Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Ebru Demetgül | Arzunun yeni avı: Şirinlik

Arzunun yeni avı: Şirinlik

01 Ekim 2012 - 07:10
Japon kültürünün dünyaya virüs gibi saldığı anime janrı ve şirinlik... Bu yazının etraflarında gördüğünüz fotoğraflar, yalnız, uzak veya şanssız veya sadece gerçek birine dokunmak istemeyen ama mutlaka bir nebze açlık yaşayan kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak için üretilmiş silikon kadınların portreleri… RealDoll meselesini bilirsiniz, bilmiyorsanız kısa bir vakit ayırarak teknolojinin ve talebin ortaklığından neler doğduğuna şahit olabilirsiniz. Biz ve ürettiklerimizle ilişkilerimiz üzerine mutfak robotundan başlayıp yapay zekaya sahip bir eşe kadar giden skalaya dair sayısız fikir ve düşünceyi bir kenara bırakarak ‘şirinlik’ten bahsetmek istiyorum.




Medeniyet deyince zihnimizde canlanan sağlam, büyük ve yükselen yapıları, üst üste konan taşları, tıkır tıkır işleyen veya işlemesi istenen sistemi, bu sistem içinde uygun yerlere yerleşmiş bizleri ve daima yukarı daima ileri gitmeye istekli olan devletleri düşünün. Devlet, belki de en çok görsel olarak bunu hissettirir. Bir devletin vatandaşlıyla en çok karşılaştığı yerlerden biri, bir otobüs biletidir örneğin. Damga, tarih, kurum adı, imza, bileti hangi yöne doğru kullanacağınıza dair bir işaret. Peki, her konuda bir istisna olmasa çatlayacak olan Japonya’da neler oluyor? Anlaşılamayacak derece bir şirinlik içerisinde otobüsten ziyade lunapark bileti gibi, üzerinde pokemonun otobüse dönüşmüş hali olan bir kağıt kullanılabiliyor. Trafik işaretlerinden, kurum imajlarına kadar bir yumuşaklık ve tatlılık izni var. Japon kültürünün dünyaya virüs gibi saldığı anime janrı ise şirinliğin şahikasını kadın imajına, hatta cinselliğe taşıyor. Bir kadına seksi denmek isteniyorsa ‘cute’ sıfatı tercih ediliyor. Saf, naif, ilgilenilmesi gereken, korunacak, kollanacak surat ifadeleri seçiliyor. Kocaman gözleri ve utanmanın belirtisi pembe çizgilere tüm dünyaca aşinayız. Peki neden bu şirinliği bu kadar sevdik? Kendi hoyratlığımızdan, hırçınlığımızdan bıkmış olabilir miyiz? Birbirimize dokunmaya bile korktuğumuz, sevip sevilebileceğimize inanmadığımız bir çağda bu fotoğraflarda görülen ‘doll’lere daha çok güvenir, daha çok inanır olmamız belki de normal.



Suratlarına bakıp gerçeğe yakınlıklarına şaşırdığımız ve tatlı bulduğumuz , bir yandan en mahrem duygulara hitap ettiğini bildiğimiz bu kadınlara duygu katan sanatçı, Hiroshi Watanabe. 1951 Sapporo, Japonya doğumlu sanatçı, televizyon ve reklam dünyası için üretimini bırakarak 2000 yılından beri fotoğraf üzerine çalışıyor. Sayısız şehirde fotoğraflarını sergilemiş olan Watanabe, Japon kültürünün farklı bir yanını sunmanın yanı sıra, akıl hastalarını, sirk maymunlarını, palyaçoları, ‘RealDoll’leri fotoğraflayarak ‘normal’ ve ‘olması gereken’ dediklerimiz üzerine düşündürüyor.