Gidebilenler için deniz, güneş, tekne, hepsi güzel ama şehirde kalanların da artık oyunların ve konserlerin başlaması gibi bir beklentisi var. Ve nihayet tek tek yeni sezon programları açıklanmaya başladı.

 

Geçen gün Salon İKSV’de toplandık, Tektekçi’nin kokteylleri ve Belle and Sebastian’dan Richard Colburn’un DJ seti eşliğinde.

 

Daha çok yeni keşiflerin mekanı olarak bilinen mekanın ekim-kasım-aralık programında yine yükselmekte olan birçok grup olduğunu müjdeleyen Bengi Ünsal’ın konuşmasının ardından; programa dair bir minik video izledik ve her çıkan grupta salona bir heyecan dalgası yayıldı.

 

Alkışların şiddetinden anlayabildik ki, merakla beklenen bir dolu grup var listede, başta 10 Ekim’deki açılış grubu Future Islands olmak üzere.

 

Bengi Ünsal’ın dediğine göre gelecek grupların bazılarını İKSV Genel Müdürü Görgün Taner de tanımıyormuş, ki kendisi müzik ilgisi-bilgisiyle bilinir ama belli ki çok yakında “Vay be, İstanbul’a, Salon’a gelmişlerdi” diyeceğiz arkalarından.

 

Ünsal’ın şahane ifadesiyle söylersek; “Biz geleceğin büyük isimlerini henüz bir üst lige geçmeden yakalayıp Salon’un samimi atmosferinde müzikseverlerle buluşturmak için çabalıyoruz...”

 

 

Bunu nasıl yapıyorlar?

 

Kendi keşif güdüleri ve #peceteyeistek hashtag’iyle topladıkları isteklerle ‘Salon’un arkadaş çevresi’ olarak tanımladıkları müzik yazarları, bloggerlar ve salon sahiplerinin istekleri doğrultusunda...

 

Suuns, Marissa Nadler, The Boxer Rebellion, Emilie Simon, East India Youth, Tom Adams, Owen Pallett, Red Snapper, Kairos Quartet, Arild Andersen Trio, Submotion Orchestra, GoGo Penguin Salon’un ilk üç ay konuklarından... Hatta bir son dakika haberi, East India Youth ve GoGo Penguin güncel müzik dünyasının en prestijli ödüllerinden Mercury’ye aday gösterildi, yeni. Bir üst ligin kapısında, son duraktayız, yani.

 

 

Türkiye’den seslere de açık Salon’un kapıları. Gevende mi istersiniz, Birsen Tezer mi, Taksim Trio mu, İncesaz mı?

 

Ve belki daha adını duymadığınız genç müzisyenler mi... Unutmayın ki  Mabel Matiz’i de ilk Salon’da izlemiştik.

 

O gece kendisi de açılıştaydı, yeni albümün kayıtlarına girmek üzereymiş, bu da bir başka iyi haberimiz olsun...

 

Tiyatro da olacak Salon’da yine. Pazartesi akşamları Oyun Salonu’na dönüşecek mekan. Neticede burası yine şehrimizin vahalarından biri olarak bu kış da nefes aldırıp verdirmeye devam edecek.

 

Biletler de bugün satışa çıkıyor, bence acele edin.

 

 

 

Salon’un yeni programında beni en çok heyecanlandıran isimlerden biri, Gaye Su Akyol oldu.

 

Bu ara ne zaman bir masada toplansak, hele rakı da içiliyorsa hemen hoparlöre onun sesi veriliyor.

 

Ya ‘Develerle Yaşıyorum’ ya ‘Pink Floyd’un Dediği Gibi’ ama en çok da ‘Biliyorum’... Çünkü ne diyor? “Rakıyı sensiz içeyim diye/Köprüyü yalnız geçeyim diye/Küllenip biteyim diye/Sevdirdin kendini biliyorum.”

 

Kadehler tokuşturulur, bir yudum daha alınır, şarkı başa sarılır...

 

Zaten bütün şarkılarında böyle bir hüzünlere mi gark olsanız, kendinizi yollara mı vursanız bilemediğiniz bir hava var. Takıyor insanı peşine...

 

Ressam Muzaffer Akyol’un kızı, Gaye Su. Hem antropolog, hem resim yapmakta. Ve iyi ki de beste...

 

Kendisine ait dokuz parçadan oluşan ‘Develerle Yaşıyorum’ albümü Büyük Ev Ablukada’nın kurduğu Olmadı Kaçarız Plakçılık’tan çıkmış.

 

“Geç keşfetmek hiç keşfetmemekten iyidir” diyerek dinlemediyseniz önce albümü edinmenizi öneriyorum. Konseri önerecek değilim çünkü onun sadık takipçi kitlesi zaten Salon’u dolduracak, ihtimal izdiham olacaktır...