Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | 'Kadını' en iyi o anlattı

'Kadını' en iyi o anlattı

13 Mart 2015 - 03:03
Kimler geldi kimler geçti sahneden... Ajda Pekkan dışında. Ajda Pekkan davetli değilmiş. Son döneminde ziyaret etmediği için kırgın, Çapa ailesi ona
Çok önemsermiş doğum günlerini... Martın 9’u için ocaktan başlarmış hazırlıklar... Bu kez oğlu, gelini, dostları, 94 yıllık ömrünün tanıkları kutladı onun yokluğunda. Ben de en sevdiğim şarkıların altında hep Fikret Şeneş imzasını göre göre büyümüş bir kadın olarak katıldım Park Şamdan’daki o geceye. Kadını daha iyi anlatan bir söz yazarı bence yok, Türk popunda... Belki yazmaya 40’ında başladığından, belki sevdiği adama kavuşamadığından, onun şarkılarında başka bir olgunluk var. “Dilerim ki mutlu ol sevgilim, ben olmasam bile hayat gülsün sana” der gibi işte...
 
Celal ve Şebnem Çapa, gecenin ev sahipleriydi, Fikret Şeneş’in ‘manevi oğlum’ dediği Hakan Eren, baş mimarlarından. Barkovizyonda fotoğraflarıyla Fikret Şeneş, sahnede onun şarkılarını söyleyen Jale vardı. Sonra Şeneş’in çocuklarının babası Bedi Çapa’nın sonraki eşi Gönül Yazar çıktı sahneye.
 
“Kocasıyla evlendim ama çok yakındık biz” dedi, “Belki bu gece bana buradan bir koca çıkar”a bağladı...
 
Ajda Pekkan yoktu
 
Kimler geldi kimler geçti sahneden... ‘Kara Sevda’yı müthiş söyleyen Semiha Yankı, delikanlılık sesini aynen koruyan Ersan Erdura, ‘Fikret Teyze’sine ‘Arkadaş’la selam yollayan Melike Demirağ, ‘Kimler Geldi’ yorumuyla Nilüfer... Şeneş’in “Özledim’i kulağıma söyler gibi söylesene” dediği Selami Şahin... Ceylan Çapa bababaannesinin ‘Sensiz Yıllarda’sını söylemiş stüdyoda, onu dinledik...
 
Masalarda bir CD vardı, Ajda Pekkan’ın ‘SüperStar 83’ albümü. Üzerinde ‘Fikret Şeneş şarkıları’ etiketi... Bütün şarkılar ona ait... En güzelleri... Ajda Pekkan davetli değilmiş. Son döneminde ziyaret etmediği için kırgın, Çapa ailesi ona...
 
Anlıyorum ama yine de üzülüyor insan. Bütün salon koca bir koro oluyor sonra, yine Fikret Şeneş sözleriyle.
 
Bunları yazmış bir kadın o: “Hoşgör sen, affet gitsin aldırma. Büyüklük sende kalsın sonunda...”
 
Neyi tartışacağız?
 
Filmleri iddialı cümlelerle lanse etmek moda ya, “Yılın en çok tartışılacak aşk filmi” diye sunulan ‘Bana Adını Sor’ da bugün gösterimde. M. Taner Gündöner’in ilk sinema filmi. Ama ‘süpervizör’ olarak Özer Kızıltan imzası, başrollerde de Engin Hepileri ve Özge Borak gibi iki iyi oyuncu olunca bir beklenti doğuyor doğal olarak. Bu da oyuncusuna güvenerek beklentiye girdiğim son film olsun, herhalde sinema söz konusu olunca oyuncular çok iyi niyetli oluyor...
 
Bir unutma hikayesi
 
Film, yetimhanede büyümüş ‘Yasemin’le ‘Hakan’ın ‘Osman Baba’larıyla (Cihat Tamer) bir lokanta açmalarıyla başlıyor. Evet, Engin Hepileri ‘Çalsın Sazlar’dan sonra yine bir lokantada ve bir aşk üçgeninin içinde... Ama bu filmde piyanist. ‘Yasemin’ de aşçı. ‘Hakan’ akla ziyan bir sahneyle araba çarpmasından kurtarıp kucağında fır fır döndürdüğü ‘Merve’ye (Başak Parlak) anında aşık olmasa, mutlu sona az kalmış.
 
Ama bu aşk felaketleri oluyor, ‘Hakan’ işi gücü boşluyor, o çaldığı sürece paraya para demeyen mekan batıyor, ‘Yasemin’ yağmurlar altında ağlıyor... Felaketin büyüğü de yolda: ‘Hakan’ korkunç bir hastalığa yakalanacak... Önce hiçbir kasını kontrol edemez olacak, sonra da sondan başlayarak her şeyi unutacak. Evet, bir ‘unutma’ hikayesi’ daha.
 
Filmin niye çok tartışılacağı ise muamma... Belki o ‘yılın en hüzünlü dansı’ diye tanıtılan sahnede seyircinin neden güldüğü tartışılabilir mesela... Ya da “Filmde yedi şarkıyı bize baştan sona dinletecektiyseniz neden klip düşünmediniz?” denebilir, filmin yaklaşık 20 dakikası müzik altında akıyor demek bu. Ayrıca “Peki biz o Yeşilçam filmlerine niye gülüyoruz ki şimdi?” diye tartışılsa yeridir.
 
Şimdi “O filmde ne kadar emek var biliyor musunuz?” diye sorulacak değil mi? Ya da “Sen çek de görelim” diyen olacak... Şimdiden söyleyeyim, mümkün değil çekemem.