Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Bu akademide tek sınır düşler
Bu akademide tek sınır düşler
04 Temmuz 2014 - 12:07Daha kurmaya başladığınızda ‘gerçekçi’ birilerinin sizi “Amma uçtun” diye durduracağı bu düş, Kaş’ın Çukurbağ köyünde hayata geçmiş durumda
Engelli bireylerin sizin kadar ‘engelsiz’ bir hayatı olması gerektiğine inanıyorsunuz değil mi? Spor yapmalılar, evet... Sanatla ilgilenmeliler, tabii ki... Ama bunun pratiğe nasıl geçirileceği üzerine kafa yordunuz mu hiç? Nasıl düşleyeceğiz ‘engelsiz’ ve ‘eşit’ bir yaşamı?
Birileri düşlemiş işte... Başta Ercan Tutal... 17 yıl önce, Kaş’ta dalış eğitmenliği yaparken ‘Dalmak Özgürlüktür’ diye bir proje düşlüyor ve üç yılda 3 bin engelliyi daldırıyor...
Dalmak özgürlük
2002’de, bir spor kampı düşlüyor bu kez, engelliler için, ‘Alternatif Kamp’ hayata geçiyor. 2008’de başkanı olduğu Alternatif Yaşam Derneği (AYDER), Türkiye Vodafone Vakfı, Kalkınma Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ortaklığında Düşler Akademisi doğuyor bu kez. Engelli ve sosyal dez-avantajlı bireylere ücretsiz kültür sanat eğitimi veren bir akademi.
Paranın adı yok
Vokal, ritim, dans, film, müzik, resim, tasarım... Aklınıza ne gelirse... Tek sınırınız düşleriniz... Misal, “Kaş’ta 13 dönümlük bir arazi üzerine bir tesis kuralım, yazları Alternatif Kamp, kışları Düşler Akademisi olsun, bir de tarlamız olsun, ekelim biçelim, ekolojik yaşam deneyimimizi paylaşalım, paranın da sözü geçmesin” dediniz...
Daha kurmaya başladığınızda ‘gerçekçi’ birilerinin sizi “Amma uçtun” diye durduracağı bu düş, Kaş’ın Çukurbağ köyünde hayata geçmiş durumda.
Gönüllülerden Ali Şenol gezdiriyor bizi, bu kapısı bacası olmayan cennetten bozma tesiste. Kapısı yok evet, çünkü herkese açık. 1944 yılında köylülerin imece usulüyle inşa ettiği ilkokulmuş burası. Daha sonra ahır olarak kullanılmaya başlamış. İki sene önce de AYDER, Kaş Kaymakamlığından ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan burayı alıp aslını koruyarak restore etmiş. Artık dev bir kütüphane olan eski müsamere salonunun tahtaları bile duruyor. Şu an 11 bin kitapları var, hedef 22 bin, kütüphanenizi boşaltmak değil, anlamlı bir yere ‘miras bırakmak’ istiyorsanız iletişime geçebilirsiniz.
Kamp 12 Haziran’da açılmış ve Muğla Engelsiz Basketbol Takımı ile İstanbul Düşler Kumpanyası’nı ağırlamış. Bir kumpanyaları var, bir de Social Inclusion Band adlı orkestraları. Yakında albüm kayıtları için kamptaki stüdyoya girecekler. Stüdyo profesyonel müzisyenlerin de kayıt yapacakları bir yer olarak yaşayacak. Yöredeki gençler için bir nefes alma alanı burası. Bir yandan engelli gençleri Düşler Akademisi’ne getirmek için çalışmaları sürdürürken bir yandan da köyün kızlarından voleybol, erkeklerinden dağ bisikleti takımı kurmuşlar.
Bunlar kim?
“Köylüler hemen bağırlarına bastılar mı sizi?” diye soruyorum, “İlk başta kim bu adamlar diyorlardı, önce çocuklar geldi, arkadan aileleri” diye anlatıyor Ali Şenol: “Şimdi sürekli iletişim halindeyiz. Her gelen buraya bir şey getiriyor, aşçımız yokken yemek yapıyorlardı bize... İmam gelmiyordu başta, kızları geliyordu, şimdi o da hep burada, masa tenisi oynuyoruz.”
Ali 2008’den beri işin içindeymiş, “Dört ay önce de çalıştığım ajanstan istifa ettim, neyim varsa buraya bağışladım. Kendim de dahil olmak üzere” diyor, “Mülkiyetsizlik güzel.”
Anlaması zor, değil mi? Biz alışık değiliz, sahip olmadan yaşamaya... Kimse kimseye emir vermiyor, bir işin yapılacağını görüyorsun ve yapıyorsun, o kadar. Hesap vermiyorsun kimseye. Para? Para da yok, buna ihtiyacın da yok... Sadece huzurla aldığın nefes var, güldürdüğün yüzler var... “Ne kadar düşlersen, o kadarı gerçek oluyor” diyor, Ali: “Burası böyle...”
Yarına kalacak 100 bin yüz
Kampın resim galerisi, ahırdan dönüştürülmüş. Bir bölümü yöreye ait bir müze haline getirilecek. Şu anda ise sekiz senedir devam eden ‘Yüz Bin Yüz’ projesine ev sahipliği yapıyor. Nejat Nazaroğlu, Murat Özbey ve Ayşegül Kıran’ın bu yüzyılda yaşamış 100 bin insanın fotoğrafını çekip gelecek nesillere bırakma amacıyla başlattıkları proje... Yüzler arasında Muammer Güler’den BM Genel Sekreterine, Cem Yılmaz’a kimi ararsanız var... Ama perdenin önünde dururken fark yok, aralarında.