Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Egemen Limoncuoğlu | Bill Fay’e iade-i itibar

Bill Fay’e iade-i itibar

21 Şubat 2013 - 02:02
1970 ve 71'de iki albüm çıkardıktan sonra ortadan kaybolan Londralı müzisyen, 1978-81 arası kayıtlarını içeren "Tomorrow, Tomorrow & Tomorrow" albümünden sonra bu kez yeni stüdyo kayıtlarından oluşan "Life Is People" ile karşımızdaMüzik camiasının Bill Fay’le geçtiğimiz yıl çıkan albümü “Life Is People” aracılığıyla yaşadığı geç kalmış kavuşma takdire şayandı. Boşa geçen yılların acısını çıkarırcasına sarıldı tüm kalburüstü müzik dergileri Fay’in albümüne, o da yetmedi, 2012’nin en iyileri arasında sayıla sayıla bitirilemedi “Life Is People”.

Bill Fay tam bir Londralı. Londra’da doğmuş, 60’lı yaşlarının sonuna yaklaştığı şu günlerde hala Londra’da ikamet ediyor. Müziğinin yıllar sonra tekrar ilgi görüşüyse bir Amerikalı sayesinde gerçekleşiyor. Babasının plakları arasında vakit geçirmekten büyük keyif alan Joshua Henry’nin kulağına Bill Fay’in kırk küsur yıl önce kaydettiği şarkılar takılıyor. Yıllar sonra Joshua büyüdüğünde Fay’le bir şekilde irtibata geçiyor ve stüdyoya tam kadro bir grupla girip yeni şarkılar kaydetmek isteyip istemediğini soruyor. Fay’in cevabı şöyle oluyor bu Amerikalı hayranına: “Ben gerçek albümler kaydetmiyorum Joshua, sadece hayali albümler yapıyorum.”





Bill Fay - "Be At Peace With Yourself" (Life Is People albümünden) :



Yaklaşık 40 yıllık yokluğuna iyiden iyiye kaptırmış Fay’i stüdyoya sokmak yine de o kadar zor olmuyor. Eh, tahmin edeceğiniz üzere epeyce de birikmiş, hazır halde gün yüzü görmeyi bekleyen bestesi mevcutmuş kendisinin. Bu arada hemen belirtelim, Bill Fay’in hassas olduğu iki konu var 2012’de piyasaya çıkmış en iyi albümlerden birini yaptığı ballandırıla ballandırıla anlatılırken kurulan cümlelere dair. Biri, “Life Is People”dan onun ‘geri dönüş’ albümü olarak bahsedilmesi. Sebebine gelince şöyle açıklıyor vaziyeti: “Eğer ilk seferinde vasıl olamamışsanız, bir geri dönüş albümünden söz etmek pek mümkün değil”. Biraz haksızlık ediyor kendine, biraz da sitemkar... Halbuki 1970 ve 1971 yıllarında kaydettiği iki albümü zamanla meraklı kulakların ilgisini, mesela Wilco’dan Jeff Tweedy’ninkiler gibilerinin, çekmeyi rahatlıkla başarmış. Az bulunur albümleri tedarik edip mp3 formatında paylaşıma açan müzik blogları sayesinde de yeni bir kuşak keşfetmiş Fay’in müziğini. Bu sayede “Still Some Light” adı altında Bill Fay’in şarkılarını bu yeni meraklılarına iyi kalitede dinletecek bir toplama albüm bile çıkmış 2010 yılında.

Fay’in ‘40 yıl sonra’ yeni bir albüm kaydettiğine dair cümlelere itirazı da yine alçakgönüllü; “birlikte o yayımlanmayan kayıtları yaptığımız müzisyenlerin emeğine saygısızlık etmek istemem, tam olarak 27 yıldır yokum sadece ortalıkta.”

Bay Fay’e itiraz etmek ne mümkün, hele ne kadar geç keşfetmiş olursak olalım bizleri dingin sesi ve ruhani şarkılarıyla 2012’de yayımlanmış en derin, en manalı albümlerden biriyle haşır neşir olma imkanı vermişken. Yoğunluğunu belki de en çok Fay’in olgunluğundan, yaşının (ve yaşanmışlıklarının) getirdiği bilgelikten almış bir albüm “Life Is People”. Hem huzur, hem de hüzün verici 12 şarkılık bir piyanosunun başından kalkmayan şarkı yazarı / şarkıcı albümü. Tek bir yıla, tek bir döneme ait değil, tam tamına evladiyelik.

NPR’ın geçen ağustos Fay’le yaptığı söyleşide sorduğu şu soruyla nokta koyalım:

“-Plak anlaşmaları, turneler, promosyon çalışmaları yani kısaca bir yeni albüm kaydeden her müzisyen yapmak zorunda olduğu şeyleri yapmaya hazır mısınız?

-Hayır, her zaman ne yapyorsam onu yapacağım; tamamlanmayı bekleyen bestelerimle ilgilenecek, sessizce odamın bir köşesinde şarkılarım üzerinde çalışacağım.”