltuğunuzu terk etme isteği olası.
Filmde Serkan Altunorak, Veda Yurtsever İpek, Tuğrul Tülek, Teoman Kumbaracıbaşı, Şamil Kafkas, Canan Maktal, Ahmet Somers, Damla Özen, Mert Tanık, Beyti Engin gibi çoğu tiyatro kökenli önemli oyuncular var. Dövüş/saldırı/savunma sahnelerinin hakkını veriyor oyuncular. Özellikle Veda Yurtsever korku duygusunu mimiklerine, gözlerine taşımakta çok başarılı.
Çekimleri yaz aylarında başlayan ve yaklaşık iki ay süren film, yönetmenin Uskumruköy’deki evinde çekilmiş. Amerika eleştirisinin açık, burjuvazi eleştirisinin daha kapalı olduğu film yer yer didaktik söylem içerse de bazı sahnelerinde mantık ve devamlılık hataları barındırsa da gerilim türü sevenler için farklı bir deneyim. Oyuncu yönetimi ve teknik açıdan da gerilim sineması için önemli bir adım.
“Hiç kimse kendi isteğiyle kötü değildir.”
Socrates
Sevdiği kadını öldürüp cesedini parçalara ayırdıktan sonra kafasını buzdolabına koyan ve karşısına geçip bira içen adamı gazetelerde kanımız donarak okuduk. Yine kız arkadaşını testereyle kesip cesedini gitar kutusunda taşıyan genç de unutulacak gibi değildi. Bu ve bunun gibi yaşanmış sayısız şiddet, vahşet, dehşet hikâyeleri var. Bir yerlerde birilerinin başına gelir, ucu bize dokunmadığı sürece de çok önemsemeyiz. Hâlbuki eylemi gerçekleştirenler de bir gün öncesine kadar içimizden birileriydi.
Bu hafta vizyona giren “Htr2b-Dönüşüm” Türk sinemasında pek de sık görmediğimiz korku gerilim türünün bir örneği. Aynı türün az sayıdaki diğer örneklerinden farkı da bu gerilimi doğaüstü güçler -cinler,periler- üzerinden değil de yine insanın insana yaptığı şiddetten anlatıyor olması. Hâl böyle olunca tabii daha gerçek, inandırıcılığı da diğerlerine göre daha fazla oluyor.
Yönetmen Osman Evre Tolga reklam filmi yönetmeni aslında. Yönetmeni ilk uzun metrajlı filmini çekmeye yönelten etken ise; “893 Türk kobay öldü” ve “Şiddet geni bulundu” haberleri. The Independent Gazetesi, Türkiye’de Ocak 2007 - Aralık 2010 tarihleri arasında yapılan ilaç deneylerinde kobay olan binlerce kişiden 893’ünün hayatını kaybettiğini yazdı.
Aktüel Dergisi’nin haberine göre de Finlandiya'da şiddet, cinayet ve kundakçılıktan hüküm giyen 228 mahkûm üzerinde yapılan bir araştırma sonucunda şiddet geni olduğu ortaya çıkarıldı. Htr2b adlı gendeki mutasyonların şiddeti körüklediği, mahkûmlarda sıradan insanlara kıyasla üç kat daha fazla oranda bulunduğu bilimsel olarak ispatlandı.
Bu haberler ve gazetelerin diğer üçüncü sayfa haberleri Osman Tolga’ya bu filmin senaryosunu yazdırıyor. Yönetmen, “Son dönem Türk sinemasında sıkı bir artış var. Çok fazla film var, ama kimi görüntü yönetmenleri ve yönetmenler hariç sektördeki iş kalitesinin seviyesi oldukça düşük ne yazık ki. Biz teknik kalitesi yüksek bir film yapmaya karar verdik ve yaptık. Bu filmi diğer filmlerden ayıran nokta bu diyebiliriz.” diyor.
Filmi konusu kısaca şöyle; Bir Amerikan ilaç şirketi İstanbul yakınlarındaki klinikte kobaylar üzerinde Htr2b geninin mutasyonları üzere bir ilacın denemesini yapmaktadırlar. İşler bekledikleri gibi gitmez, kobaylar klinikten içlerindeki şiddet güdüsü taşmış bir şekilde kaçarlar. Bir aile yemeği hazırlığındaki eve geldiklerinde iş çığırından çıkar. Hayatlarında şiddete yer olmayan, korunaklı evlerinde yaşamın acı gerçeklerinden bihaber yaşayan bu insanlar için artık kaçış yoktur. Hatta şiddetten öte baltaların, mızrakların, zincirlerin söz konusu olduğu bir vahşettir yaşananlar.
Filmde Serkan Altunorak, Veda Yurtsever İpek, Tuğrul Tülek, Teoman Kumbaracıbaşı, Şamil Kafkas, Canan Maktal, Ahmet Somers, Damla Özen, Mert Tanık, Beyti Engin gibi çoğu tiyatro kökenli önemli oyuncular var. Dövüş/saldırı/savunma sahnelerinin hakkını veriyor oyuncular. Özellikle Veda Yurtsever korku duygusunu mimiklerine, gözlerine taşımakta çok başarılı.
Çekimleri yaz aylarında başlayan ve yaklaşık iki ay süren film, yönetmenin Uskumruköy’deki evinde çekilmiş. Amerika eleştirisinin açık, burjuvazi eleştirisinin daha kapalı olduğu film yer yer didaktik söylem içerse de bazı sahnelerinde mantık ve devamlılık hataları barındırsa da gerilim türü sevenler için farklı bir deneyim. Oyuncu yönetimi ve teknik açıdan da gerilim sineması için önemli bir adım.
Etiketler: Beyti Engin Dönüşüm Eser Rüzgar film gen htr2b Osman Evre Tolga Serkan Altunorak Teoman Kumbaracıbaşı Tuğrul Tülek Veda Yurtsever İpek