Hayat ev sahiplerine mi pahalı?
Şu sıralar oturduğunuz masalarda, bulunduğunuz topluluklarda en çok ne konuşuluyor? Uzun süre sohbetlerimize damgasını vuran pandemi sırasını savdı. Yeni öğrendiğimiz hastalık haberleri gündemimizi bir dakikadan fazla işgal etmez oldu. Sanırım bittiğine inanma ihtiyacından oluyor biraz da, duymazdan gelirsek öyle olur diye umuyoruz. Ama onun yerini gene hiç iç açıcı olmayan bir konu olarak ev fiyatları aldı. Bulunduğum ortamlarda, yürürken yanından geçtiğim gruplarda, kulak misafiri olduğum yan masalarda ve tabii sosyal medyada aynı şey konuşuluyor: Pahalılık ve en çok da kira artışları. Hepimiz birbirimizin ne kadar kira verdiğini, kontratının ne zaman yenilendiğini, son zamda ev sahibiyle neler konuştuğunu ya da konuşmayı planladığını takip ediyoruz, kendimize de ona göre stratejiler belirlemeye çalışıyoruz.
Her ay enflasyon rakamları ve kiralara yapılabilecek zam oranı açıklanıyor gerçi ama hepimiz biliyoruz ki olaylar öyle gelişmeyecek. İşte nisan için TÜFE’nin 12 aylık ortalaması baz alınarak kira zammı 29.88 olarak belirlendi mesela. Ama benim gördüğüm - duyduğum ve de bizzat yaşadığım tecrübeler çoğunlukla ev sahiplerinin bununla pek ilgilenmediği yolunda. Onlar doğrudan sokağınızdaki yeni kiralık ev ilanlarını baz alıyor, “paşa gönlünüz isterse” söylemini benimsiyorlar. “Sen çıkarsan burayı üç - beş katına verebilirim” çünkü. Etrafım sokakta kalmamak için kirasını gücünün ve yasal zam oranının çok üstünde artırmak zorunda kalan insanlarla dolu ve tuhaf bir kadercilikle ev sahiplerine hak verenlerle dolu. Çünkü her şeyin fiyatı arttı. Neden iki sene önce bir eve istenen fiyatı vererek girmiş ve bu süreçte yasal zammı uygulamış birinin kendini diken üstünde hissetmesi gerekiyor, onun açıklaması yok ama.
Habertürk’ün konut fiyatlarıyla ilgili haberinde İnşaatçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım asıl maliyetlerin daha kiralara yansıtılmadığını söylüyor üstelik. “Tedbir alınmazsa yarın erişilemeyecek rakamlar olacaktır” diyor. Daha ne kadar erişilmez rakamlar talep edilebilir bilemiyorum. Enflasyonun, hayat pahalılığının bir tek ev sahiplerini etkilediği, kiracıların ise her ay ikiye katlanan maaşlarla çalıştığı ve hepsine ayak uydurabileceği gibi bir bilgi var da bizden saklanıyor mu acaba?
“Deniz seviyesinde tiyatro”nun dönüşü
2019’un haziran ayında “deniz seviyesinde tiyatro” sloganlı Datça Tiyatro Festivali’nin ikincisine gitmiş, isimlerini “doğada biri bir hata yaptığında diğerleri onun hatasını örten” hayvanlar olan mirketlerden alan genç Mirket ekibinin heyecanından çok etkilenmiştim. Birçok zorluğa (ve doğrusu festivale pek de destek olmayan Datça esnafına) rağmen bu geniş çaplı organizasyonun altından başarıyla kalkmışlardı. Fakat ayrılırken ortada bundan sonra festivalin nerede olacağına dair soru işaretleri olduğunu hatırlıyorum, nitekim cevap pandemi nedeniyle iki yıl gecikmeli olarak geldi: Ayvalık’ta.
Deniz Seviyesinde Tiyatro Festivali adını alan festival, katılımcılarını 23 - 26 Haziran arasında, Balıkesir Tiyatro Festivali kapsamında Ayvalık’ta ağırlayacak. Yine tiyatro oyunları, çocuk oyunları, konserler, atölyeler, söyleşiler ve daha bir sürü sürpriz olacak. Programın detaylarını sabırsızlıkla bekliyoruz.