Milliyet Sanat »Yazarlar » Ebru Demetgül | Yeniden vahşileşme
Yeniden vahşileşme
28 Ocak 2013 - 10:01 | Lucas Foglia'nın fotoğraf serisi "Re-Wilding" (Yeniden vahşileşme), medeniyetin bağlayıcılığından uzak durup, hangi kısmını kullanmak istiyorsa onu kullanan insanları konu alıyor.Lucas Foglia'nın fotoğraf serisi "Re-Wilding" (yeniden vahşileşme), ABD'nin güney eyaletlerinde yaşayan ve dikte edilen sosyal yaşamı reddederek doğayla iç içe var olan küçük toplulukları konu alıyorYüksek binaların dar odalarında kutu kutu dizilmiş maillerimize bakarken, teoride kolayca sahip olunabilecek sade bir yaşamın hayalini kurmak ne tuhaf bir şeydir. O sade yaşam şımarıklığa dönüşmüş, ‘bırakıp gidememek’ diye bir sebebimiz olmuş kaşla göz arasında. Salon takımında ‘doğal esintiler’i tercih edip zaten organik olması gereken domatesin organiğine ulaşmaya çalışırken karıncalara karşı rezil oluyoruz muhtemelen. O küçük, huzurlu kasabanın, köyün sakini olma konusunda samimi olup olmadığımız da belli değil. Doğaya uyamayan, kendi yarattığıyla da rahat edemeyen kararsız halimizi anlamaya çalışırken, taa Amerika’nın güneylerine inip medeniyete sırt çevirmiş insanlarla ahbap olan ve yaşantılarını paylaşan Lucas Foglia’dan bir şeyler öğrenmeye çalıştım.
Foglia, 1983 Long Island doğumlu. Brown ve Yale mezunu, fotoğrafları Aperture Magazine, British Journal of Photography, New York Times Magazine ve Washington Post Magazine’de yayımlanmış. Bu başarısını “Re-Wilding” başlığı altında topladığı fotoğraflara borçlu. “Re-Wilding” yani “yeniden vahşileşme”; Virginia, North Carolina, Tennessee, Kentucky ve Georgia bölgelerinde yaşayan, doğanın ve sosyal yaşamın yıkılmak üzere olduğuna dair kehanetleri benimsemiş küçük toplulukların yaşamlarından oluşuyor. Bu toplulukların mensupları şehirlerden bağımsız topraklarda, evlerini tamamen doğal ve yerel malzemelerden inşaa ederek, sularını yörenin su kaynaklarından alarak, yiyeceklerini doğadan toplayarak ve avlanarak yaşıyorlar. Ateşlerini taşları birbirine sürterek yakıyorlar, hayvan derilerinden kıyafet yapıyorlar ve bitkilerden ilaç üretiyorlar. Bu yaşam alanlarının sakinlerinin bazıları tamamen sadeliği ve dindarlığı seçmiş bir şekilde, devletin sağladığı eğitim, koruma, sağlık ve sigorta hizmetlerinden uzak duruyorlar. Yabani gibi duran bu insanların bir çoğu aslında bilgisayar/internet kullanıyor, hatta kişisel web sitesi olanlar bile var. Tekrar tanımlamak gerekirse, re-wilding; medeniyetin bağlayıcılığından uzak durup, hangi kısmını almak istiyorsak onu almak, o kadarını kullanmak. Her şeyimizi medeniyete teslim etmişiz gibi hissettirdi bu tanım bana. Kendimize yetebileceğimizi düşünmüyoruz belli ki.
Lucas Foglia, bu serisinde fotoğrafladığı insanlarla kişisel bir ilişki kurarak başlamış işe. Bu seriye 2006’da başlamış, 2010’a kadar vahşi yaşam alanlarını gezerek, fotoğraflayarak ve röportajlar yaparak malzeme toplamış. Gidip gelip aralarında yaşamaya ve standartlarına uymaya çalışmış. Çocukluğunu Long Island’da geçiren Lucas’ın ailesi, 60’lı yıllarda “back-to-land” (toprağa dönüş) akımına uyup, her taraf süpermarketlerle ve büyük alışveriş merkezleriyle doluyken tarım yaparak beslenmeyi seçmişler. Odunla ısınıp, ayakkabıdan diş hastalıklarına kadar her şey için bitkileri kullanmışlar. Dolayısıyla fotoğrafçının, kendi fotoğraflarıyla ve fotoğraflara konu olan insanlarla kurduğu duygusal bağın sebebi anlaşılıyor. Fotoğrafların satışından elde ettiği geliri de bu insanlara bağışlıyor. Bu yaşantının tek bedeli bu olsa gerek, yardım almak mecburiyetinde olmak.
Öyle çarpık bir ilişki kurmuşuz ki doğayla, ailesine isyan eden bir çocuk gibi kaçmışız evden. Geri dönemiyoruz. Doğa içinde bir hayat yaşamak için tek şansımız “dağ başına” kaçmak olmuş. Herkes bir dağın tepesini tutarsa “yeniden vahşileşme” ulaşılamaz bir şeye dönüşecek ve pazarlanmaya çalışılan başka bir “organik ürün”e dönüşecek diye de korkmuyor değilim. Koklamak, bakmak, koparmak, dokunmak, yakmak, oturmak, durmak ve durmak… Vücudumuz bu hareketleri tamamen unutmadan birkaç kere yapmayı denesek hiç fena olmaz. Bu fotoğraflarda hepsi var. Hala ‘durabilenler’ var.
Foglia'nın fotoğraflarına konu olan kişiler, ABD'nin Virginia, North Carolina, Tennessee, Kentucky ve Georgia gibi güney eyaletlerinde yaşıyorlar.
Foglia, 1983 Long Island doğumlu. Brown ve Yale mezunu, fotoğrafları Aperture Magazine, British Journal of Photography, New York Times Magazine ve Washington Post Magazine’de yayımlanmış. Bu başarısını “Re-Wilding” başlığı altında topladığı fotoğraflara borçlu. “Re-Wilding” yani “yeniden vahşileşme”; Virginia, North Carolina, Tennessee, Kentucky ve Georgia bölgelerinde yaşayan, doğanın ve sosyal yaşamın yıkılmak üzere olduğuna dair kehanetleri benimsemiş küçük toplulukların yaşamlarından oluşuyor. Bu toplulukların mensupları şehirlerden bağımsız topraklarda, evlerini tamamen doğal ve yerel malzemelerden inşaa ederek, sularını yörenin su kaynaklarından alarak, yiyeceklerini doğadan toplayarak ve avlanarak yaşıyorlar. Ateşlerini taşları birbirine sürterek yakıyorlar, hayvan derilerinden kıyafet yapıyorlar ve bitkilerden ilaç üretiyorlar. Bu yaşam alanlarının sakinlerinin bazıları tamamen sadeliği ve dindarlığı seçmiş bir şekilde, devletin sağladığı eğitim, koruma, sağlık ve sigorta hizmetlerinden uzak duruyorlar. Yabani gibi duran bu insanların bir çoğu aslında bilgisayar/internet kullanıyor, hatta kişisel web sitesi olanlar bile var. Tekrar tanımlamak gerekirse, re-wilding; medeniyetin bağlayıcılığından uzak durup, hangi kısmını almak istiyorsak onu almak, o kadarını kullanmak. Her şeyimizi medeniyete teslim etmişiz gibi hissettirdi bu tanım bana. Kendimize yetebileceğimizi düşünmüyoruz belli ki.
Foglia'nın konu aldığı kişiler ve öğelerle olan kişisel ilişkisi, fotoğraflarında hissedilebiliyor.
Lucas Foglia, bu serisinde fotoğrafladığı insanlarla kişisel bir ilişki kurarak başlamış işe. Bu seriye 2006’da başlamış, 2010’a kadar vahşi yaşam alanlarını gezerek, fotoğraflayarak ve röportajlar yaparak malzeme toplamış. Gidip gelip aralarında yaşamaya ve standartlarına uymaya çalışmış. Çocukluğunu Long Island’da geçiren Lucas’ın ailesi, 60’lı yıllarda “back-to-land” (toprağa dönüş) akımına uyup, her taraf süpermarketlerle ve büyük alışveriş merkezleriyle doluyken tarım yaparak beslenmeyi seçmişler. Odunla ısınıp, ayakkabıdan diş hastalıklarına kadar her şey için bitkileri kullanmışlar. Dolayısıyla fotoğrafçının, kendi fotoğraflarıyla ve fotoğraflara konu olan insanlarla kurduğu duygusal bağın sebebi anlaşılıyor. Fotoğrafların satışından elde ettiği geliri de bu insanlara bağışlıyor. Bu yaşantının tek bedeli bu olsa gerek, yardım almak mecburiyetinde olmak.
Öyle çarpık bir ilişki kurmuşuz ki doğayla, ailesine isyan eden bir çocuk gibi kaçmışız evden. Geri dönemiyoruz. Doğa içinde bir hayat yaşamak için tek şansımız “dağ başına” kaçmak olmuş. Herkes bir dağın tepesini tutarsa “yeniden vahşileşme” ulaşılamaz bir şeye dönüşecek ve pazarlanmaya çalışılan başka bir “organik ürün”e dönüşecek diye de korkmuyor değilim. Koklamak, bakmak, koparmak, dokunmak, yakmak, oturmak, durmak ve durmak… Vücudumuz bu hareketleri tamamen unutmadan birkaç kere yapmayı denesek hiç fena olmaz. Bu fotoğraflarda hepsi var. Hala ‘durabilenler’ var.