Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Sanat mı bu şimdi?
13 Eylül 2013 - 10:09 | Endonezyalı HONF topluluğunun "Diamanyeti" çalışması, bitkiler arasındaki iletişimi ortaya koyuyor.
Bienal bu sene ücretsiz, dileyen dilediği kadar zaman ayırabilir. Ve “Bu sanat mı?” sorusu üzerine düşünebilirİKSV’nin düzenlediği 13. İstanbul Bienali cumartesi günü açılıyor. Çağdaş sanat meraklılarının zaten merakla beklediği bir dönem bu, ama bunun dışında bilirsiniz bienal hafif alaycı bir ifadeyle karşılanan bir etkinliktir. “Tuhaf tuhaf bir takım işler yan yana konuyor, Bu sanat mı şimdi?” de yaygın bir kanıdır...

Bu seneki bienalde, 2012 yılında 38 yaşındayken lösemiden hayatını kaybetmiş Mısırlı bir sanatçının; Amal Kienawy’nin “Koyunların Sessizliği” diye bir videosu var, Tahrir Meydanı’nda çekilmiş. Bir grup insanı dört ayak üstünde yürütmüş, koyun gibi ve olayı da etrafta bunu izleyenlerin öfkeli tepkisi üzerine kurmuş Kienawy.
Gözünün önünde adam ölse kılı kıpırdamayan bir insan toplululuğunun “Bu da sanat mı şimdi?” noktasında nasıl birleştiğini görebilirsiniz videoda.

Yeter ki kulak verin

Dünyanın çeşitli coğrafyalarından sanatçıların özellikle Türkiye’de ürettiği işleri görmek bence başlı başına kaçırılmaması gereken bir deneyim. Ne bileyim, Wouter Osterholt ve Elke Uitenius mesela, Başbakan Erdoğan’ın “ucube” olarak nitelediği Mehmet Aksoy imzalı İnsanlık Anıtı’nın yıkılışına odaklanmış. Kars’a gitmişler, heykeldeki elin birebir kopyasını bir el arabası içinde gezdirmişler ve insanlara fikirlerini sormuşlar. Sonra da ellerinin istedikleri pozisyonda birer kalıbını çıkartmalarını istemişler, olmuş sana bir sürü “yardım eden el”. Ve bu eller geçici olarak Kars’taki bir tepeye yerleştirilmiş. Şu an bienalde hem bunun fotoğraflarını, hem sokaktaki insanın konuyla ilgili görüşlerini izlemek mümkün.

Ya da Endonezyalı HONF topluluğunun işi... On iki adet yeşil yapraklı saksı bitkisi, birbirlerine kablolarla bağlanmışlar ve aralarındaki iletişimden doğan hareketi gözünüzle izleyebiliyorsunuz. Bitkiler konuşuyor, sizin o dili anlamamanız onların konuşmadığı anlamına gelmiyor... Yeter ki kulak verin...

Daha birçok etkileyici örnek var, zaman içinde sözünü edeceğimiz. Zaten bienal bu sene ücretsiz, dileyen dilediği kadar zaman ayırabilir. Ve “Bu sanat mı?” sorusu üzerine düşünebilir. Çünkü sanat yaşadığı dünyayla, dönemle bağ kuran, tanıklık eden bir şeyse ve düşündürücü, dönüştürücü bir şeyse izleyen için, hiç kuşkusuz, bu sanat.

Küfür etti, ölsün o zaman

Bir genç bir sokak köşesinde dövülerek öldürüldüğünde olay yerindeki kamera kayıtları bir bir kaybolur da ne hikmetse o gencin ‘eylem’ görüntüleri anında çıkar ortaya. Emniyet Müdürlüğü’nün en hızlı çalıştığı alan bu. “Bakın, bu zaten asi, öfkeli bir baş belasıydı, işte belgesi”. Nedir, su testisinin su yolunda kırıldığına ikna olalım. “Biz de çok üzüldük elbette ama elden ne gelir ki...” durumu.

22 yaşındaki Ahmet Atakan, Hatay'daki eylemlerde hayatını kaybetti.


22 yaşındaki Ahmet Atakan’ın ölümünden birkaç gün önce, boynunda Antakya Spor atkısıyla çekilmiş ‘eylem’ görüntüleri çıktı ortaya. Elinde taş yok sopa yok, silah yok, bir tek bu yaştaki pek çok ‘delikanlının’ kavga ederken sarfettiği küfürleri sayıyor karşısındaki polislere. Emniyet Müdürlüğü de bu görüntülerden fayda umuyor belli ki, yoksa niye apar topar dağıtsın? “Aman efendim o da tahrik etmiş, küfretmiş”... İyi, ölsün o zaman, bunu mu demek istiyorsunuz?

Başka bir videosu daha var, Atakan’ın. “Ben Ahmet Atakan, gençlik adına konuşuyorum” diye giriyor söze. Barikatlarda biber gazından korunmaya çalışırken apartmanlardan gördükleri desteği anlatıyor, “Korkmuyorsun” diyor, “Halkın arkanda olduğu sürece, o dayanışmayı gördüğün müddetçe korkmuyorsun”. Ne kadar güzel bakıyor hayata, inanamazsınız. “Öfkemiz arttı” derken gözünün içi gülüyor. Kimseyi incitebilecek bir çocuk değil, anlıyorsunuz. Ali İsmail Korkmaz gibi, diğerleri gibi...