Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Hayatı korumak ‘zorunlu’ olsun
Hayatı korumak ‘zorunlu’ olsun
24 Şubat 2023 - 10:02.
Maalesef hâlâ ‘geçirdiğimiz’ bile diyemediğimiz, bu hafta bir de Defne merkezli 6.4’lük sarsıntıyla kendini hatırlatan deprem, başka bölgelerde (mesela Marmara’da) yaşayan bizler için derin bir üzüntünün - yas duygusunun yanında utanarak dile getirdiğimiz bir korkuyu da ifade ediyor: İstanbul depreminde ne olacak? En yakınlarımıza bile zor itiraf ediyoruz, aklımızdan geçince kendimizi bencillikle suçluyoruz, “Şimdi öncelik bu değil” diyoruz ama insanın düşünmemesi mümkün değil. Ayrıca bir şeyler de daha fazla kayıp vermeden düşünülse keşke.
Tabii bu depremi düşünmeyi erteleme, aklına gelince öteleme halinde -bireyler için söylüyorum- en önemli sebep çaresizlik duygusu. Evim sağlam mı değil mi, nasıl öğreneceğim? Öğrenip ne yapacağım? Kendi adıma, üç yıl önce kiralık ev bakarken binaların depreme dayanıklılık durumuna dair elle tutulur tek bir bilgi edinememiştim. Korkmuyor muydum? Korkuyordum. Ama bir eve girmek gerekiyordu, hiçbir binanın deprem raporu yoktu, olan bir iki tanesi için bu, kirayı manasızca katlama sebebiydi. Diğerlerinin gerekçesi netti: Yıkım kararı çıkar diye kimse baktırmamıştı, baktırmak istemiyordu, baktırmaya niyeti olan kiracıyı da evinde istemiyordu zaten. Durduk yerde icat çıkarma, işgüzarlık etme, beğenmiyorsan tutma. Hele emlak fiyatlarının geldiği son noktada, beğenmiyorsan çık lütfen ki üç katına başkasına verebileyim.
Bilmemenin ‘mutluluğu’na sığınarak geldik bugüne. Kendi adıma ben “Artık İstanbul’u terk etmeniz lazım, nasıl yaşıyorsun orada, korkmuyor musun?” diyenlere kararlı şekilde kulak tıkayarak geldim, hâlâ da bu kolaycı önerileri yersiz buluyorum.
Neyse, bu süreçte binayı inceletmenin maliyeti, başvurmanın zorluğu gibi bin türlü bahanem, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin deprem risk haritası görece ‘sağlam’ bölgeler konusunda kılavuzum oldu. Şimdilerde İBB, 2019’dan beri devam eden Bina Tespit Projesi’nin kapsamını genişletti.
İTÜ’den akademisyenlerle birlikte yürütülen ‘hızlı tarama testi’ için internet sayfasından kolayca başvuru yapabiliyorsunuz, “Gelin benim yaşadığım binayı inceleyin, deprem risk durumunu ölçün” diyebiliyorsunuz. Ev sahibi olmanız gerekmiyor, kiracı olarak da yapabiliyorsunuz bunu ki zaten orada yaşayan ve canı söz konusu olan sizsiniz. 1999 sonrası yapılan binalar için başvurulamıyordu eskiden, artık onlar da kapsam dâhilinde. İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe’nin projenin ilk üç yılına dair verdiği bilgiler iç açıcı değil. 318 tane depremsiz, durduğu yerde çökebilecek durumda binadan, 1525 tane de yüksek riskli binadan söz ediyor. Üstelik 2022 sonuna kadar binaların yüzde 70’i depreme dayanıklılık ölçümü yapılması için izin vermemişken. Yüzde 30 üzerinden konuşuyoruz yani.
Peki, şimdi ne olacak? Depremden sonra yapıldığı bildirilen 60 binin üzerinde başvuru, en azından ‘yüzleşme’ ile ilgili bir adım atmakta olduğumuzu gösteriyor. Ama konuyla ilgili yorumların çoğu hâlâ başvurmayan binalara dair korkularla dolu. “Zorunlu olsun” diyorlar, “Kimsenin kararına bırakılmasın, birbirimize giriyoruz ev sahipleriyle, komşularla.” Ne kadar acı ve ne kadar haklı bir talep. Madem ders almıyoruz, üç gün sonra unutuyoruz, zorunlu olsun. İnsanın ve diğer canlıların hayatını paranın, rantın, her şeyin önünde tutmak zorunlu olsun.