Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Güneşli yazlara hasretle

Güneşli yazlara hasretle

12 Ocak 2023 - 12:01
.
“Zaman geçtikçe anlamı derinleşip güçlenen”, galiba bir film için söylenebilecek en güzel söz. . Şu sıralar çok konuşulan “Aftersun / Güneş Sonrası” için de son derece geçerli. Aradan birkaç saat hatta birkaç gün geçti, durup durup bir karesi, bir anı geliveriyor gözümün önüne. Açıp bir daha bakayım şu sahneye diyorum. İlginç, çünkü izlerken ara sıra “Eee?” dediğim oldu, “Ne olacaksa olsun artık”. Şok edici olayları peş peşe yaşayıp şaşırmamaya alışmış çağımız insanının defosu.
 
Halbuki “Aftersun”, zamanın daha yavaş aktığı, büyük büyük olayların yaşanmadığı, elimizdeki cep telefonundan sürekli birilerinin bizi yanıp sönen “Son dakika”larla dürtmediği bir çağın filmi. 1990’ların sonlarında bir tatil beldesinde geçiyor. Bakın gayrı ihtiyari “geçiyor” dedim, “olaylar bir tatil beldesinde gelişir” klişesinde olduğu gibi. Hayır, olaylar gelişmiyor, biz seyirci olarak 30-32 yaşlarında bir babayla 11 yaşındaki kızının (“Normal People” dizisiyle kalplerimizde yer eden Paul Mescal ve şahane Frankie Corio) tatiline eşlik ediyoruz. Bunu da yetişkin Sophie’nin hafızasında dolaşarak yapıyoruz, bir daha yaşanamayacak olan o kıymetli anıya onun gözünden bakarak, eski filmlerdeki yüzlere, gözlere, ellere yeni anlamlar katarak.
 
Filmin yönetmeni ve Sophie’si Charlotte Wells, izleyicilere yazdığı ve A24’ün sayfasında yayınlanan mektubunda -Pera Müzesi’nin blog’undan Esril Bayrak’ın çevirisiyle aktarıyorum- “Geçmişten bir anıyı yâd etmek ve o anın size ne hissettirdiğini hatırlamaya çalışmak yepyeni bir duyguyu beraberinde getiriyor; geçmişteki o anın şimdi sizin için ne anlama geldiği duygusunu” diyor ve filmin duygusunu “hasret” diye açıklıyor. “Söz dağarcığıyla epey zengin ve İngilizceye tercüme edilmesi zor bir dil olan Türkçede, hasret kelimesi özlem duymanın, sevginin ve kaybın taşıdığı anlamların bir araya gelmesinden oluşuyor” diye ekliyor. Duygusunu Türkçe bir sözcükle açıklamasının da bir nedeni var, babasıyla hasretle hatırladığı tatilleri için hep Türkiye’ye gelirlermiş. “Aftersun” da Fethiye Ölüdeniz’de çekilmiş zaten. Bu yüzden bizlerin burnunun direği iki kere sızlıyor izlerken ve hatırlarken.
 
Yaşadığınız sırada biteceği bilgisinin hüznüyle damgasını vurduğu ‘mutlu’ anlar vardır ya, onlarla örülü bütün film. Dondurup saklamak istersiniz ama geçer illa. Tatilin son günü, baba kız son akşam yemeklerinde, 50 bin lira vererek çektirdikleri polaroid fotoğrafta suretlerinin belirmesini beklerken şakalaşıyorlar. Bu çok neşeli görünen sahneye Candan Erçetin’in sesi eşlik ediyor; “Çok mu dertsiz duruyorum uzaktan bakınca? Çok mu kalender sandınız dert anlatmayınca?” Baba soruyor, “Nasıl geçti tatilin?”. Çok güzel geçmiş. “Neden hep burada kalmıyoruz?” diyor Sophie. Babasının sessizliği üzerine kıkırdayarak kendi sorusuna kendi cevap veriyor, “Hayatımız boyunca otellerde yaşayamayız”.
 
Charlotte Wells, ilk filmini seyirci karşısına çıkarmadan hemen önce yazdığı o mektupta “Bu filmde seyirciler olarak sizlere de yer var; umarım bu yeri sahiplenir ve hikâyeyi hissedebilmek adına size ait olan bu yeri doldurmak istersiniz” diyor. Bence başardığı en önemli şey bu filmin. Hikâyenin duygusu bir şekilde sizi de tutuyor. Geçirdiğiniz çocukluğa, anne babanızla ilişkinize, sevgiden ne anladığınıza ve daha bir sürü şeye bağlı olarak bu duyguyu seviyor ya da sevmiyorsunuz o ayrı ama sizde bir yeri var mutlaka. “Bence aynı gökyüzünü paylaşmamız güzel bir şey. Aynı yerde ve birlikte olamasak bile birlikteyiz bir bakıma” cümlesinin bir şey ifade etmeyeceği bir insan olabilir mi mesela?
 
Herhalde biraz da bu yüzden, 2022’nin en iyiler listelerinde hep ilk sıralarda yerini alan “Aftersun”, MUBI’ye de sosyal medyayı ikiye bölerek geldi. Hep olduğu gibi önce ömür boyu beklediği filmi sonunda bulmuş gibi sahiplenenler, hemen ardından “Bu mudur yani? Nesini sevdiniz anlamadım”cılar. Cevap gene filmin o sahnesine cuk oturan Candan Erçetin şarkısında olabilir; “Gamsız hayat herkese başka sorar geçmiş hesaplarını.”