Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | “Rüya gibi bir yıldı”
“Rüya gibi bir yıldı”
11 Aralık 2022 - 01:12.
Bu kadar parlak bir sonuç bekliyor muydunuz?
Beklemiyordum tabii. Benim yapmaya çalıştığım tek şey, set süresince yönetmenimiz Emin Abi’yi (Alper) mutlu etmeye çalışmak. O memnun kalsın, ondan sonra ne olur, bunu kontrol edemem. Her işte aynı şey geçerli. Tabii ki Emin Alper’le beraber olunca kafanızdan acaba Avrupa’da bir festivale gider miyiz gibi düşünceler geçiyor. Ama hani performansın bu kadar olumlu eleştiriler alacağını tahmin etmiyordum. Belki birazcık günümüzü de aynalıyor ya film, hani o savcı Emre’nin mücadelesi de bir umut doğuruyor ya, belki o da etkilemiş olabilir insanları.
*Peki ödüller ne ifade etti diye çok klişe bir soru soracağım. İzleyici karşısına çıkan ilk filminizle hem Altın Portakal’dan hem Ankara Film Festivali’nden ödülle döndünüz.
Çok şükür nasip oldu. Ödül almadan önceki düşüncelerimle ödül aldıktan sonraki düşüncelerimi geçen gün oturdum, düşündüm. Ödül almadan önce onu bir istiyorsunuz. Metalaşmış bir durumu var yani. Ödül aldıktan sonra da almasam da olurmuş gibi geldi. Ama bunu ödül alan kişi söyleyebiliyor. Alamasam da hiçbir problem yoktu aslında yani. Çünkü ben “Mukavemet”e de aynı şekilde hazırlandım, orada ödül alamadım. Bu benden bir şey götürmemeli ya da aldığımda ekstra bir şey de kazandırmamalı. Ben her işime aynı saygıyla yaklaşıyorsam, hayat bazen güzel şeyler verebiliyor.
*Şanslı bir yıl oldu, 2022 sizin için.
Gerçekten çok acayip bir yıl oldu. Çok şükür, rüya gibi. Evlendim, baba oldum, Cannes Film Festivali, ödül. Yıldız haritama baktırmam gerekiyordu herhâlde.
*Biraz sizin çocukluğunuza gidersek, Bodrumlusunuz. Bitez’de büyüyorsunuz. Eğlenceli bir çocukluktu herhâlde.
Güzel, eğlenceli. Ailem turizmle ilgileniyor, sahile yakın bir yerde oturuyorduk. Çok özgür olduğumuzu hatırlıyorum. Bir arkadaş çevresinden ziyade biz kuzen çevresiyle büyüdük. Sahilde onlarla kumsalda koştur, yaramazlık yap, bisiklet çeteleri... Su sporları hayatınıza giriyor. Ben ilk madalyamı yüzmede kazanmıştım mesela.
*Sörf var mı?
Beceremedim ben onu bir türlü. Hatta bir gün kuzenimle koskoca denizde çarpıştık ve yelkenlerimizi yırttık. Abim iyi bir sörfçü. Ama ben bir işte iyi değilsem hemen bırakırım. Perişan olmam onun için öyle.
*Basketbol da mı aynı şekilde oldu?
Basketbola biraz yeteneğim vardı, onda kendimi iyi hissediyordum. Bodrum’dan İstanbul’a o yüzden geldim, Darüşşafaka’ya transfer oldum.
*Tek başınıza mı geldiniz İstanbul’a?
Tek başıma geldim, sporcu evinde kaldım. Tabii annem asla istemedi. Çünkü Karşıyaka’dan da teklif aldım ve İzmir’de anneannemin evi vardı. Annemin, babamın en istediği en şey; arabayla üç saatte oradayız bir şeye ihtiyacı olursa. Ama ben “En iyiler İstanbul’da, onlarla yarışmam lazım,” diye bir geldim, İstanbul’dakiler çok iyi çıktı. İstediğim seviyeye de çıkamadım, sonra bitti zaten. Ailem beni hep okumaya yönlendirdi. Abim de Sabancı Üniversitesi’ni birincilikle bitiren bir tip.
*Siz de 98 alınca ağlayan biriymişsiniz.
Öyleydim. Ergenliğime kadar. Lisede bir şey oldu ve hiç notları umursamayan birine dönüştüm.
*Basketbolda yaşadığınız hayal kırıklığıyla ilgili mi?
Tabii. O yaşlarda onu yönetmek zor. Aileden uzakta olmak zor. Kendi başına sporcu evinde, yemekhanede çıkan bir yemekle, maçta kötü oynadın, eve gelip yaslanacağın biri yok. Ama işte hayat tecrübesi oldu, başka birine dönüştürüyor seni yaşadığın bu tarz mücadeleler.
*Şimdi ana akımda müezzin rolü oynayacağınız bir dizi geliyor, “Ömer”.
Evet Netflix’te “Shtisel” diye bir İsrail dizisi var, onun bir uyarlaması. Cem Karcı çekecek. Benim için heyecan verici bir deneyim olacak, gerçekten enteresan bir rol.
*Bu rol için de bir hazırlığınız olacak herhâlde.
Tabii tabii, camiye gidiyorum. Zaten camiden çok uzak bir tip değilim, çocukluğumda bayağı vakit geçirdim ama şimdi de biraz o atmosfere girmek açısından camiye gidiyorum. Müezzinin bir dönüşüm hikâyesi de olacak. İyi niyetli bir iş, ucunda insanlara iyi gelecek, bizi birleştiren bir şeye yönelik bir iş aynı zamanda.
“Jönlük gibi bir kariyer planım yok”
*“Başıma gelebilecek en kötü şey yakışıklı sıfatında bir oyuncu olmak,” gibi bir cümlenizi okudum. Korkarım gelmiş durumda.
Birazcık elin yüzün düzgün olunca seni jön diye tanıtıyorlar ya benim kesinlikle öyle bir kariyer planım yok. Benim istediğim şey karakter oyunculuğu yapabilmek, değişik roller geldiği zaman bunlara en azından audition verebilmek, insanların kafasında böyle yer edebilmek. Yakışıklılık üzerinden bir yarışa girerseniz bitersiniz. Çünkü siz beni yakışıklı buluyorsunuz ama yan tarafta başka bir oyuncu var daha yakışıklı, daha da yakışıklısı gelecek. Ama performans bizlerin emekleriyle çıkan bir şey. Oradan beğenilelim ya da eleştirilelim.