Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Canavarlarla yüzleşme

Canavarlarla yüzleşme

03 Mart 2015 - 04:03
İyi oyunculuk konusunda gerçek bir maden olan ‘Çekmeceler’in en büyük yükünü de o hastalığının farklı aşamalarını adeta derisinin içinden söküp çıkararak oynayan Ece Dizdar taşıyor

Anne babası tiyatro sahnesinin başarılı oyuncuları... Kulislerde büyüyor; onu kucaktan indirmeyen ablalarının, abilerinin elinde, ışıkların, yaldızların, şatafatın içinde...
Ama hepsi bir yana, kral babası bir yana... Babası bu, sever de döver de... Hatta en çok da sevdiğinden döver. Annesini de döver, o dayanamayıp gittikten sonra hayatına giren Ayşe ablasını da, tabii ki ‘küçük prenses’i Deniz’i de. Hep sevgisinden, büyüyünce anası gibi ‘o.pu’ olmasın diye...  Hem hepsi ‘oyun’, annesinin dediği gibi... Öyle olmasa sonra kendi açtığı yaraları kendi sarmaya çalışır mıydı babası?


 Üç yıl önce ‘Zenne’yle parlak bir çıkış yapan Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yeni filmi ‘Çekmeceler’, bu sefer dehşet verici ve aslında bir o kadar da ‘sıradan’ bir aile hikayesi anlatıyor.


Çünkü evet, dört beş yaşındaki kızını ayrı kaldığı annesinin battaniyesinin altına girip mastürbasyon yapıyor mu diye anahtar deliğinden gözetleyen, yakalarsa eline makası alıp kesmekle tehdit eden, koca kız olduğunda hâlâ ıslak mı diye don kontrolü yapan bir baba, pek ortalıkta anlatılası bir hikaye olmadığından, birilerine ‘fantastik bir figür’ gibi gelebilir. Ya da bütün bunlar olurken kızını alıp olay yerinden sonsuza kadar kaçması gerekirken “Oyun o kızım, oyun, baban oyun oynuyor” diye bir masal dünyası kuran ve o masalı tek başına terk eden bir anne...

Çekmeceler bir gün açılır


Ama yönetmenlerin Ayşe Arman’a verdikleri röportajda hikayenin tamamının bir arkadaşlarının başından geçtiğini söylemeleri bir yana, hepimiz biliyoruz aslında o kapalı kapıların ardında, dört duvarların, dikilmiş yenlerin içinde ne kırık kollar gizli olduğunu. Ne kadar çok babanın ‘o.pu olmasın’, aman ‘namuslu’ olsun diye diye kızlarını hasta ettiğini, çocuklarının ruhunda ömür boyu iyileşmeyecek yaralar açtığını... Bir o kadar annenin de olan bitene göz yumduğunu, o dayakları, baskıları ve de ‘tacizleri’, ‘oyun’ süsüyle yenir yutulur hale getirdiğini...


O zorla kilitlenip derinlere kaldırılmış ‘Çekmeceler’ bir gün açılıyor ve ortaya bin türlü bela saçılıyor işte. ‘Deniz’in durumunda, sevgiyle şiddeti birbirine karıştıran, ruhundaki boşluğu kendine verdiği zararlarla, şefkat açlığını şiddetle gidermeye çalışan, babasına inat ‘namussuz’ olmak için ter ter tepinen ve giderek de daha büyük bir felakete sürüklenen bir kadın çıkıyor ortaya.

Dev oyunculuk performansı


Caner Alper ile Mehmet Binay’ın başarısı, bunu anlatırken kolaycılığa kaçıp ortaya tek bir günah keçisi çıkarıp atmamış olmalarında. Taner Birsel’in müthiş oynadığı babadan nefret edip kurtulamıyorsunuz. Onun da iyi yanları, şefkatli anları, insani zaafları var. Var ki anlaşılır olsun, Deniz’in o her şeye rağmen baba tutkusu... Ya da yine Tilbe Saran’dan dev bir oyunculuk performansı izlediğimiz anne, bütün zaaflarıyla sizi aynı anda sinir ederken bir yandan da çaresizliğine ağlayasınız geliyor... Kafası kırılana kadar adamı terk etmeyen Nilüfer Açıkalın’ın şahane ‘üvey anne’si Ayşe’ye, aynı şekilde...


İyi oyunculuk konusunda gerçek bir maden olan ‘Çekmeceler’in en büyük yükünü de o hastalığının farklı aşamalarını adeta derisinin içinden söküp çıkararak oynayan Ece Dizdar taşıyor. Kendisi ne acılar çekti kim bilir ama Dot sahnelerinin bu kıymetli yıldızını beyazperdede böyle zor bir karakterde izlemek büyük keyif. Yine Dot’tan Pınar Töre’nin ‘Ceylan’da, Tuğrul Tülek’in ise beş dakikalık sahnesiyle filme damgasını vuran rock yıldızında nasıl parladığını göreceksiniz.


Son derece incelikli çizilmiş karakterleri ve yine ‘Zenne’deki gibi felaketleri şeker renge boyayan göz alıcı atmosferiyle ‘Çekmeceler’, cuma günü vizyonda. Film ‘namus’ takıntılı bir toplumun en mahrem ‘çekmeceler’ini açıyor. İçlerinden çıkacak canavarlarla yüzleşmeye hazır olun.