Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Kara kara düşündüren bir hikaye

Kara kara düşündüren bir hikaye

12 Nisan 2013 - 10:04
Erdem Tepegöz’ün ilk filmi ‘Zerre’. Ve anlatmak istediği hikayeyi izleyenin iliklerine kadar hissettiren bir dili var49’uncu Altın Portakal Film Festivali’nin gözdelerindendi ‘Zerre’. Hatta birçok görenin favori filmiydi. Ben kaçırmıştım, ama bu yıl dert edindiğim bir konuda istisna olduğu için merakla bekliyordum: ‘Kadın filmi’ tanımını hiç kullanmak istemem de, içinde kadınların da olduğu bir hikaye anlattığı için. Çünkü daha önce de değinmiştim, bu yıl Altın Portakal neredeyse ödüllendirilecek kadın oyuncu performansı bulunamayacak haldeydi. ‘Zerre’ninse odağında bir kadın var: Büyükşehirde yaşam mücadelesi veren Zeynep... Hem de ne mücadele, Tarlabaşı’nda, neredeyse kapısı bacası olmayan bir evde, engelli kızı ve annesiyle yaşıyor, çalıştığı fabrikadan atılmış, kirayı bile ödeyemez durumda, eve ancak yakındaki bir lokantanın artık yemeklerini götürebiliyor. Ev sahibi desen sürekli tehditkâr bir şekilde kapıya dayanmakta ve Zeynep’in gerçekten güvenebileceği neredeyse kimsesi yok. Sonunda mecbur kalıyor, şehir dışındaki bir fabrikaya çalışmaya gitmeye... Hem de haftada 90 TL için... Ama tabii ki orada da belalar bırakmıyor peşini...

Erdem Tepegöz’ün ilk filmi ‘Zerre’. Ve anlatmak istediği hikayeyi izleyenin iliklerine kadar hissettiren bir dili var. Bunda birinci rol atmosferin, kesinlikle. Zeynep’in o evi, o mahallesi, o şehrin ona görünen karanlık yüzü üzerinize üzerinize geliyor, izlerken. “Bir insanın başına da bu kadar felaket gelir mi?” diyecek bir durum yok, aslında ne yazık ki çok sıradan bir hikaye, anlattığı. Kim bilir kaç Zeynep geçiyor her gün yanımızdan, hayatın bütün yükünün bindiği omuzlarıyla...

Jale Arıkan, filmin ana karakteri Zeynep rolünde eleştirmenlerin büyük beğenisini kazandı.


Ve tabii Jale Arıkan... Filmin ikinci büyük kozu... O küçücük yaşam parçasını bütün gerçekliğiyle önümüze koyuyor. Hiçbir abartısı yok. Rüçhan Çalışkur da var filmde, Özay Fecht de... Sağlam oyuncu kadrosuyla, hikayesini doğru düzgün anlatan, özel bir ilk film.
Altın Portakal’daki gösteriminden sonra en çok konuşulan, filmin bir sonu olmamasıydı. Ve Zeynep’in her sıkıştığı anda kanayan burnunun bir yere bağlanmaması. Bir hastalık mı çıkacak altından diye bekliyorsunuz, bir şey çıkmıyor. Ya da çok şey çıkıyor, artık size kalmış hayal etmesi. Hatta bir teyze Antalya’da “Neticeyi seyirciye bırakmak bu seneki filmlerde bir zorunluluk olmuş herhalde” diye hafiften isyan etmişti. Öyle, gönül isterdi tabii bu bir Hollywood filmi olsun, Zeynep’in hayatında bir umut ışığı doğsun, tünelin ucu görünsün, bir nefes alıp çıkalım sinemadan. Ama öyle tercih etmemiş yönetmen. Bütün karanlığıyla bitirivermiş filmi. Bundan sonra ne olacağını tahmin etmeyi seyirciye bırakmış, hikayesinin gerçekliğinin gerektirdiği şekilde... Ya da ne yazık ki hiçbir şey olmayacağını, bu küçücük hayatın gördüğümüz parçası nasılsa öyle geçip gideceğini... Hayatın öyle pek sık armağanlar sunmadığını insana... Ya da en azından ‘fena halde adam seçtiğini’. Öyle işte, hüzünlendiren bir film ‘Zerre’, iyi bir film... Düşündüren, hem de kara kara düşündüren...

Festival Emek’te kapanıyor

İstanbul Film Festivali’nde son hafta sonuna geldik. Bu yıl da festivale Emek Sineması damgasını vurdu. Nitekim Emek’in yıkılmasına, taşınmasına, artık adına her ne diyorsak, bulunduğu yerde korunmamasına karşı çıkanlar, festivali pazar günü sinemalarının önünde kapatacaklar. Barikatların, biber gazının, tazyikli su ve benzeri sürprizlerin yıldıramadığı Emek’çiler Emek Sineması’nın önünde buluşacak. Emek’te açılan festival Emek’te kapanacak. Saat 17.00’de. Sinema emekçilerine, seyircilerine, ‘akil’ olan olmayan tüm sanatçılara, sanatın ve sanatçının yanındaki çevik kuvvete duyurulur.