Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Kadınlar güçsüz erkek sevmez mi?
Kadınlar güçsüz erkek sevmez mi?
31 Ocak 2014 - 10:01Aşkın bir efendi-köle oyunu olmadığına inananların da, tersini düşünenlerin de bu kitapta kendilerinden izler bulacağını söylüyor Tolga Akyıldız
Nerede okuduğumu unuttuğum, doğruluğuna çok inandığım bir söz var: Bir toplumda neyin eksikliği çekiliyorsa onun üzerine yazılıp çiziliyor en çok. Nitekim bizde de uzun süredir en çok ‘aşkı bulmanın ve korumanın yolları’ yazılıp okunmakta. Herkesin engin fikirleri var bu konuda ama (ya da çünkü) yaşamaya gelince fena halde tökezliyoruz.
Ben bu girizgahı aynı zamanda lise arkadaşım olan Tolga Akyıldız’ın kitabını okurken yaptım. Ama zinhar kendisinin yazdıklarını bu kategoriye sokarak değil... Serbest çağrışım diyelim...
Kendisini daha ziyade müzik üzerine kalem oynatan bir yazar olarak biliriz ama muhtelif dergilerde aşk ve ilişkiler yazmışlığı da çoktur. Nitekim, adı ‘Özür Dilerim, Çok Sevdim’ olan bu kitapta da işte çok sevmiş ve bundan pişman olmamış bir erkeğin anlattığı 41 öykü var. Güzel bir ‘ilk söz’ü var, aşkın bir efendi-köle oyunu olmadığına inananların da, tersini düşünenlerin de bu kitapta kendilerinden izler bulacağını söylüyor Tolga.
Ben tabii bir kadın olarak “Erkeklere kızmayın, onları siz bu hale getiriyorsunuz“ diyen bölüm üzerinde durdum.
Öykülerde de zaman zaman altını çizdiği gibi, ‘kadınlar güçsüz erkek sevmez’ inanışı üzerine kurulu bu tez.
“Erkeğin” diyor, en nezaketli, en aile babası, en güvenilir, en prens hallerine güzelleme yapıyor ama en maço, en sert, en kıskanç, en müdahil adamları görünce ‘heyecanlanıyorlar’.
Sevmeyi öğrenmiş
Burada belki ‘güç’ten ne anladığımıza bakmak gerekiyor. Kim bütünüyle ‘güçlü’ ya da ‘güçsüz’ diye tanımlanabilir ki? Ve kadın ya da erkek, kim özellikle ‘güçsüz’ insanları sevdiğini söyleyebilir? İnsan dediğin varlık güçlü ve güçsüz taraflarıyla bir bütün ve evet, birini seveceksek bütün bu yanlarıyla seviyoruz. Özetle, bir insan hem nezaketli ve güvenilir, hem de güçlü olabilir diye düşünüyorum ve bir kadının da aradığı bunların toplamıdır. Sığınmayalım efendim bu “Kadınlar böyle seviyor madem, biz de yumuşak karınlarımızı saklayalım, kabuklar örelim, sertleşelim, duyarsızlaşalım” teorisine.
Nitekim Tolga’nın 41 öyküde anlattığı adam da öyle kabuklanmış, sertleşmiş değil; sevmeyi çelişkiler-acılar yaşayarak da olsa kendi kendisine öğretmiş bir adam. O yüzden de anlıyorsunuz onu ve seviyorsunuz.
Kusurlarıyla güzel
Benim en çok sevdiğim öykü ise, ‘Son’ oldu. Küçükken izlediği mutlu sonla biten filmlerin devamını merak ettiğini anlatıyor bu öyküde. “Mutlu sondan sonra ne oldu?” sorusunu sorarak... Ve hayatımızın bazı ‘mutlu’ anlarında filmi bitirsek ne olacağını düşündürerek... En nihayetinde ‘mutlu son’ olmadığına karar vererek... “Zaman” diyor, “O da insan uydurmasıdır, laftır, kolundaki şık saattir... Sen biriktirmeye bak, yeter ki iyilikler, güzellikler ağır bassın tartıda, ‘SON’ yazısı çıkacağı zamanı bilir”.
Benim de son sözüm şu olacak: Size ‘mükemmel ilişki’yi, ‘mutlu aşk’ı vaat eden kitapları bırakın bir kenara. “Kadınlar bunu sever, erkekler şundan hoşlanmaz” kılavuzlarını da... Ne hayatın böyle formülleri var, ne aşkın... Her şey kusurlarıyla güzel. ‘Özür Dilerim, Çok Sevdim’, kusurlarının da farkına varan ve yine de seven, mutlu ve mutsuz sonlardan yılmayıp sevmeye devam edecek olan insan öyküleri anlatıyor.
Ressam Elif Karadayı’nın şahane çizimleriyle birlikte, okuyana iyi geliyor...