Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Demir parmaklıklar neyi hapsedebilir?

Demir parmaklıklar neyi hapsedebilir?

30 Mart 2017 - 10:03 | Zeynep Özyağcılar (Josie), Gözde Çetiner (Gardiyan) ve Güzin Özyağcılar (Fay), Tiyatro Martı'nın sahnelediği 'Demir'de.
İskoçyalı feminist yazar Rona Munro’nun 2002 yılında yazdığı ‘Demir / Iron’da, kızının kendisi yerine hayatın tadını çıkarmasını isteyen mahkum Fay ve kendini annesini hapisten çıkarmaya adamış Josie'yi Güzin ile Zeynep Özyağcılar canlandırıyor
Son derece yalın ve daha salona adım attığı anda insanı her şeyden önce soğukluğuyla çarpan bir sahne. Arkada demir parmaklıklı bir hücre, önce bir görüş masası, iki sandalye. Hücreyle masanın olduğu salona gene demirden rampalarla iniliyor. Bu atmosferde herhangi bir sıcak duygunun yeşermesi hayal edilemez, değil ki birbirini 15 yıl görmemiş bir anne kızın kaynaşması, kayıp zamanı yakalayıp ortak anılara yeniden tutunur hale gelmesi.
 
Nitekim 11 yaşından babası mezara, annesi hapishaneye girdiği için öksüz - yetim olarak 25 yaşına gelmiş Josie’nin ziyareti de pek hayırlı sonuçlara varacak gibi görünmüyor. Ama bir derdi var Josie’nin, 11 yaşından öncesini hatırlamıyor ve annesinin babasını neden öldürdüğünü bilmiyor. Bunları çözmek için de tabii önce annesini tanıması şart.
 
Annesi Fay, hapishanede geçen 15 yılın demir gibi sertleştirdiği bir kadın. Görünürde. Tanıdıkça görüyoruz ki küçücük alanda yetiştirdiği bitkiler gibi çiçek açmaya hazır bir genç kız kalbi taşımakta. Aradan geçen yıllar, öldürdüğü kocasına olan aşkı dahil, içini pırpır ettiren hiçbir duyguyu öldürmemiş.
 
Sadece gerçeğin peşinde
 
İstiyor ki kendini kariyerine adamış, flört ve eğlence ihtimallerine kapılarını kapatıp adeta üzerine bir zırh geçirilmiş gibi dimdik ve en çok da sertliğinden kırılmaya hazır kızı onun yerine gülsün, eğlensin, yaşasın. O sımsıkı topladığı saçlarını açsın önce, üzerine kırmızı bir elbise giysin, yüksek topuklu pabuçlar geçirsin ayağına ve dansa gitsin mesela. 15 yıldır demir parmaklıklar arkasında Fay’in unutmadığı ne varsa hepsi kızının olsun. Yaşama sevinci, heyecan, coşku, aşk... Bunlar hapsedilemiyor, denemek nafile.
 
Sıkıcı derecede içine kapalı Josie ise sadece gerçeğin peşinde. Gerçeğin ve annesini demir parmaklıkların arkasından çıkarmanın...
 
İskoçyalı feminist yazar Rona Munro’nun 2002 yılında yazdığı ‘Demir / Iron’, prömiyerini Edinburgh’da yapmış, Royal Shakespeare Company ve National Theatre dahil dünyanın pek çok topluluğunca çokça sahnelenmiş bir oyun. Bir süredir Tiyatro Martı tarafından Serkan Üstüner’in rejisiyle sahneleniyor ve ilk kez gerçek bir anne kız; Güzin ve Zeynep Özyağcılar tarafından oynanıyor.
 
Özgür olan kim?
 
Çarpıcı bir metin, ‘Demir’. Defalarca işlenmiş bir konuya yeni sorular eklemeyi başarıyor. Cihan Asar’ın atmosferi kurmakta son derece etkili sahne tasarımı, en önemli artılarından. Serkan Üstüner, oyunculukları öne çıkaran, sade bir sahneleme anlayışı tercih etmiş. Yalnız sahne aralarındaki uzun kararmaların, özellikle aradan günler ve geceler geçtiğini anlatmak için seçilen uzun es’in seyirciyi oyundan koparan bir yanı var. Finalde Güzin ve Zeynep Özyağcılar’ın gerçek hayatlarından eski fotoğrafların duvara yansıtılmasının da seyirciyi oyunun gerçekliğinden uzaklaştırdığını söylemeliyim.
 
Zeynep Özyağcılar, sahnede bambaşka bir sıcaklığı olan bir oyuncu. O tedirgin ve kaskatı duruşuyla gelip oturduğu görüş masasını her ziyaretinde katman katman açılan ve çözülen Josie’nin değişimini çok başarılı bir şekilde yansıtıyor. Günden güne değişen duygularını, annesinin kendisini içinde görmek istediği kırmızı elbiseye doğru adım adım gidişini izlemek son derece keyifli.
 
Yılların deneyimli oyuncusu Güzin Özyağcılar’ın can verdiği Fay ise kızı için hayal kurarken insanın içini ısıtan bir kadın, o flörtten, aşktan kopmamış kıpır kıpır halleri çok tatlı. Ancak zaman zaman aşırı yüksek çıkışları ve özellikle kullandığı kalın bir sesi var, bu da inandırıcılığı zedeleyebiliyor. Gardiyanlarda Gözde Çetiner ve Burak Tanay’ı izliyoruz.
 
Son söz olarak; gördüğümüz iki insandan hangisi tutsak, özgür olan kim, gibi sorular sorduran, kaderleri göbek bağıyla birbirine bağlı bu iki kadının birbirini 15 yıllık boşluğun üstüne ne kadar tanıyıp değiştirebileceğini düşündüren bir oyun, ‘Demir’. Üstelik cezaevinin insanı sadece tutsak değil, hayallerine kadar el koyarak köle de etmeye çalışan katı kuralları ve hiç insani bir duygu taşımamış gibi görünen gardiyanların katı bakışları altında.