Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Köfteler kalemini nasıl etkileyecek?
Köfteler kalemini nasıl etkileyecek?
16 Eylül 2014 - 10:09Değişen tek şey Elif Şafak’ın bir buçuk senede tavan yapan et iştahı. Şu an kendisi kırlarda koşan bir kuzucuğu yakalayıp ısırabilecek gibi görünüyor maalesef. Ürkütücü...
Mevlana kitabıyla kredi kartı reklamını aynı bünyeye sığdırabilen yazarımız Elif Şafak’ın yapacağı hiçbir şey beni artık şaşırtmaz diyordum ki, Habertürk’ü gördüm pazar sabahı...
Kendisi 14 ila 16 senedir et yemezmiş, otobur- muş da artık etobur olmuş, onu müjdeliyor bizlere. Bu yıl konusundaki karışıklığa az sonra döneceğim...
“Ne yerse yesin, bizi neden ilgilendiriyor?” diye sormayın, gazete pazar ekinde iki koca sayfa açmakla yetinmeyip hem ekin, hem de gazetenin ana sayfasından gözümüze sokmuş bu mühim haberi. Ve o korkunç fotoğrafları...
Favori fotoğrafımızda Elif Şafak, iki avucuna bir hayvan beyni almış, objektiflere gülümsemekte.
Pazar kahvaltısında maruz kaldığımız görüntü bu; gözümüze sokulan kanlı bir hayvan beyni.
Orijinal bir poz mu?
Elbette değil.
Akla ziyan pozlar
Dr. House’un meşhur pozundan ‘esinlenme’. Ama onun zekice bir sloganı vardı; “Kullanın” diyordu, “Beyninizi kullanın.”
Mesaj “Yiyin” olunca sadece mide bulandırıyor. Çünkü değil çocukken bir keçiyi adı var diye yiyemediğini söyleyen bir insan, en azılı etobur bile çiğ hayvan beyniyle bu kadar mutlu bir ilişki kuramaz.
Çiğ et iştah açıcı bir şey değildir, normalde. Biz insanlar eti ancak pişmiş olarak, soslarla filan tadını değiştirerek yiyebiliriz.
Bir etobur hayvan gibi avımızı parçalayamayız, ne dişlerimiz uygundur buna, ne sindirim sistemimiz.
Bu yüzden tartışılır durur, etin insan bünyesine uygunluğu... Gelgelelim diğer fotoğrafta da kocaman bir sofraya oturmuş Sayın Şafak, bu sefer önünde tabak tabak çiğ etler, aralarından seçmeye çalışıyor.
Hakikaten akla ziyan, mideye zarar pozlar!
Neresinden tutsan elinde kalacak bir de yazı var tabii, olay sadece fotoğraftan ibaret olmasın diye.
Orada da ne diyor belli değil, etoburların renkli dünyasına katılmış kendisi, hoşgelmiş. Bir yandan dünyada et tüketimine dair bir takım rakamlar veriyor, yiyin mi diyor, yemeyin mi diyor, belli değil.
“Ben kendimden söz edilsin istiyorum” diyor, orası net.
Allah için bunu da hakkıyla yerine getiriyor bir kez daha.
‘Bir kez daha’ çünkü işin bir tuhaf tarafı daha var, bu Elif Şafak’ın ilk ottan ete geçişi değil...
Tabii bu mühim olaya sayfalar ayıran eke de sormak lazım: İnsanların hafızalarının zayıflığına bu kadar güveniyorsunuz diyelim, interneti de mi hesaba katmıyorsunuz ki, yazarınızın 7 Nisan 2013’te yazdığı ‘Etoburlar ve otoburlar’ yazısının ortaya çıkması sizi ilgilendirmiyor? Orada da demir eksikliğinden doktor tavsiyesiyle nasıl acılar içinde et yemek zorunda kaldığını yazmış.
O zaman 16 yıldır yemiyormuş et, bugün nedense 14’e inmiş o sayı?
Her iki yazıda da aynı et yemeyen Tolstoy, Bernard Shaw örnekleri...
Değişen et iştahı!
Değişen tek şey Elif Şafak’ın bir buçuk senede tavan yapan et iştahı. Şu an kendisi kırlarda koşan bir kuzucuğu yakalayıp ısırabilecek gibi görünüyor maalesef. Ürkütücü...
Et veya ot, böyle teşhir edilen bir ‘oburluk’ bile kendisinin yıllardır ‘bayraktarlığını yaptığı’ felsefeye uyuyor mu?
Yemek üzerine bu derece reklam yapılır mı?
Son olarak, yazının ana fikrine geliyoruz: “Bakalım” diyor, Elif Şafak; “Bütün bu köfteler kalemimi nasıl etkileyecek?” Yani ne diyelim, okurları da merak ediyordur herhalde... Sanırım bir yamyam romanı kapıda!