Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Resimde 'İşin başındaki' okurlara
Ocak 2014

Resimde 'İşin başındaki' okurlara

Murat Belge
Patrick De Rynck'in "How to Read a Painting" kitabı ünlü sanat eserlerini, röprodüksiyonları ile birlikte okurlara açıklıyor.
"How to Read a Painting"
Patrick De Rynck
Thames and Hudson
Fiyatı: 25 Dolar
 
Kitap ekinin geçmiş sayılarından birinde bu sıralar plastik sanatlara, özellikle de resme taktığımı yazmıştım. 'Takıntı' devam ediyor. Onun için, okuduklarımın hemen hemen hepsi bu alanda. 
Bundan yıllar önce, üniversiteye başlama çağı vb. dönemlerde, “Benden ne olur?” diye düşündüğümde, edebiyat tarihçiliğinde, edebiyat eleştirmenliğinde karar kılmıştım. O zamanlar bunun yanına öteki sanat dallarında buna benzer bir uzmanlaşmaya girmeyi düşünmüyordum - gene düşünmem. Ama tabii ilgim vardı: Öncelikle resme, genel olarak plastik sanatlara ve musikiye. Bunlar 'gereklilik' sonucu girişilmiş 'uzmanlık' değil, 'merak' meselesiydi. Hâlâ da öyle. Ama, bu alanlarda böyle bir merak olmadan 'edebiyat'ta 'uzman' olunur mu? Bundan da şüphem var.
 
Neyse bunu geçelim. Dediğim plastik sanat merakı içinde bu sonbahar gittiğim Siena’da, bir müzenin kitapçı dükkanında, iki kitap görüp aldım. Adları çok davetkar: Birincisinin adı "How to Read a Painting" (“Bir Resim Nasıl Okunur”, yazarı Patrick De Rynck); ikincisi "How to Read a Modern Painting" (“Modern Bir Resim Nasıl Okunur”, bunun yazarı da Jon Thompson). Birbirini tamamladığı belli olan bu iki kitabı plastik sanatlar alanının ünlü ve başarılı yayıncısı Thames and Hudson çıkarmış. 
 
"Her eve lazım"
 
Görür görmez, “Her eve lazım” diyerek aldım. Yaklaşık 400 sayfa kitaplar. Her resme ikişer sayfa ayrılmış: Birinde resmin röprodüksiyonu var, öbüründe de açıklayıcı yazı... Yazı sık sık öteki sayfaya da taşıyor. Bazı ressamların birden fazla tablosuna yer verilmiş.
Bir 'resim bilgisi' amatörü için, bu kitapları okumaya hiç girişmeden, yalnız adlarına bakarak, adında bir de 'modern' sıfatını taşıyanının daha yararlı göründüğünü söylemek mümkündür, sanıyorum. Çünkü 'resim' olsun, 'edebiyat' olsun, bir şey 'modern'se 'bilmece' özelliği ağır basıyor demektir. Böyle olunca da, 'modern' olanı ziyarete giderken yanımıza bir kılavuz veya bir tercüman alıp da gitme imkanı varsa, o imkanı kaçırmamaya çalışıyoruz.
 
Ben bu işlere yeni yeni burnumu sokarken, dünyada 'metin analizi' dediğimiz bir eleştiri yöntemi vardı: Metni alımlamak, yorumlamak, değerlendirmek. Bunun içine 'metne dışsal' denecek hiçbir şey sokmamak ya da çok az sokmak. Bu geniş anlamda bir resim veya heykel ve bir musiki parçası da bir 'metin' elbette. Onun yapısını çözeceksin, öğelerinin karşılıklı ilişki ve dengelerine bakacaksın. Kendi 'dış'ıyla değil, 'iç'iyle tutarlılığına bakacaksın öncelikle. Buna göre de değerlendireceksin. 'İyi' diyorsan da 'kötü' diyorsan da (veya 'kısmen iyi', 'kısmen kötü' diyorsan da) metnin bu iç ilişkilerine dayandırarak vereceksin bu yargıyı.
 
Bu yaklaşımı bir 'mutlak' olarak kabul etmem. Her sanat ürünü, son analizde, hayata ilişkin yapılmış bir önermedir, onun için onu hayattan büsbütün soyutlayarak onun içine giremeyiz. Tersine, bunu yapmakla çoğu zaman dışında kalabiliriz. Ama ürünün özetlediğim o iç işleyişine de doğrusu önem veririm. Onun değerlendirmesini içermeyen bir değerlendirmenin geçerliliğine inanmam. 
 
Fırça darbesi
 
Resim sanatında, kendi durduğum 'amatör' alanda, bunu yapmamı sağlayacak aletlere ihtiyacım olduğunu biliyorum. Dediğim kitapları da bu bakımdan yardımcı olacakları beklentisiyle deyim yerindeyse 'havada' kaptım. Ama doğrusu pek umduğum gibi çıkmadı. Bizim edebiyat alanında, çoğu zaman öğrenciler, ama çoğu zaman da öğretenler, hatta yazarlar arasında görülür; özellikle anlatı söz konusu olduğunda adam alır eline kalemi, hikayeyi özetlemeye başlar. Başladığı gibi de bitirir. Bu bir 'eleştiri' değildir. Sözünü ettiğim kitaplar da bana biraz böyle göründü. Sonuçta, “Bu resim falan hikayeyi anlatıyor” demekle yetinen açıklamalar. Kimi zaman da teknik bir bilgi: “O çağın ‘natürmort’unda istiridye şehvet simgesidir.” İyi, bu da iyi. Ama sonra?
 
Belki bu boyda bosta kitaplarda, benim gibi zanaatın içinden de gelmeyen okurlara, bir 'resmi' anlatmanın kendine özgü güçlükleri vardır. Sanırım en önemli sorun, üzerine konuştuğumuz resmin başında olmamamız. 'Fırça darbesi' dediğimiz öğe, örneğin, her şey değil ama çok önemli. Aslının otuzda biri bir röprodüksiyona bakarak bunu görmeye imkan yok. Bir Mondrian’ın bile, kendisine bakmakla röprodüksiyonuna bakmanın ne kadar farklı olduğunu biliyorum. 
 
Gene de, bence bu kitaplar olduklarından iyi olabilirlerdi. Belki çok 'işin başında' okurları hedef alarak yazıldılar, sorun bu olabilir. Sorun buysa da, o halde ikinci, üçüncü sınıflara geçmiş olanlar için de kitap hazırlamalı. Böyle bir ihtiyaç halen durduğu yerde duruyor.