Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Yoksa amatör filmler festivali mi?

Yoksa amatör filmler festivali mi?

11 Ekim 2013 - 01:10 | Viktoria Spesivtseva, Ushan Çakır, Maryna Er Gorbach ve Mehmet Bahadır Er, "Sev Beni"nin Altın Portakal galasında.
Altın Portakal Film Festivali’nde izlediklerim arasında değil bir uluslararası festivalde yarışmak, evde arkadaşlara gösterilmek için bile yetersiz filmler vardı. Her gelen yıl gideni aratıyorAltın Portakal’ın ilk dört gününde Antalya’da olabildim. Ve galiba yarışma filmleri açısından değerlendirildiğinde, uzun zamandır gördüğümüz en acıklı Altın Portakal’la karşı karşıyaydık. Ne tuhaf, bunu birkaç senedir söylüyoruz, ama her gelen yıl gideni aratıyor. Zaten dört beş sene önce 15-16 uzun metrajlı filmin yarıştığını görürken, şimdi belli ki ön jüri 10 tane film belirlemekte bile zorlanıyor. Nitekim benim izlediklerim arasında değil bir uluslararası festivalde yarışmak, evde arkadaşlara gösterilmek için bile yetersiz filmler vardı. Gelecek yıla ve görmediğim filmlere dair umutlu olup, yarışma filmlerinden birkaç not aktarmak istiyorum...

‘Seyirci jürisi’ favorilerinden

Festivalin sonuna yaklaşırken aldığım seyirci ve sinema yazarı tüyolarına bakacak olursak, aralarında iyi oyuncuların da olduğu seyirci anketimden ortaya çıkan, Maryna Gorbach Er ile Mehmet Bahadır Er’in yönettiği “Sev Beni”nin çok beğenildiği. Kiev’e çapkınlığa gitmişken aşık olan bir adamın hikayesinin anlatıldığı filmdeki Ushan Çakır da yine bu ‘seyirci jürisi’nin favorilerinden. Sinema yazarlarının ise en beğenmediği filmlerden biri bu. Radikal’deki tabloda hemen hemen herkesten 5 üzerinden 1 almış. Yine de film ve Ushan Çakır ödülün favori adaylarından gibi görünüyor. Erkek oyuncu için bir de “Kutsal Bir Gün”deki Ali Düşenkalkar’ın adı geçiyor.

Sinema yazarlarının not defterinde “Sev Beni”den de kötüsünü gören, çoğundan yarım puan alan film var: Nihat Seven’in “Uzun Yol”u. Birbirini sevip kaçarak evlenen bir çiftin aşırı acıklı öyküsünü anlatan, hayli ‘uzun’ ve sabır zorlayan bir film olduğuna ben de şahitim. Öte yandan, evde gül gibi karısını bırakıp kumar ve esrar batağına dalan kocaya sövmek suretiyle filmle bağ kuran bir Antalya izleyicisi de yok değildi, demek dizi olsa izlenir.

Tepkileri gülerek karşıladı

Ali Kemal Çınar’ın “Kısa Film/Kurte Film”i, hem seyirciden, hem yazarlardan en çok şefkat gören film oldu. Batmanlı bir kısa film yönetmeninin uzun metraj film yapmaya çalışırken parasızlıkla, babasıyla ve basuruyla mücadele etmesini anlatan bir film bu. 62 dakika olmak gibi de bir avantajı var. Ali Kemal Çınar arkadaşının verdiği kamera ve 900 lirayla çekmiş filmi, bütün ailesini oynatmış. Küçük, iddiasız ama dediğim gibi izleyicide iyi niyetle izleme isteği uyandıran bir iş. Antalya’nın sözünü sakınmayan seyircilerinden birinin dediği gibi: “Sabırla izledim, çok sıkıldım, ama iyi ki izlemişim, emeğinize sağlık”. Yönetmen de tatlı tatlı gülerek karşıladı bu tepkileri, tabii tek sorun şu, bu bir yarışma filmi olamazdı. Ama işte birçoğu olamazdı zaten.

Son güne yaklaşırken, Ramin Matin’in iki kızkardeşi anlatan filmi “Kusursuzlar”, seyirciyle sinema yazarlarını birleştirerek her iki kanattan da iyi not aldı. Bir seyircinin de “İlk kez tam bir film izledik” dediğini yazdı Erman Ata Uncu ki, bu durumu epey açıklayan bir eleştiri... Esra Bezen Bilgin ile Esra Türktan Kaynak’ın oyunculukları da çok beğenilmiş durumda, Altın Portakal’a en yakın kadın oyuncu adayları onları olabilirler.

Son olarak: Acaba Antalya Altın Portakal Film Festivali artık yönetmeliğinde yer alan ‘uluslararası yarışmaya katılan film başka bir festivalde yarışmamış olmalı’ maddesini bir daha düşünse mi? Yoksa uluslararası yarışma tez zamanda amatör filmler festivaline dönecek gibi görünüyor. ‘Dönmüş bile’ demiyorsam, iyi niyetimden...