Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Aile yapısını güçlendirecek film budur
Aile yapısını güçlendirecek film budur
19 Şubat 2013 - 07:02Can Candan'ın, çocuklarının LGBT kimlikleriyle karşılaşan ailelerin öykülerini sunduğu "Benim Çocuğum"da şu gerçeği anlıyoruz: Aynı evin içinde birbirini tanımadan bir ömür geçiren insan topluluğuna "aile" denir
‘Benim Çocuğum’, bir belgesel. Hayatlarının bir döneminde çocuklarının eşcinsel ya da trans olduğunu öğrenen yedi anne-baba, en sade, maskesiz, boyasız halleriyle hikayelerini anlatıyor kameraya
“Benim sevgili oğlum, benim sevgili oğlum değilmiş. Başka biriymiş...” Onca çarpıcı, sarsıcı, etkileyici andan bunu not etmişim filmi izlerken. Şule Ceylan’ın, oğlunun eşcinsel olduğunu öğrendiği, daha doğrusu artık bu gerçekten kaçamayacak noktaya geldiği anı tarif ederken kullandığı cümleler bunlar. Öyle doğal, öyle naif söylüyor ki... Ve aslında hangi anne-baba çocuğunu biraz daha yakından tanısa bunu söyleyecektir. Eşcinsel olduğunu öğrenmesine hiç gerek yok. Aynı evin içinde birbirini tanımadan bir ömür geçiren insan topluluğuna aile diyoruz çünkü.
Bu kadar çarpılacağımı tahmin etmemiştim
‘Benim Çocuğum’, bir belgesel. Hayatlarının bir döneminde çocuklarının eşcinsel ya da trans olduğunu öğrenen yedi anne-baba, en sade, maskesiz, boyasız halleriyle hikayelerini anlatıyor kameraya. Filmin yönetmeni Can Candan’la ve bu yürekli anne babalarla tam geçen yıl bu zamanlar tanışmıştım. İçlerinden üçüyle, Ömer-Şule Ceylan ve Pınar Özer’le konuşmuş, hayatlarını değiştiren ‘o anı’ onlardan dinlemiştim. Ve nihayet, tam bir yıl sonra, filmi izleyebildim. Neredeyse hepsinin hikayelerini biliyordum. Buna rağmen bu kadar çarpılacağımı tahmin etmemiştim...
Gösterimden sonra Can Candan’la da konuştuk, ne müzik kullanmış, ne fotoğraflarla süslemiş, sadece kamerayı kurmuş bırakmış sanki, verdiği duygu bu. Çünkü zaten hikayelerin kendileri o kadar çarpıcı ki, fazladan tek bir süse ihtiyaç yok. Çocukların fotoğraflarının kullanılmamasının sebebiniyse “Herkes oraya kendi kafasındaki görüntüyü koysun istedim” diye açıklıyor. Anlatılan çocuğun yüzünü görüp “Bu başka bir çocuk, benimle ilgisi yok, bir yabancı” diye mesafe alamasın. Kendi çocuğunu ya da kendi çocukluğunu koyabilsin oraya... Çünkü anlatılan sadece bir aile hikayesi. Öyle ‘marjinal’, efendim ‘uçlarda gezinen’ birilerinin yaşadığı tuhaf maceralar değil.
Bu ülkeyi kurtaracak soru
İçlerinde annesine sesini çok küçük yaşta “Anne ben başkayım, bedenim başka” diye isyan ederek duyuran da var, göğüsleri çıkmasın diye aç kalıp 30’lu kilolara düşen de... Ama hepsinden önemlisi, çocuğunu olduğu gibi, nasılsa öyle, elalemin ne diyeceğini düşünmeden kabul eden, ona her adımında destek olan, bir de üzerine başkaları aynı sıkıntıları yaşamasın diye bayrağı eline alıp sokaklara dökülen muhteşem anne-babalar var. LİSTAG (LGBT Aileleri İstanbul Grubu) adı altında örgütlenip Eşcinsel Onur Haftası’na bir bayrama hazırlanır gibi hazırlanıyor, ellerinde “Babanım, yanındayım, annenim yanındayım”, “Benim çocuğum eşcinsel” pankartlarıyla yürüyorlar. Sık sık biraraya gelip deneyimlerini paylaşıyor, Türkiye’nin dört bir yanından aralarına katılan yeni ebeveynlere yol gösteriyorlar.
Göreceksiniz, sizin gibi ‘sıradan’ anne-babalar bunlar. Çocuklarını dünyaya getirirken eşcinsel denince aklına sadece Zeki Müren gelen anne babalar. Ama hayatın onlara sunduğu farklı gerçeği tabii ki zorlanarak ama bir şekilde elele vererek aşmışlar. Aslında şimdi gerçek bir aile olmuşlar. İzlerken soracaksınız muhtemelen kendinize, “Aynı durumda ben ne yapardım?” diye. Bu, eşcinsellerin öldürüldüğü, cinsel yönelimleri nedeniyle türlü baskılara uğradığı, televizyon dizilerinde ancak komedi unsuru olarak kullanıldığı bir ülkeyi kurtaracak sorudur.
Sözüm, Kültür Bakanlığı’na
Kültür Bakanlığı’na da bir diyeceğim var: Hani aile yapısını güçlendirecek filmlere destek vermek gibi bir niyetiniz vardı ya, eğer temeli yalanla değil de sevgiyle atılmış, bireylerinin birbirini olduğu gibi kabul edip sevdiği şeye aile diyorsak, onu güçlendirecek bundan âlâ film bulamazsınız.
31 şehirde online gösterim
‘Benim Çocuğum’, şimdilik !f İstanbul kapsamında gösteriliyor, 21, 23 ve 24 Şubat’ta. Ama biletler çoktan tükendi, keşke ek gösterim konsa. Ve keşke bu ilgi dağıtımcıların dikkatini çekse. Şimdilik görmek isteyenlere önerim şu: 24 Şubat Pazar günü saat 13.00’teki gösterim aynı anda internet üzerinden 31 şehirde daha izlenebilecek. Ayrıntılar www.benimcocugumbelgeseli.com adresinde.
‘Benim Çocuğum’, bir belgesel. Hayatlarının bir döneminde çocuklarının eşcinsel ya da trans olduğunu öğrenen yedi anne-baba, en sade, maskesiz, boyasız halleriyle hikayelerini anlatıyor kameraya
“Benim sevgili oğlum, benim sevgili oğlum değilmiş. Başka biriymiş...” Onca çarpıcı, sarsıcı, etkileyici andan bunu not etmişim filmi izlerken. Şule Ceylan’ın, oğlunun eşcinsel olduğunu öğrendiği, daha doğrusu artık bu gerçekten kaçamayacak noktaya geldiği anı tarif ederken kullandığı cümleler bunlar. Öyle doğal, öyle naif söylüyor ki... Ve aslında hangi anne-baba çocuğunu biraz daha yakından tanısa bunu söyleyecektir. Eşcinsel olduğunu öğrenmesine hiç gerek yok. Aynı evin içinde birbirini tanımadan bir ömür geçiren insan topluluğuna aile diyoruz çünkü.
Bu kadar çarpılacağımı tahmin etmemiştim
‘Benim Çocuğum’, bir belgesel. Hayatlarının bir döneminde çocuklarının eşcinsel ya da trans olduğunu öğrenen yedi anne-baba, en sade, maskesiz, boyasız halleriyle hikayelerini anlatıyor kameraya. Filmin yönetmeni Can Candan’la ve bu yürekli anne babalarla tam geçen yıl bu zamanlar tanışmıştım. İçlerinden üçüyle, Ömer-Şule Ceylan ve Pınar Özer’le konuşmuş, hayatlarını değiştiren ‘o anı’ onlardan dinlemiştim. Ve nihayet, tam bir yıl sonra, filmi izleyebildim. Neredeyse hepsinin hikayelerini biliyordum. Buna rağmen bu kadar çarpılacağımı tahmin etmemiştim...
Gösterimden sonra Can Candan’la da konuştuk, ne müzik kullanmış, ne fotoğraflarla süslemiş, sadece kamerayı kurmuş bırakmış sanki, verdiği duygu bu. Çünkü zaten hikayelerin kendileri o kadar çarpıcı ki, fazladan tek bir süse ihtiyaç yok. Çocukların fotoğraflarının kullanılmamasının sebebiniyse “Herkes oraya kendi kafasındaki görüntüyü koysun istedim” diye açıklıyor. Anlatılan çocuğun yüzünü görüp “Bu başka bir çocuk, benimle ilgisi yok, bir yabancı” diye mesafe alamasın. Kendi çocuğunu ya da kendi çocukluğunu koyabilsin oraya... Çünkü anlatılan sadece bir aile hikayesi. Öyle ‘marjinal’, efendim ‘uçlarda gezinen’ birilerinin yaşadığı tuhaf maceralar değil.
Bu ülkeyi kurtaracak soru
İçlerinde annesine sesini çok küçük yaşta “Anne ben başkayım, bedenim başka” diye isyan ederek duyuran da var, göğüsleri çıkmasın diye aç kalıp 30’lu kilolara düşen de... Ama hepsinden önemlisi, çocuğunu olduğu gibi, nasılsa öyle, elalemin ne diyeceğini düşünmeden kabul eden, ona her adımında destek olan, bir de üzerine başkaları aynı sıkıntıları yaşamasın diye bayrağı eline alıp sokaklara dökülen muhteşem anne-babalar var. LİSTAG (LGBT Aileleri İstanbul Grubu) adı altında örgütlenip Eşcinsel Onur Haftası’na bir bayrama hazırlanır gibi hazırlanıyor, ellerinde “Babanım, yanındayım, annenim yanındayım”, “Benim çocuğum eşcinsel” pankartlarıyla yürüyorlar. Sık sık biraraya gelip deneyimlerini paylaşıyor, Türkiye’nin dört bir yanından aralarına katılan yeni ebeveynlere yol gösteriyorlar.
Göreceksiniz, sizin gibi ‘sıradan’ anne-babalar bunlar. Çocuklarını dünyaya getirirken eşcinsel denince aklına sadece Zeki Müren gelen anne babalar. Ama hayatın onlara sunduğu farklı gerçeği tabii ki zorlanarak ama bir şekilde elele vererek aşmışlar. Aslında şimdi gerçek bir aile olmuşlar. İzlerken soracaksınız muhtemelen kendinize, “Aynı durumda ben ne yapardım?” diye. Bu, eşcinsellerin öldürüldüğü, cinsel yönelimleri nedeniyle türlü baskılara uğradığı, televizyon dizilerinde ancak komedi unsuru olarak kullanıldığı bir ülkeyi kurtaracak sorudur.
Sözüm, Kültür Bakanlığı’na
Kültür Bakanlığı’na da bir diyeceğim var: Hani aile yapısını güçlendirecek filmlere destek vermek gibi bir niyetiniz vardı ya, eğer temeli yalanla değil de sevgiyle atılmış, bireylerinin birbirini olduğu gibi kabul edip sevdiği şeye aile diyorsak, onu güçlendirecek bundan âlâ film bulamazsınız.
31 şehirde online gösterim
‘Benim Çocuğum’, şimdilik !f İstanbul kapsamında gösteriliyor, 21, 23 ve 24 Şubat’ta. Ama biletler çoktan tükendi, keşke ek gösterim konsa. Ve keşke bu ilgi dağıtımcıların dikkatini çekse. Şimdilik görmek isteyenlere önerim şu: 24 Şubat Pazar günü saat 13.00’teki gösterim aynı anda internet üzerinden 31 şehirde daha izlenebilecek. Ayrıntılar www.benimcocugumbelgeseli.com adresinde.