Felaketler çağından sinemayla çıkış
Bir festival bir şehri ve tabii bir şehir bir festivali ne kadar etkileyebilir, değiştirebilir, bu bir festival için yaşamsal bir soru. Oradaki varlığının hayat üzerine bir etkisi oluyor mu, fark ediyor muyuz sokaklarında dolaşırken, yoksa salonlarda birtakım seyirciler bazı filmler izleyip kendi aralarında kritik ediyorlar ve bundan sokaktaki insanın haberi bile olmuyor mu.
Başka Sinema Ayvalık Film Festivali 2019 yılında geldiğimde de burayla bütünleşmesiyle beni çok etkilemişti. Sadece film izlemiyor, Ayvalık’ı tanıyor, yaşıyordu dışarıdan gelenler. Ayvalık’ta yaşayanlar içinse cömert bir paylaşım zamanıydı festival günleri. Filme giriyor çıkıyor, buluşma noktası Kraft’ta oturuyor, insan olarak ortak derdimiz olan meselelere dair söyleşiler izliyor ve konuşuyorduk. Birbirimizin gözüne bakarak, karşı karşıya oturarak. Bunun ne büyük nimet olduğunu bize döve döve anlatacak olan pandemi kapıda değildi henüz.
Sonra o felaket geldi bizi avucuna aldı, 2020 yılında Başka Sinema Ayvalık Film Festivali yapılamadı tabii. Yani sadece çevrimiçi gösterimler oldu ve biz pek çok elimizdeyken değerini bilmediğimiz şey gibi yüz yüze temasın, beraber film izlemenin ne demek olduğunu evlerimizde tek başımıza oturarak düşünme fırsatı bulduk. Bu sene hasret bitti ve 2 Eylül’de başlayan Ayvalık Film Festivali’nde esen havada “pamuklara sarma isteği” diye açıklayabileceğim bir duygu hâkim en çok. Evet, maskeliyiz, evet, Vural Sineması’ndaki gösterimler yarı kapasiteyle yapılabiliyor ancak ve hepimiz, salonlara alınan bütün seyirciler aşı kartlı ya da PCR testliyiz, evet endişemiz bitmedi ama beraberiz, yan yanayız.
Festival direktörü Azize Tan “Sanat böyle acil durumlarda kimi zaman bir öncelik olarak algılanmasa da, gideceğimiz yolu gösteren, kafamızdaki soru işaretlerine cevap bulan ya da daha fazla soru sorduran, hayattaki varlığımızı anlamlandıran bir ifade aracı ya da bir kılavuz” diyor. Film programını oluştururken de buna özen göstermişler zaten; aile kurumunu, geçmişle bugünün bağlarını, toplumun dayattığı kalıpları, bunlardan çıkıp yeni bir hayat kurma imkanını sorgulayan filmler seçmişler. “Buradan nereye?” adlı bölümde ise istiap haddini çoktan doldurmuş dünyanın sorunları mercek altında. Yoksulluk, gelir adaletsizliği, cinsiyet eşitsizliği ve tabii hiçbir sınır tanımayan, dünya kadar malın olsa beş para etmeyecek olan iklim krizi. Bu yılın panel ve söyleşileri de bu konuya odaklanıyor. Amfi tiyatroda Defne Koryürek moderatörlüğünde gerçekleşen panelin adı “Bu, Gelecek Yazların En Seriniydi” mesela. Kulağımızın üzerine yatıp “Gelsin, öyle düşünürüz” diyecek aşamayı geçtiğimizi yaşayarak, alev alev yanarak idrak ederken nasıl bu hale geldik diye bakan, hala yapılabilecek bir şeyler varsa, bunların oturulup konuşulduğu bir festival geçiriyor Ayvalık. Hani amaç oturup felaket senaryoları yazmak değil, yine Azize Tan’ın deyişiyle “Hep birlikte bu felaketler çağından bir çıkış aramak”.
Ayvalık Festivali’nin bence en hoş yanlarından biri yarışmasının olmaması. Sadece KAV Yılın Yönetmeni Ödülü veriliyor ki onun sahibi bu yıl “Çatlak” filminin yönetmeni Fikret Reyhan oldu. Yarışma olmayınca ne oluyor? Koskoca bir festivale bir ödül gecesi damgasını vurmamış, çoğunlukla kimseyi memnun etmeyen ödüllerin gölgesi festivale düşmemiş oluyor. Daha çok sinema konuşabiliyorsun, kulis yok, dedikodu malzemesine ihtiyaç duyunca gene Adana’nın, Antalya’nın geçmişteki jüri skandalları yetişiyor imdadına, Ayvalık’ın böyle bir yükü yok.
En şahane yanı ise ortalıkta koşuşan pırıl pırıl, gencecik öğrenciler. Türkiye’nin farklı üniversitelerinden Ayvalık’a gelen gençler hem organizasyonda görev üstlenerek tecrübe kazanıyorlar hem de konuk sinemacıların verdiği atölyelere katılıyorlar. Kültür İçin Alan iş birliğiyle AIMA’da gerçekleştiriliyor atölyeler ve Ramin Matin, Emine Yıldırım, Ersan Çongar, Tunç Şahin, Selen Uçer, Nisan Dağ, Müge Özen, Ali Erdemci, Nesimi Yetik, Çağıl Bocut, Bilge Işık, Fatoş Güner, Rozerin Tadik gibi isimler onlara bu işe nasıl başladıklarını, sektördeki deneyimlerini, karşılaştıkları zorlukları anlatıyor, onların sorularını yanıtlıyorlar.
Faydalı sohbetlerin edildiği, deneyim aktarımlarının yapıldığı, bölgesiyle iç içe geçen, Ayvalık ve çevresindeki yerleşim bölgelerine can suyu olan bir festival, Başka Sinema Ayvalık Film Festivali. Üstelik sadece dört yaşında ve bu dört yılın ikisine pandemi damgasını vurdu. Dileyelim ki bir daha yokluğu görülmesin, insanlığın bu zorlu sınavında sona gelmiş olalım.