Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | 20'nci yıla bu yakışırdı

20'nci yıla bu yakışırdı

08 Mart 2016 - 04:03 | Robert Lepage, 'Needles and Opium'da Jean Cocteau ve Miles Davis üzerinden bir dönemi anlatıyor.
Geçen hafta 20’nci İstanbul Tiyatro Festivali’nde neler izleyeceğimizi öğrendik, belli ki mayısta nereye yetişeceğimizi bilemeyeceğiz
İstanbul Kültür Sanat Vakfı, 2016 festival sezonunu nisanda Film Festivali’yle açacak evet, ama bir yandan da peş peşe diğer festivallerinin programlarını açıklamaya başladı.
 
Geçen hafta 20’nci İstanbul Tiyatro Festivali’nde neler izleyeceğimizi öğrendik, belli ki mayısta nereye yetişeceğimizi bilemeyeceğiz.
 
Bu yıl festivale yurtdışından dokuz tane topluluk katılıyor. Bir kere Kanadalı efsane yazar, yönetmen, oyuncu Robert Lepage gelecek, ilk oynanışından 20 yıl sonra yeniden sahnelediği ‘Needles and Opium’ ile. Oyun, Lepage’ın keşfettiği ilginç bir tesadüf üzerine kurulu: 1949 yılında Jean Cocteau son filmi ‘L’aigle a deux tetes’in tanıtımı için ilk kez New York’a giderken, Miles Davis de Paris’e bebop’ı götürmüş. İkisi Atlantik’i ilk kez zıt yönlerde geçmişler.
 
Lepage belli ki bize düşle gerçek arasında salınan çarpıcı bir görsellik sunacak.
 
Ruanda'da soykırımı kışkırtan bir radyo programının tekrar canlandırıldığı 'Nefret Radyosu / Hate Radio', Milo Rau rejisiyle heyecanlandıran işlerden biri.
 
Merak etmemek mümkün mü?
 
Gene beni en çok heyecanlandıran işlerden biri, İsviçreli tiyatro yönetmeni, yazar ve gazeteci Milo Rau’nun ‘Nefret Radyosu’ oldu. 1994’te Ruanda’da Tutsilere yönelik soykırımı kışkırtan ırkçı radio RTLM’yi aslına uygun şekilde yeniden yayına alıyor, merak etmemek mümkün mü?
 
Aynı şekilde İran’dan Shieveh Theater Group, bir mutfakta sıkışıp kalmış üç kadının hikayelerini, acılarını, tutkularını anlatıyor, bence festivalin en heyecan veren işlerinden biri. Bir diğeri de, Tim Crouch’un yönettiği ‘Shakespeare’in Tüm Ölümleri’. Yazarın 400’üncü ölüm yıldönümünde, dört ‘clown’dan oluşan Spymonkey, Shakespeare’in oyunlarındaki 75 ölümü canlandırıyor. Bunlar benim ilk bakışta seçtiklerim.
 
Diğerlerini de aklımın almadığı anlamına gelmiyor tabii bu.
 
Daha fena bir seçim krizi de yerli yapımlarda bekliyor seyirciyi. Çünkü İstanbul Tiyatro Festivali bir süredir son derece parlak yeni işlere vesile oluyor Türkiye Tiyatrosu için. Bu sene de artık durum zirveye ulaşmış görünüyor.Hangi birini saymalı? Diyelim klasik metinlerin yeni yorumları ilginizi çekiyor, bu yılın onur ödülünün de sahibi Şahika Tekand’ın Stüdyo Oyuncuları ‘Godot’yu Beklerken’i sahneliyor mesela.
 
Ekip Tiyatrosu ise ‘Macbeth’i, hem de Bülent Emin Yarar’ın rejisiyle. Tatbikat Sahnesi Genet’nin ‘Hizmetliler’ini yeniden kurgularken, ‘İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz’ ile önce Edinburgh sonra Milano festivalerine katılan Hayal Perdesi, bu kez yine Aleksander Popovski’nin rejisiyle ‘Üç Kızkardeş’i sahneliyor ve bir kez daha Edinburgh yolcusu.
 
Yiğit Sertdemir ise Shakespeare’den yola çıkarak tek kişilik bir ‘Şizo Şeyks’ hazırlıyor, gel de merak etme.
 
Tebrik etmek lazım
 
Yeni metinler yeni keşiflerse derdiniz, biriken’in Meral Çetinkaya ve Defne Halman’ın da oyuncuları arasında olduğu ‘Kıyamete Kadar Kapattım Kalbimi’sinin, Özen Yula’nın seyirciyi bir yoğun bakım ünitesine götüren ‘An’ının, Gülce Uğurlu ile Firuze Engin’in yazıp yönettiği ‘Evvel Zaman’ın (Bedir Bedir, Funda Eryiğit, Esme Madra oynuyor, daha ne olsun?), Yeşim Özsoy’un ‘Yaşlı Çocuk’unun, Şule Ateş’in İlhami Algör’ün romanlarından uyarladığı, Deniz Celiloğlu’nun oynadığı ‘Kahramanın El Kitabı’nın peşine düşebilirsiniz.
 
Bunlar da gene ilk anda aklıma takılanlar, yoksa programın her sayfası heyecan uyandırıyor. Festivali büyütüp bu yaşa getiren Dikmen Gürün’e teşekkür ederken, direktör Leman Yılmaz’ı da kutlamak lazım, 20’nci yıla da böyle bir program yakışırdı.