Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Erlendur eski defterleri karıştırıyor
Aralık 2013

Erlendur eski defterleri karıştırıyor

Sevin Okyay
İzlandalı Arnaldur Indriason, canından bezmiş müfettişi Erlendur ile bir kez daha karşımızda. Bu seferki esrar 1950’li yıllar Leipzig’ine kadar uzanıyor.
Kleifarvatn, İzlanda’nın Reykjanes yarımadasının en büyük gölü. İşte bu göl, 2000 yılındaki depremin ardından küçülmeye başladı. Depremin neden olduğu çatlaklar yüzünden, yüzeyinin yüzde 20’si kayboldu. Sonra çatlaklar yavaş yavaş doldu, 2008 itibariyle de göl eski haline kavuştu. 
Arnaldur Indriason’un özgün adı “Kleifarvatn” olan kitabı “Sular Çekildiğinde” (İngilizcesi “The Draining Lake”), göldeki çatlaklar suyun çekilmesine yolaçtığı sırada başlıyor. Hidrolog Sunna bir sabah Kleifarvatn’ın su düzeyini kontrol etmeye gider ve gölün dibinin kurumuş kısmında bir insan iskeleti bulur. Reykjavik Cinayet Masası’ndan dedektif Erlendur Sveinsson ve yardımcıları Elinborg ile Sigurdur Oli, kafasında bir kurşunla, Rus yapımı bir dinleme cihazına bağlı bir şekilde gölün dibinde yatan iskeletin kime ait olduğunu anlamak için soruşturmaya başlarlar. Kayıp kişilere ait dosyalar açılır. Cesedin, kayıp beş kişiden hangisine ait olabileceğini saptamaya çalışırlar. Erlendur, bir yandan da kendi şahsi ve ailevi sorunlarıyla boğuşur. Reykjavik’te bir adam ise, 1950’li yıllarda Doğu Almanya’da öğrenci olduğu günleri hatırlar.
 
Sorunlu, saplantılı
 
Arnaldur Indriason, kimi eleştirmenlere göre, Stieg Larsson’dan geriye kalan boşluğu dolduran kişi. Doğru olabilir ama emin olduğumuz bir şey var. Onun karakteri Erlendur’un, Wallander’den boşalan yeri doldurabileceğine inanıyoruz. Henning Mankell çok sevilen, iki dizisi olan dedektifini, son kitabı ile emekliye ayırmıştı. İsveç’te 2009’da yayımlanan bu son kitabın, “Den orolige mannen”in İngilizcesi “The Troubled Man” iki yıl sonra geldi. Biz de Wallander ile 2013’te vedalaştık. Kahramanı daha da yakından tanıdığımız, yazarın olgunluk döneminin ürünü, çok iyi bir kitaptı.
 
Erlendur’a gelince, onun Wallander’den de saplantılı, sorunlu ve bezgin olduğunu söyleyebiliriz. Ne var ki, bu özellikleri ona sevmemizi engellemiyor. Her şeyden önce, ailevi sorunları var. Ayrıldığı karısı ona çocuklarını göstermemekte direnmiş. Kendi çabasıyla onu bulan kızı Eva Lind, gene hastaneye yatırır, babasının sevgilisi olmasından rahatsızlık duyar. Bu kitapta da oğlu Sindri Snaer babasının evine gelir. 
 
Kayıp dosyalar
 
Ama Erlendur’un hayatının asıl kâbusu ikisi de küçükken, erkek kardeşinin dağda kaybolmasıdır. Babalarıyla dağa çıkmışlar, baba onları kaybetmiş, eve dönmüş. Sonra küçük Erlendur bir kuytuda bulunmuş, kardeşi bulunamamış. Doğal âfetlerle ve genelde kayıp insanlarla ilgilenmesinin başlıca nedeni de, yılların gerisinde kalmış, ama kardeşinin cesedi bulunmadığı için onun açısından hiç noktalanmamış bu olay.
 
“Reykjavik Polisiyeleri” dizisinde bize Erlendur’un sorunlarının, soruşturmalarının yanı sıra, ülkesi İzlanda’yı da tanıtan Arnaldur Indriason, karakter yaratmakta başarılı olduğu gibi, hikayesini de iyi anlatan ve esrarını muhafaza etmesini bilen bir yazar. “Sular Çekildiğinde”nin ise birden çok hikayesi var. Yukarıda bahsi geçen, Reykjavik’teki kişiyle birlikte biz de 1950’li yılların İzlanda’sı ve Doğu Almanya’sına, komünist öğrencilerin burslu okuduğu Leipzig’e gidiyoruz. Kayıp dosyalarından adları çıkmış kişilere ilişkin soruşturma da alttan alta sürüyor.
 
“Sular Çekildiğinde” şahsen benim okuduğum bütün Arnaldur Indriarson kitapları gibi birinci sınıf bir polisiye. Polis prosedürüne hakim olan yazar, İskandinav yazarların polisiye sihri her neyse, onu da esrarına katmış. Bir de, ön planda olsalar da olmasalar da inanılır ve sağlam kadın karakterler yaratıyor. Eva Lind ve Valgerdur’un yanına, rolleri kısa da olsa katılan hidrolog Sunna ve patolog Matthildur böyle karakterler. Olayların dün ve bugünde aynı tempoyla ilerlemesi de, okuma zevkimizi arttırıyor.