Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Eser Rüzgar | 5 yıldızlı 5 oyun -2
22 Nisan 2015 - 06:04
Bu sezon sahnede yakalayabildiğimiz iyi oyunlar seçkimizin ikinci bölümünde Kalp Düğümü, İki Kişilik Yaz, Hayvan Çiftliği, Ormanlardan Hemen Önceki Gece ve İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz var
Sezonun bitmesine az kala ödül kurumları çeşitli kategorilerde adaylarını açıklamaya başladılar. Ben de söz verdiğim üzere bir önceki yazıma ilave beş oyunluk bir oyun seçkisi daha hazırladım. Bu liste dışında iyi oyun yok anlamına gelmiyor tabii. Olması mümkün elbette, lakin bu sezon görebildiklerim/yetişebildiklerim arasından bir seçki bu.
 
Buyurunuz seyri makbul oyunlar:
 
Melisa Sözen ve Erkan Kolçak Köstendil, Craft Tiyatro'nun "Kalp Düğümü"nde.
 
“Kalp Düğümü”
 
Aile kavramı var olduğu sürece yazacak hikâye bitmiyor,  her aile yanında kendi öyküsünü taşıyor. Bu öykülerden biri de David Eldridge’in yazıp Çağ Çalışkur’un yönettiği Craft Tiyato oyunu “Kalp Düğümü”. İddialı oyuncularla dikkat çeken oyunda Melisa Sözen, İpek Bilgin, Ezgi Çelik, Melisa Doğu ve Erkan Kolçak Köstendil yer alıyor. Birbirinden tamamen farklı iki kız kardeşin ve alkolik annelerinin öyküsü, bağımlı kardeş  Lucy üzerinden anlatılıyor. Bireye bağlı olmak ve maddeye bağımlı olmak kavramlarını tartışmaya açan metinde, Melisa Sözen olağan üstü bir oyunculukla seyredilmesi müthiş bir karakter iç aksiyonu çıkarıyor. Sözen’in oyunculuğu Tiyatro Eleştirmenler Birliği’nin de gözünden kaçmadı ve yılın en iyi kadın oyuncusu ödülünü aldı.
“Elinde olsa annemin beni yiyeceğini düşünüyorum, böylece beni tekrar karnına sokabilir.”  diyen Lucy ile tanışmak için sezon bitmeden acele edin.
 
"Kalp Düğümü" Nisan ayı boyunca her Cuma Craft Tiyatro’da.
 
Gizem Erdem ve Tuğrul Tülek, "İki Kişilik Yaz"da hem oyunculuk hem kimya açısından çok başarılı.
 
“İki Kişilik Yaz”
 
Bu sezon duyguları en çok harekete geçiren, kalbe fazlasıyla işleyen oyunların başında DOT’un  “İki Kişilik Yaz”ı geliyor şüphesiz. David Greig ve Gordon McIntyre’in birlikte yazdıkları Serkan Salihoğlu’nun yönettiği oyun; Edinburgh’ta yaşayan otuzlu yaşlarında bir kadın ve bir erkekle tanıştırıyor seyirciyi. Yaşamları birbirinden çok farklı bu iki insan o zamana kadar hep yanlış seçimler yapmış, denize açılmayan ırmakların akıntısına kapılmışlardır. Ta ki bir tesadüfün onları bir barda karşılaştırdığı zamana kadar. Oyunun ilk yarım saati tebessümle daha sonra ise hüzünle izleniyor. Helena ve Bob tüm sahicilikleriyle seyirciyi kendi yaşamında bir yolculuğa çıkarıyor. Değişmek için de, aşkı bulmak için de, dünyayı dolaşmak için de, şarkı söylemeye başlamak için de geç olmadığını söyleyen oyun; karanlık zamanlara umut şırınga ediyor. Oyunun başarısında birbirinden yetenekli  iki oyuncusunun Gizem Erdem ve Tuğrul Tülek’in payı çok büyük. Oyundan çıkınca bu sahici karakterleri kucaklamak istiyorsunuz.
 
Her iki oyuncunun da Afife Ödülleri’nde aday olduklarını belirtmeden geçmeyelim.
 
“İki Kişilik Yaz” 22, 23, 24, 25, 29, 30 Nisanda Dot’ta
 
Bakırköy Belediye Tiyatrosu, kalburüstü bir "Hayvan Çiftliği" uyarlamasını sahneliyor.
 
“Hayvan Çiftliği”
 
Edebiyat uyarlamalarını sinemada tiyatroda görmeyi sevenlerdenim. Hele söz konusu çok sevdiğim bir romansa koşa koşa giderim tiyatro salonuna. Geçtiğimiz yaz Edinburg’taki Fringe Festivalin programında görüp kaçırmamıştım George Orwell’in “Hayvan Çiftliği”ni. Tiflis’ten gelen topluluk kendi dillerinde sahnelemişlerdi oyunu. Bu sezon Bakırköy Belediye Tiyatroları’nın Emrah Eren rejisiyle sahnelediği yapım, Gürcülerden izlediğime adeta fark attı. Totaliter rejimleri eleştiren oyun;  iktidarı ele geçirenlerin bu yeni sistemin girdabına nasıl kapıldıklarını, adeta sistemin kurbanı hâline gelişlerini anlatıyor. İktidar koltuğunun rehaveti  -devrimle  ele geçirilmiş olsa bile- bir süre sonra kaplıyor erk sahibini. Romanın yanında George Orwell’in anılarından denemelerinden uyarlanan kara komedi türündeki bu müzikal;  müziği, ışığı, dekoru, kostümü, rejisi  ve oyunculuklarıyla sezonun en iyilerinden.
 
"Hayvan Çiftliği" 26 Nisan; 1 ve 10 Mayısta Yunus Emre Kültür Merkezi’nde
 
"Ormanlardan Hemen Önceki Gece", Rıza Kocaoğlu'nun ilk tek kişilik oyun deneyimi.
 
Ormanlardan Hemen Önceki Gece
 
Milena,  Franz Kafka için "Bizim korunabileceğimiz şeyler onda olmadığından hırpalanıyor böylesine. Giyinik insanların arasında çırılçıplak dolaşan biridir o." diyor. “Ormanlardan Hemen Önceki Gece” oyununun karakteri de işte böyle biri; giyinik insanların arasında çıplak dolaşan, yaşamın yabancısı biri. Bırakın hayata tutunma çabasını, sığınacak bir odası olsa, onu anlayacak aynı dili konuşacak bir "arkadaş" bulsa yeter. YMYT atölyesinde eğitim alırken Koltes’in  "Ormanlardan Hemen Önceki Gece" metnini bir gün sahnelemek istediğini söylediğinde Okan Urun’un gözündeki ışığı görmüştüm. Biriken tarafından sahnelenen metni, Rıza Kocaoğlu'nun muhteşem oyunculuğuyla izlerken ne kadar doğru bir seçim olduğunu da gördüm. Metin  ve oyuncunun organik bütünlüğü takdire şayan.  Rıza Kocaoğlu, karakterinin iç sarsıntılarını muazzam bir oyunculukla sahneye taşıyor; oyun boyunca acaba esenliğe kavuşacak mı, yoksa iniş çıkışlı hayatta -tıpkı sahne tasarımında olduğu gibi- hırpalanıp duracak mı dedirtiyor seyircisine. Kocaoğlu’nun oyunculuğu Tiyatro Eleştirmenler Birliği’nce görüldü ve Tuğrul Tülek’le birlikte yılın en iyi erkek oyuncusu ödülünü paylaştı.
 
İkiyüzlü sisteme karşı sıkabileceği yumruklarından başka bir şeyi olmayan bu adamın soluksuz serüvenine tanık olmak için “Ormanlardan Hemen Önceki Gece” 24 ve 25 Nisan’da Zorlu Center’da. 
 
"İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz", iki sezondur başarılı bir şekilde sahneleniyor.
 
İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz
 
19. İstanbul Tiyatro Festivali’nin öne çıkan yerli yapımlarından olan “İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz” sezonun harikulâde oyunlarından.  Boris Vian’ın metnini şehir tiyatrolarında yapmış olduğu rejilerle tanığımız Aleksandar Popovski yönetmiş. Selin İşcan’ın kurduğu Hayal Perdesi yapımı oyunda İşcan’ın yanı sıra; Reha Özcan, Ayşe Lebriz Berkem,Selin Tekman, Tuba Karabey, Nihat Alptekin  yer alıyor.  Kendi küçük burjuva dünyalarında yaşayan bir ailenin gittikçe daralan dünyalarını sahneye taşıyan oyun; ciddi bir sistem, toplum, birey eleştirisi yapıyor. Bu eleştiriyi yaparken kör göze parmak sokmayarak seyircinin beyin çarklarının çalışmasını sağlıyor. Çok iyi bir metin, başarılı bir reji ve sahne tasarımı, sahici oyunculuklarla seyirciyi sürreal atmosferine dahil ediyor ve daha çok izleyici hak ediyor. Bu arada oyun,  Edinburgh Festivali yolcusu benden duymuş olmayın.
 
"İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz" 24 Nisan’da Beyoğlu Hayal Sahnesi’nde.