Milliyet Sanat
Ekim 2016

Hakiki bir hikaye

Sevin Okyay
“İsveç Çetesi”, geçmişle bugünü içiçe dokuyan heyecan verici bir hikaye anlatıyor. Hem de yaşanmış bir hikaye...
"İsveç Çetesi"
Anders Roslund, Stefan Thunberg
Çev: Dost Körpe
Doğan Kitap
35 TL
Polisiye
 
Stefan Thunberg’in hiç aklından çıkmayan bir çocukluk anısı var: Babası ile ağabeyi, kendi annesiyle babasının yanına sığınmış annelerini o evle birlikte havaya uçurmak için mutfak masası başında Molotof kokteyli hazırlıyorlar. “İsveç Çetesi”nin iki yazarından biri olan Thunberg, “Patlamalar, şiddet ve içki yoksa eğer, babam iyi bir adamdı,” diyor. “Ne yazık ki, genelde oluyordu, ya tek tek, ya hep birlikte.”
 
“İsveç Çetesi”ni polisiye yazarı / araştırmacı gazeteci Anders Roslund ile birlikte yazan senarist Thunberg, kitapta Ivan adını verdikleri babaları Boris tarafından yetiştirilmiş dört kardeşten biri. Üçü büyüyünce (hatta henüz büyümeden) banka soyguncusu oldu, çaldıkları ordu silahları yüzünden ülkelerinde askeri bir çete olarak tanındılar ve 1990’ların başında on banka soygunu yaptılar. Hatta birinde polisin dikkatini şehrin bir başka yerindeki banka soygunundan uzak tutmak için Stokhom’un merkez garındaki bir dolaba bomba bile koymuşlardı. Thunberg, “Şiddeti, istediklerini elde etmek için bir araç olarak kullanmayı babamdan öğrendiler,” diyor.
 
Kitap, Stokholm varoşlarında karanlık bir ormanda pusu kurmuş çıt çıkarmadan bekleyen dört kişiyle başlıyor. Bu yedinci nöbet geceleri. Bir görevlinin İsveç ordusunun gizli silah depolarının önünde, cep fenerini oraya buraya tutarak dolaşmasını izlemişler. Liderleri Leo Djuvnac, henüz 24 yaşında. İki kardeşi Felix ve Vincent ona körü körüne bağlı. Yanlarında bir de askerlik tecrübesi olan çocukluk arkadaşları Jasper var. Leo’nun sevgilisi Annelie de, soygunlara katılmasa da onlara destek oluyor. 
 
Orduya yetecek kadar mühimmat
 
Plan kusursuz, istediklerini alıyorlar, kaçıyorlar. Artık ellerinde küçük bir orduyu donatabilecek gelişmiş silahlar var. Üstelik, çocukların hiçbirinin sabıkası da yok. Bu soluk kesici gerilimde dördüncü kardeş, masum çocuklarken bir numaralı halk düşmanı olan üç kardeşini ve onları bu hale getiren adamı anlatıyor. Dayakçı, tacizci, üç kâğıtçı babaları Ivan’ı... Sinematik bir yapısı, çok iyi diyalogları olan kitap da, TV dizisi de İsveç’te büyük beğeniyle karşılandı. Hatta Thunberg maceranın devamını da yazdı. Film haklarıyla da Dreamworks ilgilendi.
 
Aile draması
 
“İsveç Çetesi”, ilginç karakterlerin kol gezdiği, gerçek olaylara dayandığı için büsbütün ikna edici olan bir gerilim. Kocasının eziyetine uzun süre katlanan, oğullarını korumaya çalışan anne, Doğu Avrupalı baba ve üç kardeşin hikâyesi çok iyi zamanlanmış geri dönüşlerle anlatılmış. Aksiyon hiç aksamıyor, tempo düşmüyor. Dördüncü kardeş Stefan ailesinin hikayesini anlatmak için 21 yıl beklemiş. Anders Roslund ile ikisi zamanı ve aksiyonu, karakterizasyonu öyle iyi kullanmışlar ki, “İsveç Çetesi”nin kalın bir kitap olması da, İskandinav okurların hikayenin sonunu en baştan bilmeleri de kitaba duyulan ilgiyi azaltmamış.
 
Stefan Thunberg, “Banka soyguncusu kardeşlerime muhbirlik ettim,” diyor. “Ben ikinci oğuldum. Onlar 20 yaş civarında zırhlı arabalar, silahlar ve bankalarla uğraşırken ben okuldaydım.” Peki, nasıl sıyrılmış aradan?
 
“İkinci oğuldum, ağabeyim ateş hattındaydı. İlk yumruğu o yerdi hep. Ben hep gözlerdim, babamın büyük oğlunu kendisinin eşi yapmaya çalışmasını izlerdim. Bu sayede kaçınabilmiştim. Ağabeyim o kadar şanslı değildi. Şiddetin sıradan sayıldığı ailelerde babalar hep büyük oğullarını kendi kalıplarına oturtmaya çalışır, sonra da o oğul babasına karşı çıkar.” Kardeşlerinin de bu kervana katılmasını, ağabeylerine sadık olmalarına bağlıyor. Hem de babaları ve ağabeyleri gibi şiddeti silah olarak hiç kullanmadıkları halde. “İsveç Çetesi” aynı zamanda bir aile draması...