Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Egemen Limoncuoğlu | Aşk ve nefret, siyah ve beyaz

Aşk ve nefret, siyah ve beyaz

21 Eylül 2017 - 01:09
2012’de ilk albümü “Home Again” ile dinleyeni soul’un evinde hissettiren Michael Kiwanuka, geçtiğimiz sene yayımlanan çok başarılı ikinci albümü “Love & Hate” ertesi, 27 Eylül'de İstanbul’a geliyor
5 sene evvel... 
 
BBC, adını yayınlarını hepimizin az ya da çok bildiğimiz köklü bir yayın kuruluşu. ‘Devlet Televizyonu’ kavramının özellikle kültür alanında çok da önemli bir iyi yayın timsali. Şimdi bu ‘devlet televizyonu’ ciddiyeti ile başlayan paragrafı, bir müzik yazısı ilk paragrafına çevirelim. Zira böyle olmaz. Siz, okuyanlardan evvel, bu satırları yazan bizzat kravatı boynunu sıkıyor gibi hissetmeye başladı bile. Kardeş, bu BBC denen kurum... Böyle de fazla laubali mi oldu? Arayı bulacağız, bir saniye.
 
Evet, tamam. Efendim BBC her yıl gelecek senenin ‘sesi’ olacak genç sanatçıları belirleyip izleyici ve dinleyicilerine oylatıyor. Adayları müzik endüstrisinin sözü geçen, mevzuya gayet hakim isimlerine belirletiyor. Hal böyleyken de halihazırda yetenekli görülmüş ve yatırım yapılan genç isimler pazarlanıyor. Tabii bu pazarlanma işleminin biz müzikseverlere faydası, işin endüstri çarkları kısmını bir kenara koyarsak, güzel ve yeni işlerle karşılaşmak. 2012 senesi için mevzubahis  oylamanın birincisi Michael Kiwanuka seçilmişti. Genç, sakin ama ehil şarkılar söyleyen bu Uganda kökenli Londra ikametli müzisyeni biz de o sene Milliyet Sanat sayfalarına, yine bendeniz tarafından yazılmış satırlarla taşımıştık. O yazıyı, “...genç Kiwanuka’nın içten müziği, üzerimize üzerimize yürüyen “en iyi ve en yeni” güruhunun o hunhar kalabalıklığında gözden, kulaktan kaybolmasına izin vermeye kıyamayacağınız kadar iyi,” diyerek bitirmiştik. Ne iyi ki, aradan geçen süre zarfında Kiwanuka’nın içten müziği kulaklardan kaybolmak şöyle dursun, kendisine çok daha afili, sık dinlenen, pek sevilen bir yer edindi. 
 
 
30 sene evvel... 
 
İdi Amin rejiminden kaçarak yeni bir ülkede, yeni bir hayat kurmak üzere İngiltere’ye göç etmiş bir anne babanın çocuğu Michael Samuel Kiwanuka. 3 Mayıs 1987’te Londra banliyölerinden Muswell Hill’de dünyaya gelmiş. Doğduğu ülkenin kültürü ve diliyle büyümesini arzu etmiş ailesi. Gelen giden, akraba vesaire Uganda dilinde (Luganda) konuşsa da Michael’ı İngilizce’ye yönlendirmişler. Bunun da etkisiyle olsa gerek, çocuk yaşta müzikle tanıştığında bambaşka türlere açık bir zihne sahipmiş. Bir yandan Otis Redding ve Marvin Gaye gibi soul müziğin has ses ve karakterlerine öykünürken bir yandan da Bob Dylan ve Joni Mitchell gibi şarkıcı / şarkıyazarı geleneğinin okul isimlerine meraklıymış. Birkaç isim daha zikredelim arka arkaya, zira bu isimlerin hepsinin etkisini Michael Kiwanuka şarkılarında işitmemiz fazlasıyla mümkün.
 
Mesela Bill Withers. Onu gören, duyan her sıkı müzikseverin ilk aklına gelen isim Bill Withers. Kiwanuka’nun akustik gitarıyla, usul usul ama içten, tipik soul vokallerini andırır şekilde söylediği şarkıları Bill Withers tedrisatından geçmişlik hemen hissetiriyor. Ama bir tarafta da Jimi Hendrix, Nirvana ve 90’lara adını Brit harflerle yazdıran İngiliz gruplar (Oasis, The Verve...) var. 
 
 
Yakın geçmiş...
 
Gitarda ilerledikten, bu işe daha çok kafa ve mesai harcamaya başladıktan sonra, etrafından gelen tavsiyelerin de etkisiyle Royal Academy gibi isimli bir kurumda caz eğitimi almaya niyetlenir. Ama bu niyetin heyecanı kısa sürer, akademik ölçekte eğitimdense sahneye daha aç olduğunu hisseder. Cover gruplarında çalar, stüdyo müzisyenliği yapar. Bu arada asri zamanların rock’n’roll hayatının pek de ona göre olmadığını fark eder. Daha sakin, daha eski usül bir tarzın ona uygun olduğuna kanaat getirip, bugün onu tanıdığımız şarkıların temelini atar.
 
Başta da bahsettiğimiz BBC destekli çıkışı ertesinde, sahte imajlar, haller, tavırlar yerine fazlasıyla gerçek gelişi onu adım adım yukarı taşırken ikinci bir albüm kaydetme vakti gelip çatar. Bu kez daha farklı şeyler vardır kafasında. Bir kere şarkı yazarlığında yeni bir aşamaya gelmiştir. Artık şarkı sözlerinin arkasına saklanmak istemediğine, arzu ettiği cinste şarkılar besteleyebilmek için risk alması gerektiğine karar verir. Gardını düşürüp, savunmasız bırakmalıdır kendini. Neticeyi geçtiğimiz sene yayımlanan “Love & Hate” ile alır. Bu kez karşımıza ilkine kıyasla daha ‘büyük’ bir albüm kaydetmiş bir Kiwanuka çıkmıştır. Büyük, uzun şarkılar, kalabalık bir ekiple icra edilmiş enstrümanlar, günümüzün aranan retro tını piri prodükörü Danger Mouse’a emanet kayıt süreci... 
 
Hisleri kuvvetli, tatlı, küçük şarkılar yazan genç sanatçı şimdi artık albümünü 10 dakikaya yakın süresiyle epik “Cold Little Heart”la açan birine dönüşmüştür. Beyaz adamın dünyasında siyah olmaktan ("Black Man in a White World") dem vuran şarkılar yazan biridir o artık. Biz dahil, onda bir parıltı, onda (sıkı) bir numara olduğunu düşünen herkesin yüzünü kara çıkarmamıştır. İkinci albüm sendromu vız gelmiş, tırıs gitmiştir. Bundan iyisi, ne olabilir? Belki bir Türkiye konseri...
 
 
Günümüz...
 
27 Eylül akşamı Zorlu PSM’de konser verecek Michael Kiwanuka. Tam da kariyerinin güzel noktasında, hani nasıl diyelim, tam vaktinde onu İstanbul’da dinleyeceğiz. Montreux Jazz, Newport Folk gibi köklü festivallerde çalmış, sayısız sahnenin tozunu atmış da gelmiş bulacağız onu. Kolunun altında çok sıkı müzik ödülleri, daha da sıkı ödül adaylıkları ve çok başarılı iki albümle düşecek yolu buralara. Daha ne olsun?   
 
Michael Kiwanuka’nın kariyerinden 4x4 
 
"Big Little Lies"
 
Dallas Buyers Club, C.R.A.Z.Y., Café de Flore gibi filmlerden tanıdığımız Jean-Marc Vallée’nin Reese Witherspoon, Nicole Kidman, Laura Dern gibi isimleri bir araya getirip HBO için çektiği dizinin jenerik müziği Michael Kiwanuka’ya ait. Jenerik için kısaltılmış bir versiyonunu işittiğimiz “Cold Little Heart” vesilesiyle ‘kim söylüyor bu şarkıyı!’ diyerek müzisyenle ilk kez tanışanların sayısı hiç de az değil.
 
 
Mercury
 
Britanya’nın prestij timsali ödülü Mercury Prize, her sene Birleşik Krallık ve İrlanda’dan çıkmış en iyi albüme veriliyor. Michael Kiwanuka bu ödüle iki kez aday, her iki albümüyle de aday oldu. Maalesef ikisinde de kazanamadı. Belki üçünde?
 
Adele
 
Michael Kiwanuka özgeçmişinin en havalı satırlarından biri Adele’in adının geçtiği satır. Adele’in 2011’deki Adele Live turnesinde seyiriciyi ‘ısıtmak’ ile mükellef isimlerden biri de Kiwanuka’ydı. Tahmin edeceğiniz üzere sanatçının kariyeri için, henüz ortada ne BBC’nin verdiği paye, ne ilk albüm varken çıkılmış bu konserler tam bir kilometre taşıydı.
 
Kanye West
 
Kiwanuka’nın adı ve şarkıları kulaktan kulağa iyiden iyiye yayıldığında, vaziyete uyanıp, Kiwanuka’daki yeteneği ‘keşfeden’ Kanye West, onu kayıtlar yapmak üzere ABD’ye davet etti. “Yeezus”un kayıt sürecinde hazır bulundu Kiwanuka. Ama her sorulduğunda dile getirdiği üzere kendisi için hiç de hoş bir deneyim olmadı bu: “Neden orada olmamı istediğini anlamadım bile”. Sonuçta da albümde yer almadı yaptığı kayıtlar.