Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » İstanbul, aşk, ölüm ve iç içe iki kitap
Ocak 2016

İstanbul, aşk, ölüm ve iç içe iki kitap

Necmiye Alpay
Karin Karakaşlı'nın geçn yıl art arda yazdığı "Yetersiz Bakiye" (öykü) ve "İrtifa Kaybı" (şiir) kitapları ortak özellikler taşıyor.
Karin Karakaşlı bizi yazıları kadar, şiirleri ve öyküleriyle de beslemeye devam ediyor. İnsan bu sakınımsız, sıfata gelmez şairi her zaman okumak istiyor. Öyle ki bir an bu yazıyı sırf onun kitaplarından alıntılarla oluşturmak arzusuna bile kapıldım. Ama bu, yazdıklarının irkiltici olmadığı anlamına gelmesin. İşte “Kusurlu” adlı şiirinden bir kesit: “Kafamın içinde otoban trafiği / Kalbim nasıl sessiz / Nasıl haklıyım bilemezsiniz / Nasıl haklı bir ölü”
 
Karakaşlı’nın 2015 yılı içinde yayımlanan biri şiir biri öykü iki kitabı ortak özellikler taşıyor. Yine de her birinde kendi türünün hakkı verilmiş. Ortak özelliklerden biri, kabaca İstanbul, aşk ve ölüm olarak sınıflandırabileceğimiz ana motifler. Ölüm önceki kitapları gibi burada da, şairin yakın çalışma arkadaşı Hrant Dink’in katli olarak öne çıkıyor. İkinci bir ortak özellik, anlatıma egemen olan özgüven ve imge gücüdür diyebilirim. 
 
“Farklı kılma akdi”
 
Söz konusu iki kitabın adları bile halimizi anlatmaya yetebilir: “İrtifa Kaybı” ve “Yetersiz Bakiye”. Bu ikincisindeki öykülerden birinde, Karakaşlı’nın poetikasını bir başına anlatabilen bir cümleye rastlıyoruz: “Hayatla aramda unutmama ve farklı kılma akdi var” (s. 94). Edebiyat Karakaşlı için 'farklı kılma'nın yordamlarından biri olmuş. Kurmacanın olanaklarını içerik düzleminden çok, anlatım düzleminde kullanıyor. Bu sayede, bazı parçalarda edebiyatın sınırlarına çok yaklaşmayı, ancak o sınırdan ustaca sıyrılmayı başarıyor. Öyküleri, şairane olmaksızın şiirsel (“Bu, dönüşü olmayan bir gündü, yola çıkamasa bile” s. 68), şiirleri ise öyküsel. Dil her iki kitapta da yepyeni bitkilerle karşılaştığımız bir botanik bahçesi gibi özgün. İkincil bir izlek ayrıca neredeyse dil. Öykü kitabında, isabetli bir söylem çözümlemesine bile rastlanabiliyor. Dil olgusunu şiirlerinde de çekiştirdiğini görüyoruz: “Ne sandın ya / Her dil bir veda aslında / Her dil çoklu çaresizlik”  (“Tenha” adlı şiirden).
 
“Çarmıh yalnızlığı”
 
“İrtifa Kaybı”nda insan ilişkilerine dair sitemler önceki kitaplara göre daha yoğun. Belki de o zamanlar, “her şeyi anlatmaya vakit vardı daha / Çarmıh yalnızlığından bahis açmaya” ("Balkabağı" adlı şiir, s. 41). Humor burada da vazgeçemediği uğraklarından biri ve hâlâ yer yer Garipçileri çağrıştıracak dozda, ama Garipçilerden imge yoğunluğu ve daha reel motifler temelinde ayrılıyor. Reel motifler açısından Turgut Uyar ve Gülten Akın’a daha yakın, ancak toplumu kendi içine bakarak anlatanlardan olmasıyla, onlardan da ayrılıyor.
 
Gülten Akın ve Turgut Uyar çağrışımı ilk şiir “Fosforlu”yla birlikte başlıyor. Bu şiir, adındaki Suat Derviş çağrışımından öte, şehir insanlarının akşam saatlerindeki duyarsızlıklarıyla cebelleşmektedir. Ardından gelen “Galata” adlı şiir ise, derin ve kendine özgü bir eskilik duygusu uyandıracak türden. Eskilik, kitabın belirleyici motiflerinden.
 
Garipçi çağrışım “Medet” adını taşıyan üçüncü şiirle başlıyor ve “Sivil”, “Yan Masadan”, “Anket” gibi birkaç örneği daha var. Ancak, kitabın asli unsuru bunlarla değil, kitaba ve şiirlerden birine ad olarak seçilmiş olan 'irtifa kaybı' sözüyle belirleniyor. Bu söz anahtar işlevi görüyor ve bir dizi şiirde karşılaşıyoruz bu anahtarla. Karakaşlı’nın daha tipik (kendine özgü) şiirleri bunlar. Aşk şiirleri yine kendine özgü, kadınlığın içinden yazılmış ve düş kırıklığı ile, aşkın tutunamazlığı temeline dayalı.
 
En tipik şiirler: “Tenha”, “Kapılar”, “Yerleştirme”, “Rüzgâr”, “Balkabağı”... 
 
Ve unutulmaz “Levla” ile “Andız Tespih”.