Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Ebru Demetgül | Erkek kendini arıyor
22 Ekim 2012 - 07:10
Philippe Ramette her şeyden önce fizik kanunlarına meydan okuyan, takım elbiseli bir erkek figürüyle bizi şaşırtıyorBir zamanlar “metroseksüel” diye bir söz vardı, bir dönem oldukça önemliydi. Magazin programlarında bile boynunda fular, yüzünde bir aydınlık olana bu sıfat yakıştırılırdı. Bu lafın kullanılmasına neden olan erkeklerin yanı sıra bir de bu lafın egemenliği altında epey masrafa girenler olmuştu. Erkekler değişmek istiyordu. Yönlendirmelerin içi dolu veya boş olsun farketmedi. Kozmetik ve moda endüstrisi erkekler için hazırladığı ürün çeşidini artırmaya, onları ciddiye almaya başlamıştı. Kadınların ise “asıl böyle bakımlı beyefendilerle ilgilenebileceği” düşüncesi önem kazanıyordu. Erkeklerin bir kısmı, haklarında söylenegelmiş ve değişmez kabul edilen “duygularını ifade edemeyen, kaba, düşüncesiz cins” sözünü yıkmak için çaba sarfeder olmuşlardı. Bu çaba, bu değişim nasıl karşılık buldu? Yanlış yere mi bakıyoruz? Yanlış şeyleri mi eleştiriyoruz veya söylediklerimiz yanlış mı anlaşıldı? Kadınların büyük kısmı hala erkekleri yeterli bulmuyor. Peki kadınlar ne kadar yeterli? İki cins arasındaki dengesizliğin varlığı sürüyor ama yönü mü değişiyor? (Cinsel yönelim ve tercihler bu konunun tamamen dışındadır diye bir not düşmek isterim.)

Metroseksüel lafını ilk kullanan ve hepimizin beynine işleyen kişi bir kadın. Marian Salzman. Kendisi meşhur bir “trendspotter”. Bizi izliyor, dinliyor, hissediyor ve 5-10 yıl sonra yaşam şeklimizin nasıl değişeceğine dair gerçekçi tahminlerde bulunuyor. 2012 yılının raporunda erkeklerle ilgili bazı tespitleri ilgi çekici. Salzman, erkeğin kaybettiği itibarını en kolay anlayabileceğimiz yere, reklamlara işaret ediyor; “Eskiden erkekler için üretilmiş bir kotu, bir parfümü, bir ayakkabıyı güçlü veya gücü arzu eden birinin üzerinde görürdük. Dağa tırmanırdı veya bir engeli aşmak üzere olurdu, kararlı bir surat ifadesi takınırdı. Şimdi ise kadınlarla ayırt etmekte zorlanıyoruz.” Kadınların bir kısmı artık erkekleri ciddiye almıyor, evlenmeyi düşünmüyor ve hatta tek başına çocuk yetiştirmeyi daha uygun buluyor. Erkeklerden ise itiraz sesleri yükseliyor. Onlardan beklenen ağır görevlerin cesaret kırıcı gücünü görmüyor olabiliriz.



Velhasılı kelam yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim ünlü Fransız sanatçı Philippe Ramette. Sürreal fotoğrafçı olarak anılıyor. Gördüğünüz fotoğrafların hemen hepsinde model kendisi. Seri 90’lı yıllarda başlıyor. Bu fotoğrafları dünyanın çeşitli yerlerinde çekmiş, aslında çektirmiş demek daha doğru. Bu çekimler için özel bir ekip çalışıyor. Photoshop veya herhangi bir müdahale yok, bütün hileler çekim sırasında halatlar, demirler, inşaat malzemeleri ile yapılıyor. Fotoğraflara yakından baktığınızda Ramette’nin kızarmış yüzünü, sarkan ceketini veya birkaç ince halat izini görebilirsiniz. En meşhur fotoğraflarından olan “Balcony 2”, Tokyo şehrine bakan denizin üzerinde çekilmiş, hatta bu çekimin detaylarına dair bir video bulabilirsiniz YouTube’ta.





Philippe Ramette her şeyden önce fizik kanunlarına meydan okuyan, takım elbiseli bir erkek figürüyle bizi şaşırtıyor. Bu fotoğrafların nasıl çekildiğine dair tahminlerimizin ardından bu figürün dünyasındaki olasılıkların fazlalığına dalıyoruz. Ramette’nin de amaçladığı bu gibi görünüyor. Bu takım elbiseli adamın zorladığı kanunları ve gücünü izliyoruz. Tokyo gibi bir iş merkezi manzarasında, ofiste, dağın yamacında, denizin altında, fiziki veya akli yönden zorlanabilecek her yerde bu figürü zorluyor. Su altında gazete okutuyor, yosun kaplı bir kayaya tırmandırıyor, bir kaleden sarkıtıyor. Başarılı iş adamı suyun altında da bu çabasını sürdürünce aslında komik ve hatta yazık birine dönüşüyor. Kadın ve erkek dediklerimizi fazla zorladığımız bir gerçek. Ramette bu zorlamayı “saçmalatarak” konuyu illüzyonlu karikatürler haline getiriyor.