Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Eser Rüzgar | Dünya tiyatro gününe dair

Dünya tiyatro gününe dair

31 Mart 2013 - 10:03
Dünya Tiyatro Günü’nde, kapanan sahnelerin olmadığı, oyunlara müdahale edilmediği, özgür sanata zincirin vurulmadığı bir tiyatro dileğim…
Bir Anadolu şehrinde büyüdüm. Dokuz-on yaşındaydım sanırım, o yıllardan aklımda kalan cuma akşamları tiyatro akşamımızdı. Devlet Tiyatrosu sahnesi oyunlarında yaşım yetişkin oyunlar için tutmazdı, her oyuna giderken görevli izin verecek mi tedirginliğini yaşardık, yine de giderdik. İlk izlediğim oyun “Cengiz Han’ın Bisikleti”ydi, daha sonra hangisi olduğunu hatırlamadığım bir oyunda biten sahnede şapkasını unutan oyuncuyu fark edip “Aaa şapkasını unuttu” diye bağırmıştım tüm sessizliğin içinde. O zaman ne kadar dikkatle izlediğimin bilincinde olmayıp sadece utanmıştım, daha sonra uzun bir süre tiyatroya gitmemiştik. Ama tiyatro iyiydi, biraz daha büyünce gittiğim büyük şehirlerde her fırsatta ne kadar oyun varsa izlemeye çalıştım. Önce biletler birikiyordu, sonra yazdıklarım birikmeye başladı. Lise yıllarımda her oyundan sonra kendi cümlelerimle yorumlarımı defterime geçirirken oyunu bir kez daha kafamda canlandırıyordum. Tiyatroydu bu iyiydi, insanın beyin çarklarının paslanmasını engelliyordu. İzliyordun, öğreniyordun, hüzünleniyordun, bazen eğleniyor bazen de etkisiyle düşünüp duruyordun. Olmak istediğin oluyordun, romantik bir aşık, cesur bir direnişçi, Danimarka’da kraliçe oluyordun mesela ya da Şili’de bir balıkçı. Ayna tutuyordu, zihin açıyordu, ufuk genişletiyordu tiyatro. Bir Anadolu kentinden daha çok oyun izlemek, kendimi daha çok beslemek için geldiğim bu şehirde kapanan her sahne, kaldırılan her oyun içimi burkuyor. Dünya Tiyatro Günü’nde, kapanan sahnelerin olmadığı, oyunlara müdahale edilmediği, özgür sanata zincirin vurulmadığı bir tiyatro dileğim…
Shakespeare 16.yüzyılda meşhur 66.sonesinde “Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş/Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın” diyeli beş yüzyıl geçti, endişeler aynı olsa da tiyatro hiç yok olmadı, olmayacak!

Dünya Tiyatro Günü,1961’de Uluslararası Tiyatrolar Birliği (International Theatre Institute) tarafından oluşturuldu. 1962’den beri de tiyatroya emek veren bir sanatçı tarafından bildiri oluşturuluyor. Bu yıl Dario Fo da ülkemizde yaşanan sıkıntıların benzerlerine vurgu yaptı bildirisinde. Rönesans İtalyası’nda pek çok destekçisi ve izleyicisi olmasına rağmen iktidarın Commedianti'yi köşeye sıkıştırmak için uğraştığını; günümüzde de oyuncuların ve tiyatro topluluklarının çektikleri sahne sıkıntıları dile getirdi. Ülkemizde bu yıl bildiriyi Göksel Kortay kaleme aldı. Bu hafta farklı sahnelerden oyuncu, yazar, yönetmenin görüşlerine yer vermek istedim yazımda, hepsi de iyi ki var!

Cem Uslu

Annemin, öğretmenime “çocuğu doktora götüreceğim” deyip de beni okuldan tiyatroya, Üsküdar Musahipzade Celâl Sahnesi’ne kaçırdığı, fakat ne gariptir ki o gün oyun olmadığından kapıda kalarak boynumuz bükük eve döndüğümüz yedi yaşımdan bu yana, 27 Mart hep içimi burkmuştur benim. Bir türlü sevinemiyorum ben “tiyatronun günü”ne! Ama ne güzel ki genellikle sahnede oluyorum o gün. Bu yıl da öyle. Tiyatro sanatının insanlar için ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç haline geldiği, bu sayede de bir şeylere çare olabildiği, tiyatrocuların kendi küçük dünyalarından sıyrılmayı başarıp iktidarın değişmez doğasınca yapıp ettiklerinden sızlanmaktan vazgeçtiği, eleştirmenin “eleştiri” yazdığı, tiyatrocunun eleştiri almaktan gocunmadığı, eşin dostun benim için değil, kendisi için oyunlarıma gelmesi gerektiğine aydığı, sen ben bizim oğlan körlerle sağırların birbirini ağırlamadığı bir yıl diliyorum Dionysos’tan!... Çok öpüyorum onu.

Defne Halman

Tiyatro her türlü zorbalığa ve zorluğa karşı direnecek güce sahip. Tiyatrolara, tiyatroculara yapılan her müdahale, her saldırı büyük üzüntülere, öfkelere neden oldu, kapanan her sahne derin yaralar açtı. Bütün olumsuzluklara, tehditlere rağmen yine her gece yüzlerce perde açıldı, bize değerlerimize daha sıkı tutunmamız, önümüze çıkan engelleri aşmamız gerektiğini hatırlattı, birbirimize kenetlenmemizi sağladı. Yeni mekânlar açıldı, yeni tiyatro toplulukları kuruldu, yeni çözümler üretildi. Özellikle koşullar zorlaştıkça, umutsuz göründükçe; dayanışma içinde tiyatro yapmaya devam etmek, sanat yoluyla direnmek gerek. Tiyatroya yapılan baskılardan dolayı ortam hiç ideal değil ama tiyatro çalışmalarımızı sürdürmek, boyun eğmemek, ödün vermemek her zaman en büyük idealimiz olmalıdır.
27 Mart Dünya Tiyatro Günü, tiyatronun var olduğu her gün bir kutlamadır. En karanlık dönemlerde tiyatronun ölümsüz ışığı bize her zaman yol gösterecektir, yolumuzu aydınlatacaktır.

Engin Alkan

Tiyatronun yüceliğinden dem vurarak onun ne ulvi bir amaç olduğunu yineleyen tumturaklı cümlelere hep mesafeyle yaklaştım. Hele ki tiyatronun ışığıyla orayı burayı aydınlatmaya çalışanlara…Benim için tiyatro kendimi insanca var edebilmemin en doğru yöntemi oldu, daha süslü bir şey değil. Bundan gayrı derdi olanların, rantçıların, ucuz politikacıların, vitrin yapmak isteyenlerin, iktidar sarhoşlarının, statüko heveslilerinin, aklı bağlı olanların ve cümle eksik ruhların sanatıma el uzatamamaları tek dileğim.

Metin Belgin

Bu ülkede tiyatro geç gelişmenin sancılarıyla kıvranırken; ödenekli tiyatrolar için yazılan ölüm fermanına ne demeli? Yönetime el koyun, özelleştirin, kapatın, yıkın! Hepsini yapmak kolay olabilir. Vergilerinizle perde açılıyor doğru. Ama lüzumsuz bulduğunuz tiyatro, lüzumsuz harcamalar listesinde alt sıralarda zaten. Gerekliliğini savunmak bile aptalca bir çaba aslında. Kurumların ortadan kaldırılmasıysa kasıt; kara çalarak, itibarsızlaştırarak, taciz ederek bir yere varılamayacağı da ortaoyunu’nda. Öte yandan ‘muhafazakar sanat’ hücum kıtalarıyla taarruza geçerek, iktidar - tiyatro savaşına neferlik edenler tiyatroya nasıl bakıyor, merak ediyorum? Bu da ayrı bir tartışma konusu. Bütün bu karmaşanın ortasında seyirci salonları dolduruyor, tiyatronun büyülü aynasında yüzleşme ihtiyacı duyuyor, coşuyor ve alkışlıyor. Kötü ruhları kovmak için çarpan iki elin sesi, umutların tükenmeyeceğinin kanıtı işte… Bunlar yaşanırken kurumların hantal yapısını kimse savunmamalı artık. Bırakın, tiyatroyu özgürce tiyatrocular yönetsin. Eğer tiyatrodan korkunuz, muhalefet edenlere, barıştan yana olanlaraysa; kazın mezarını, gömün! İnsanların yalnızlığa tutsak edildiği bu tekno dünyada, varlığımızın farkındalığını tiyatro sahnesinde bulduğumuzu kimse inkar edemez. Sırf bu nedenle bile tiyatronun yok olacağına hiç inanmıyorum. Bir oynayan, bir izleyen bulunur nasıl olsa…

Murat Daltaban

Bizler, HEP BİRLİKTE büyük bir savaş veriyoruz, tiyatroyu bir eğlence ve vakit geçirme aracına dönüştürmeye çalışan BÜYÜK İLÜZYONİSTLERE karşı. Bugün tiyatronun İstanbul'daki kısa tarihine bakarsak bağımsız tiyatrolar 10 sene içinde seyircisiyle birlikte yol aldı. Yeni dönem ektiklerimizi toparlama vaktidir. Önümüzdeki senelerde daha organize olabilme sanatsal eksiklerimizi giderip akılla bir arada büyük projelere gidebilme umuduyla HEPİMİZİN dünya tiyatrolar gününü kutlarım.

Özen Yula

Tiyatro, insan olma haline yakışan bir kavram, “vicdan” gibi, “şefkat”, “vefa” ve “merhamet” gibi. O sebepten sevip önemsiyorum. Benim için yürümek gibi tiyatro. O kadar kanıksadığım, o kadar beni taşıyıp götüren, görmemi sağlayan, o kadar gündelik ve elzem. Seviyorum, bu dünyanın keşmekeşinde oyalanıyorum işte. Tabiatı, insanı ve insanın tabiatını anlatmak bana da farklı renkler getiriyor. Kendimle ilgili sorular soruyorum, bazısının cevabını buluyorum. Bir hayat için iyidir bu seçim.

Sami Berat Marçalı

Türkiye Tiyatro'suna başka bir arayışın başladığı bir dönemde dahil oldum. Bu öğrenme sürecinden yaşadığım ve de gözlemlediğim, hepimiz "yeni" bir arayış içerisindeyiz. Bu çok iyi bir şey. Tabii sanatsal yaratım noktasında da kayıplarla ilerliyoruz. Bu da çok iyi bir şey değil. Yerli metin, oyuncu yönetimi gibi noktalarda yükselen bir grafik izliyoruz; fakat prodüksiyon tasarımı ve rejide giderek daha özensiz bir tutum sergiliyoruz. Gündemlerimizde de daha çok magazinsel durumlar var. Gündemi sürekli değişen Türkiye Tiyatrosu'nda bu dengesizliklerin aşılabileceğine inanıyorum. Umarım yapımlarımızdaki sıkıntılar gündemimizi daha fazla meşgul eder. Herkesin Dünya Tiyatrolar Gününü kutluyorum. Daha renkli dünyalar diliyorum.

Şenay Gürler

Tiyatro hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Hayatımızı değiştirip, dönüştürebileceğimiz insanı sorgulayacağımız, araştıracağımız, cevapsız sorularımıza cevap arayacağımız, umutsuzluğa karşı umutla var olacağımız yer. Sansüre, baskıya, gericiliğe yoksulluğa, boş vermişliğe karşı durabileceğimiz yer.O yüzden yazacağız, dekor, ışık ve kostüm yapacağız, yöneteceğiz, oynayacağız.Ta ruhumuzun derinliklerinden ve ta hayatın içinden çıkardıklarımızla insanı insana anlatacağız .Vazgeçmeden, eskimeden, yenilmeden inatla. Dünya Tiyatro günümüz kutlu olsun...

Yeşim Özsoy Gülan

Tiyatrolar Günü olunca aklıma idealler ve dilekler geliyor ister istemez. Bu nedenle tüm tiyatrolar için özgürlük, bağımsızlık ve yaratıcı güç diliyorum. Özensiz ve hesaplı üretim yerine derinlikli, çalışkan ve özgün bir tiyatro alanında herkesin bir birini düzeyli, yapıcı ve kişiselleşmeden eleştirebildiği ve tartışabildiği bir dünyada her şeyin farkında olduğumuz ve bunu çekinmeden ifade edebildiğimiz bir tiyatro dileğiyle...

Yiğit Sertdemir

Giderek zorlaşan koşullarda, giderek daha fazla üretimin olduğu zamanlardayız. Her an yeni bir metnin sahneye çıkmak için sıraya girdiği, seyircisinin güçlendiği, dayanışmanın da pekiştiği zamanlar. Olumsuzlukların öğrettiği, birleştirdiği zamanlar. Dileğim odur ki, tiyatroya çırılçıplak dahil olmak için gecesini gündüzüne katıp heyecanla çalışan, üreten öğrenciler, tiyatrocu aday adayları, umutlarını kaybetmeden yarını kurabilirler. Otosansürün girdabına kapılıp yok olmadığımız, yazını giderek güçlenen, kendisiyle yüzleşebilmiş ve silkinip dürüstçe sahnede seyirciyi karşılayabilen bir tiyatro çağından geçelim. Vaktidir.