Eileen
Kitap Adı : Eileen
Yazar : Otessa Mosfegh
Çevirmen : Begüm Kovulmaz
Yayınevi : hep Kitap
Tür : Roman
Fiyat : 22 TL
Yazar : Otessa Mosfegh
Çevirmen : Begüm Kovulmaz
Yayınevi : hep Kitap
Tür : Roman
Fiyat : 22 TL
Yol nerede başlar?Otessa Mosfegh, romanına da adını veren başkarakteri Eileen'ın 1960'ların başında yaşadıklarına odaklanarak, onun takıntılarına, yalnızlığına, kendini öldürme arzusuna, sevgisizliğine bakış atıyor ve başkarakterinin 70'li yaşlardaki psikolojisini anlamaya çalışıyor.
Kitap Hakkında
Buket Öktülmüş
İranlı baba, Hırvatistan kökenli annenin çocuğu olarak Boston Massachusetts'te dünyaya gelmiş bir yazar Ottessa Moshfegh. İçinde bulunduğu çokkültürlülük yazılarına yön vermiş. The Paris Review, The New Yorker, Granta gibi gazete ve edebiyat dergilerinde yayımlanan öyküleriyle birçok ödül alan Moshfegh’in ilk romanı"Eileen". Ve o, bu kitabıyla 2016 yılı Man Booker Roman Ödülü'nün finalisti olmakla kalmadı; PEN/Hemingway İlk Roman Ödülü’ne değer görürldü.
Bu ödülle taltif edilen roman, 70'li yaşlarını süren Eileen’in, tam 50 yıl geriye bakıp hayatının kırılma-dönüşüm noktasını hatırlama sürecine odalanıyor. Hepsi, tamı tamına bir hafta süren o kritik eşiğe. İngilizce aslından Begüm Kovulmaz çevirdiği roman, tüm akıcılığı ve sarsıcılığı ile dilimize aktarılmış. Yazarın okuru altüst etmek için tasarladığı anlaşılan romanın Türkçesi bu işi hakkıyla yerine getiriyor denebilir.
Epeyce yaşlı anlatıcımız Eileen, “1964” adlı ilk bölüme kendisinin 1964'teki bir nevi 'canavar' halini tasvir ederek başlıyor: “(...) Sessizlikten hoşlanmıyordum. Dinginliği sevmiyordum. Hemen her şeyden nefret ediyordum. Hep çok mutsuz, çok öfkeliydim.” 50 yıl öncesine bakıyor. Doğup büyüdüğü 'zalim ve soğuk kasaba'da yaşadığı; yarı bunak, tam ayyaş babasının evinde kaldığı döneme...
Yaşamaya üşenmek
Ev hem bakımsızlıktan yıkılmak hem pislikten çürümek üzere: “Çok hoş bir ev değildi bizimki. Annem öldükten sonra onun eşyalarını düzenlemedik, kaldırmadık. Hiçbir şeyin yerini değiştirmedik.” Tencereler işlevsiz, çünkü hiç yemek pişmiyor. Sadece yumurta ve kahve... Fincanlar günlerce yıkanmadan, evyenin içinde bekliyor. İçki ise suyun yerini almış. Eileen, yıllar önce ölmüş annesinin elbiselerini giyiyor; ıslahevinde çalışıyor; ölümle ilgili hayaller kuruyor, tecavüz fantezileri ile oyalanıyor. Bulduğu ölü hayvanları saklıyor, zaman zaman çıkarıp bakmak için… Sadece kendini düşünüyor. Tiksindiği ve nefret ettiği kendini… Hem de bu tiksinti ve nefretini her şeye bulaştırarak. Tam bir kaosun hüküm sürdüğü bir zihninde yaşıyor. Gerçek hayatı uzak ve ulaşılmaz buluyor. Hem biraz da yaşamaya üşeniyor.
Yeni başlangıç
Uyuşmuş gibi Eileen. İçinde devindiği evi, ıslahhaneyi ve kasabayı terk etme arzusu bir çivi gibi beynine çakılıyor, ama bir türlü harekete geçemiyor. Bu genel bakışı takiben bir 'cuma' gününe odaklanıyor. Sonra cumartesi, pazar, pazartesi, salı ve çarşamba… Suyun yavaş yavaş kaynaması gibi, ağırdan alan ilk günler çaktırmadan hızlanıyor. Eileen’in katalizörü ise o güne kadar gördüğü en güzel yüze sahip, kızıl saçlı Rebecca oluyor.
Bu genç kıza vuruluyor ve onunla geçirdiği bir iki gün hayatını dönüşü olmaz bir biçimde değiştiriyor. Noel arifesiyse, suyun kaynadığı nokta oluyor: “Hayatımda önemli bir şeyler yapmak istiyordum. Önemli biri olmak, bir gökdelenin penceresinden bakıp canımı sıkan herkesi hamamböceği gibi ayağımın altında ezmek istiyordum.”
Hiç sevilmemiş biri Eileen ve sevmeyi de bilmeyen. İnsanlardan rahatsız olan ve onları da rahatsız eden… Ve gelip çatan kaçınılmaz son bu cümlelerle çıkıyor: “X kasabasından ayrılırken yanıma aile fotoğrafı almadım, dolayısıyla sürekli değişen anılarımdan başka güvenecek bir şey yok elimde. Söylediğim gibi, ortadan kaybolmak bütün sorunlarımı çözmedi, ama yeni bir başlangıç yapmamı sağladı."
İşte yazar, biz okurlarını, bu yeni başlangıca giden yolda dolaştırıyor.