Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Ebru Demetgül | Kanguru mahkemesi
29 Ekim 2012 - 07:10 | Ivan Faktor'un "Kangaroo Court" serisinden bir detay.
Yargılamanın tek bir sonucu olması gerekirken böyle anlaşılması basit bir dava konusu karşısında kime hak verdiğime karar veremiyorumAlmanya’nın adı bilinmeyen bir şehrinin adı bilinmeyen bir zamanında henüz kim olduğu bilinmeyen bir katil dolaşmakta. Bu katil küçük kız çocuklarını şekerle balonla kandırıp göz önünden uzaklaştırıyor ve türlü işkencenin ardından hayatlarına son veriyor. İlk birkaç vukuatla birlikte tüm şehir bu katili konuşmaya başlıyor haliyle. Aileler panik, basın başka bir konudan bahsetmiyor, kimse ne yapacağını bilmiyor. Şehrin ağır toplarından bir emir geliyor aşağıya; “Katil derhal bulunacak!” Polis teşkilatı tüm imkanlarını bu iş için seferber ediyor. Sabahtan akşama kadar sürecek olan aramalar, baskınlar, sorgulamalar başlatılıyor. Çocuğunun başını okşayan bir baba bile yaka paça merkeze götürülüyor. Bir sonuç çıkmadıkça halk giderek daha huzursuz daha paranoyak bir hale geliyor. Katil herhangi biri olabilir en nihayetinde, “Herhangi birimiz katil olabiliriz.” Artık kimse sokağa çıkmıyor, kimse kimseye güvenmiyor, şehrin sokakları bomboş. Bomboş sokaklar zengin tabakaya para kaybettiriyor. Sokakları bir an önce eski haline döndürmek isteyen zenginler kolları sıvayıp halkın da desteğiyle polis olmaya karar veriyorlar. Herkesin o katile acilen ihtiyacı var. En başta kendisi için, para kaybetmemek için, suçlanmamak için, rahatlamak için. Sonunda katil el birliğiyle enseleniyor ve polise bildirilmeden yer altına kaçırılıyor. Yerin altında büyükçe bir salon ve salonun başında uzun bir masa var. Bu masanın etrafı tıklım tıkış dolu, herkes kürsüde katili bekliyor. Katil kürsünün önüne atılıyor. Kimsenin katili dinlemeye niyeti yok ama yine de konuşturuyorlar Hans Beckert’i. Beckert ne için suçlandığını bile anlayamayacak durumda. Çünkü o deli, ne yaptığını bilmiyor bile. Kendini yarım yamalamak anlatmaya başladıkça kürsü yumuşuyor, kürsü yumuşadıkça mutlaka biri ateşi körüklüyor yeniden. Niyetlendiği şeye kendini bir kez daha ikna etmek isteyen halk, annelerin feryatlarını hatırlayıp kararını veriyor; idam. Hans Beckert akıl hastanesine gönderilmeden öldürülmeli. Ya tekrar özgür kalırsa? Ya bir gün cinayet işlemeye devam ederse? Devlete teslim edilemez. Bunun garantisini kim verecek? Peki Hans Beckert’in tedavi olma hakkı yok mu? Katil olmak ‘an’ meselesi derler, sanırım doğru. Koca bir halk katile dönüşüyor.

Derme çatma bir şekilde anlattığım bu hikaye Fritz Lang’in 1931 tarihli “M” adlı filmine ait. “M”in sonunda ne olduğunu merak ederseniz ben de bilmiyorum diyebilirim. Lang filmi bulanık bir yerde bitiriyor; idam kararı çıktığı an içeri polis giriyor ve katili “kurtararak” hakim karşısına çıkarıyorlar. Sonrası meçhul, kararın ne olduğunu bilmiyoruz. Kendi kararımızı verip kafamızda bitiriyoruz filmi.

Solda: Yeraltı suç dünyasının lideri Schränker (Gustav Grundgens), Beckert'i (Peter Lorre) sorguya çekerken. Sağda: Hans Beckert (Peter Lorre) omzundaki M damgasını inceliyor. M, yön. Fritz Lang, 1931.


Sizce kim haklı? Karar vermek mümkün mü? Yargılamanın tek bir sonucu olması gerekirken böyle anlaşılması basit bir dava konusu karşısında kime hak verdiğime karar veremiyorum. Kendimi kimin yerine koyarsam koyayım haklı görüyorum demem en doğrusu.

"Kangaroo Court" serisinden, Ivan Faktor.


Ünlü Hırvat fotoğrafçı ve yönetmen Ivan Faktor (1953, Crnac) “Kangaroo Court/Kanguru Mahkemesi” adlı serisinde, Lang’in “M” filminin final bölümünü yeniden yorumluyor. Kanguru mahkemesi kavramı yargı sürecinin sonucunun önceden bilindiği ve aşamaların keyfi şekilde atlandığı durumlar için kulanılıyor. İzleyicisini kocaman yatay bir fotoğrafla karşılıyor Faktor. Fotoğrafa doğru yürürken adeta bir halk mahkemesine doğru ilerliyorsunuz.

"Kangaroo Court" serisinden, Ivan Faktor.


Serinin devamı jüri üyelerinin gözünüzün içine baktığı, tek tek çekilmiş boy fotoğraflarından oluşuyor. Fakat hepsinin yüzünde bir suçluluk da görebiliyorsunuz. Çünkü Fritz Lang’in de katilin ağzından söylediği gibi; “Hepimiz suçluyuz.” Seriye ait bir kısa film de mevcut. Bu film yargılama sahnesinden Hans Beckert’i çıkarıyor ve yerine izleyiciyi koyuyor. İzlerken size yapılan suçlamaları dinliyor ve haklı-haksız arasında gidip geliyorsunuz. “Kangaroo Court” 27 Kasım’a kadar Paris, Cité Des Arts’ın Hırvat fotoğrafçıları ağırladığı bölümde ziyaret edilebilir.