Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Dikkat! Tiyatro çıkabilir

Dikkat! Tiyatro çıkabilir

20 Ağustos 2013 - 11:08
“Gezerken” dört oyun yazarının Twitter’da birbirlerine laf atarken “Neden yazmıyoruz?” demeleriyle başlayıp bir gecede ortaya çıkan bir oyun. Şimdi parkları dolaşıyorGezi olaylarının ne gibi kalıcı sonuçları olacağını, edebiyat, tiyatro, sinema literatürüne neler katacağını uzun vadede daha çok göreceğiz kuşkusuz. Herkesin durduğu yer ne kadar farklıysa, o kadar çeşitli sanat ürünü çıkacak. Ama galiba bunların ilki, ya da en azından benim bildiğim kadarıyla ilki, “Gezerken” adlı oyun. Daha park açıkken, orada etkinlikler sürerken yazılmıştı. Söz etmiştim daha önce, yazılışıyla bile bir ilk... Dört tane oyun yazarının Twitter’da birbirlerine laf atarken “Neden yazmıyoruz?” demeleriyle başlayıp bir gecede ortaya çıkan bir oyun. Aslında dört oyun. Dört yazar, dört oyun: Özen Yula, Yiğit Sertdemir, Cem Uslu, Mirza Metin...
İlk kez 8 Haziran Cumartesi, ait olduğu yerde, Gezi Parkı’nda sahnelendi “Gezerken”. Sonra da parkları dolaşmaya başladı. Ben oyunu Yoğurtçu Parkı’ndaki üçüncü sahnelenişinde izleyebildim nihayet.

Dört ayrı köşeden Gezi olayları

Herkesin durduğu yer ne kadar farklıysa, dedim ya, burada da dört ayrı köşeden anlatılmış Gezi olayları. İlk metin, Ekip Tiyatrosu’nun başarılı yazar ve yönetmeni Cem Uslu’nun yazdığı “Tesadüf ya da Değil”. Serkan Altıntaş çıkıyor ve anlatmaya başlıyor. Biraz tesadüfen yolu parka düşmüş, o güne kadar hayatında hiçbir eyleme katılmamış, olan biteni anlamlandırmaya çalışan, 32 yaşında bir vatandaş...

Ardından Sermet Yeşil geliyor ortaya. Reha Erdem’in “Kosmos”unda oynadığı, kuş gibi şakıyan, dallardan uçan, insan-hayvan arası Battal karakteriyle unutulmazlar arasına giren Yeşil, bu kez de bir sokak köpeği olarak karşımızda. Ve Destar Tiyatro’nun kurucularından Mirza Metin’in yazdığı metinde yine harikalar yaratıyor. Şu kadarını söyleyeyim, izleyicilerden biri köpeğiyle gelmişti, yirmi dakikadır oyuna arkasını dönmüş uyumakta olan kuçu, Sermet Yeşil’in çıktığı an itibarıyla ayağa dikildi ve pür dikkat izlemeye, her bulduğu boşlukta ona cevap yetiştirmeye başladı. Metin de son derece etkileyici, adı “Kağıtçı’nın Köpeği Kitmir”. Parkta olan biteni, asıl sahiplerinin, sokak hayvanlarının gözünden anlatıyor.

Üçüncü oyun, Özen Yula’nın yazdığı “Boşluğu Doldurmak”. 1977 1 Mayıs’ındaki Taksim’le bugünün Taksim’i arasında bir paralellik kuran, çok iyi kurgulanmış bir metin. Hani bu olaylar süresince hep dün-bugün karşılaştırması yapıldı, o günün gençleriyle bugününkiler kıyaslandı ya, bütün bunları şahane bir şekilde anlatıyor. Erdem Akakçe de son derece başarılı bir şekilde bize aktarıyor.

Sevinç Erbulak TOMA rolünde

Ve son oyun, “TOMA’nın Uyanışı”. Oyunların yazıldığı Kumbaracı50’nin evsahibi Yiğit Sertdemir’den. Sevinç Erbulak da TOMA rolünde. Evet, bildiğimiz TOMA. Aslında bu süreçte tanıyıp iyice haşır neşir olduğumuz TOMA. Olayların merkezinden bildiriyor. Ve gün be gün yaşadıklarıyla değişip dönüşüyor. Evet, “uyanıyor” bir anlamda.
Yoğurtçu Parkı da öyle... Komşu teyzeler geliyor yan apartmanlardan. “Ne var çocuğum burada?” diye soruyorlar. “Oyun var teyzeciğim”. “Ünlüler var mı?” “Var, teyzeciğim.”

Oturuyorlar yan yana, mahallelerine gelen misafirlerle diz dize. Biraz gülüp çekirdek çıtlayarak hoşça vakit geçirmek için. Oyunlar bittiğinde ama, bir duruyorlar. Evet, hoş vakit geçirilmiş ama konuşmalarını duyuyorum, “Neden oldu bunlar? Böyle mi oldu sahiden?”

Cem Uslu’nun metnine gidiyor aklım. O gördüklerini, yaşadıklarını saf saf anlatan oğlanın ettiği cümleye... “Ne değişecek?” diyorlar, “Ben değiştim işte.”

“Gezerken” yarın saat 20.00’de Beylikdüzü Çamlık Parkı’nda. Daha sonra kim bilir hangi parkta... Ülkenin parklarında insanın karşısına aniden tiyatro çıkar oldu. İnsanlar yaz gecelerinde evlerinde oturacaklarına yan yana oyun izler oldu. Hiçbir şey olmadıysa bu oldu. Az şey mi?