Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | “Burası Sıla'nın evlendiği yer...”

“Burası Sıla'nın evlendiği yer...”

03 Haziran 2014 - 12:06 | Kırklar Kilisesi, Sinemardin gösterim mekanlarından biri.
Bu yıl dokuzuncu kez düzenlenen Sinemardin festivali için bir kez daha bu şehirdeyiz. Bir kez daha sinemanın da, bu festivalin de Mardin’e çok yakıştığını görerek...
Kendisi başlı başına, dekorsuz, ışıksız, efektsiz doğal film platosu olan bir kent... Hakikaten hiçbir takviye gerekmiyor, Mardin’in sokaklarında yürürken hayatın büyüsüne inanıyor insan...
 
“Bu büyü hangi sinema filminde perdeye hakkıyla yansıtılabildi?” diye düşününce de, benim aklıma isim gelmiyor doğrusu...
 
Bu yıl dokuzuncu kez düzenlenen Sinemardin festivali için bir kez daha bu şehirdeyiz.
 
Bir kez daha sinemanın da, bu festivalin de Mardin’e çok yakıştığını görerek...
 
Bir festival, bir şehrin her hücresine ancak bu kadar sinebilir. Attığınız her adımda izlerini görüyorsunuz; bu festival bu şehrin ruhunu taşıyor. Yönetmeni Münevver Helün Fırat’ı ne kadar kutlasak az.
 
Bu yıl 31 uzun film, 12 belgesel, 18 de kısa film gösterilmekte. Bütün gösterimler ücretsiz ve yoğun bir katılımla gerçekleşiyor.
 
Festival için burada bulunan İsveçli Süryani yönetmen-gazeteci Nuri Kino sayesinde katılabildiğimiz Kırklar Kilisesi’ndeki ayinde gördük ki; papaz bile vaazının sonunda cemaati akşamki film gösterimine davet ediyor, “Ben de gidiyorum” diyerek...
 
Başta sorduğum “Hangi film bu şehri hakkıyla anlatabiliyor?” sorusu Mardin’i çok seven diziler için de geçerli tabii. Nitekim Belediye Başkanı Ahmet Türk de festivalin açılışında bu konudan yakındı, “Mardin dizilerde gördüğünüz gibi bir yer değil, feodalitenin kol gezdiği bir yer değil. Bizim buradaki dramı anlatacak dizilere ihtiyacımız var” diye...
 
Tam bu konuşmanın üstüne, Berdan Mardini çıkageliyor festival zamanı baba topraklarına. Meğer TRT Şeş’te yayınlanacak yeni bir dizi hazırlığındaymış.
 
Çekimlerine temmuzda Mardin’de başlanacak dizinin adı ‘Sızı’ olacak ve Müslüman bir delikanlıyla Süryani genç kızın aşkını anlatacakmış.
 
Kürtçe ‘Sızı’
 
Hikayesini Şivan Perwer’in bir şarkısından alan dizinin senaryosunu ‘Hayat Devam Ediyor’un yazar kadrosunda da yer alan Pervin Okur yazacakmış. Mardini, bir yandan çözüm sürecine de değinecek dizi için Ahmet Türk’le konuşacaktı ertesi gün.
 
Ardından da Süryani cemaatine danışacaktı...
 
Kürtçe çekilecek ‘Sızı’, Ahmet Türk’ün açılışta sözünü ettiği ihtiyacı karşılar mı, bilinmez.
 
Şu anda hâlâ Mardin’de, Midyat’ta ‘Sıla’nın devrinin sürdüğünü, dizinin yayını bittiğinde dünyaya gelmemiş çocukların “Burası Sıla’nın yatak odası abla, şurası da evlendiği yer” diye size rehberlik yapmaya çalıştığını söyleyebilirim ama...
 
Sinemardin'in en renkli portresi
 
Sinemardin’de üzerinizde derin izler bırakan insanlar tanıma fırsatınız oluyor...
 
Bu seferki sürpriz de, yıllar önce Erbil’e iş yapmaya giden, 2010 senesinde Tatilya’yı İstanbul’dan Erbil’e taşıyan iş adamı mı diyeyim, filozof mu, nasıl tanımlayacağıma karar veremediğim Şafak Seyfettin Karakoç oldu.
 
Kendisi Diyarbakır Bismil’li. İstanbul’da okumuş, şimdi hayatını Erbil, İstanbul, Ankara arasında geçiriyor.
 
O gece öyle hikayeler anlattı ki; bir daha nerede, nasıl duyarsınız, belli değil...
 
Mesela çocukluğundan tanıdığı Diyarbakırlı türkücü Ayşe Şan’ın hazin hayatından onun sayesinde haberimiz oldu...
 
Yine festivalde tanıştığımız Tiyatro Deng u Bej’in kurucularından Güldestan Yüce, planladığı gibi Ayşe Şan’ı oynarsa, daha çok kişinin de haberi olacak...
 
Bir şeyden daha haberimiz oldu: Google’ın bilgiye kolayca ulaşmamızı sağlarken bizi nasıl cahilleştirdiğinden...
 
Çünkü Şafak Bey, bir oyun gibi bize sorular sordu o gece...
Diyordu ki, “Hadi bir alan belirleyin...”
 
“Sinema” diyorduk ya da “Tiyatro” ya da “Politika”, “Edebiyat”, hatta “Moda...”
 
O da anında bir soru soruyordu bize. Bir masa dolusu gazeteci ve de yönetmen Reha Erdem, hep birlikte sınıfta kaldık. Ama neler öğrendik; Zeki Müren’in oynadığı tiyatro oyunundan, Türkiye’nin ilk toz deterjan markasına kadar...
 
Bence akıllı bir kanal yöneticisi vakit kaybetmeden Şafak Bey’le iletişime geçmeli, ondan yarışma programlarına soru hazırlama konusunda destek almalı, hatta mümkünse bir yarışma programı sunmasını istemeli...
 
Kimsenin ödül alamayacağı ama çok eğlenip çok öğreneceği garanti...