Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » 'Sağlam bir tarih dizisi hazırlığındayız'
Şubat 2013
'Sağlam bir tarih dizisi hazırlığındayız'
Özellikle psikoloji/psikiyatri alanında yaptığı yayımlarla dikkat çeken ve kurulduğu 1997 yılından bu yana 200'ün üzerinde kitap yayımlayan, 300'ün üzerinde yazar ve sanatçının eserine ev sahipliği yapan bir yayınevi Okuyan Us. Bugün geldiği noktada psikolojiden felsefeye, mizahtan edebiyata kadar geniş bir yayın yelpazesine sahip olan Okuyan Us Yayın, ayda 4-5 kitap sunuyor okurlarına. Türkiye yayıncılığında önemli ve de farklı bir noktada duran yayınevini kurucusu Cem Mumcu anlattı...Okuyan Us Yayın, nasıl doğdu?
Ömrüm, okumakla, yazmakla, kitap almakla, özetle kitabın etrafında dönüyordu. Bir bibliomanın yapabileceği son hamleyi de yaparak 1997’de evde yayınevi kurdum. Bayağı bildiğiniz evde... Evin üst katında kurdum yayınevini, sonra yavaş yavaş kitaplar, dergiler yayımlamaya başladık. İlk zamanlar bir kişi çalışıyorken sonra bu sayının 30'lara çıktığı dönemler oldu. Burada önemli olan bence hiçbir zaman arkasında başka bir grubun, sponsorun olmadığı rahat ve özgür çalışan bir yer oldu Okuyan Us. Banka kredisi bile almadık…
Yayınevi olarak nasıl bir yol aldınız, nasıl bir bakış açısı oluşturmayı hedeflediniz kurulduğunuz ilk dönemlerde?
İlk dönemlerde sadece kendi okumak istediğim kitapları yayımlamayı hayal etmiştim. Bu hem bir hayaldi hem de sonradan anladım ki doğru değildi. Ama en önemlisi hep yeni ve farklı bir şey yapma arzusunu korudum.
Okuyan Us’un nasıl bir yayın çizgisi vardır?
Sanırım daha sonra slogan olarak ağzımdan çıkan “Okuyan Uslanmaz” cümlesi yayın çizgimizi tarif ediyor. Bilgi hiçbir zaman sıkıcı bir şey değildir, dahası hiçbir bilgi kimsenin kuşatmasında da değildir. Okuyan Us’un bu yüzden ‘hareketli’ bir yayın çizgisi var.
2004’te popüler kitaplara da yer vermeye başladınız. Neden böyle bir tercihte bulundunuz?
Her şeyden önce yayınevinin yaşaması için. Ama bu demek değildir ki popüler kitaplar değersizdir. Hiçbir şey değersiz olduğu için popüler olmaz, popüler olduğu için de değerli olmaz.
Dizüstü Edebiyat seriniz sanıyorum 18 kitaba ulaştı ve çok da ses getirdi. İlk kez Okuyan Us, Türk bloggerları bu seri altında yayımladı. Bu seri nasıl bir anlayışla başladı? Bugün geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?
Hem bir yazar hem de bir yayıncı olduğum için yıllar içinde bana yayımlanması istenen sayısız dosya ulaştı. Ve yine yıllar içinde bunların arasında yayımlanmaya değer bulduğum metinlerin oranı maalesef hayal kırıklığıdır. Blog’larda olan biten şey ‘yazar olmaya çalışma çabası’ içinde olmayan, daha sahici metinlerdi. Dahası edebiyat yapma iddiasında olan kapalı devre, sıkıcı, oligarşik yapının dışındaydı. Dizüstü Edebiyat'ın bugün geldiği noktayı çok iyi buluyorum çünkü benim gördüğümü okur da gördü.
Yayın yelpazenize baktığınızda Okuyan Us olarak özellikle hangi alanda ya da alanlarda öne çıkıyorsunuz?
Çok geniş bir yelpazemiz var. Daralmaya gelemiyoruz. Edebiyattan tarihe, felsefeden psikolojiye her alanda farklı, yeni veya eski olup gözden kaçmış her şeyi yayımlıyoruz.
Okuyan Us’un bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mutluyum. Kitap seçimlerimizden, görsel dilimize, kitap tanıtımına getirdiğimiz yeniliklerden okurla ilişkimize kadar oldukça tatmin edici ve geleceğe dair umutlandırıcı, cesaretlendirici bir yerdeyiz.
Yayıneviniz çatısı altında yayımlayacağınız kitaplarda özellikle nelere dikkat edersiniz?
Kitap olmayı hak edip etmediğine. Kitapların içindeki görüşlere katılıp katılmamak ölçütlerimizden biri değil. Biz siyasi bir parti veya dernek değiliz. Önemli olan kitap olan şeyin okunmaya, bakılmaya, ellenmeye layık olup olmadığı. Okurun öğrenme, anlama, düşünme, hissetme hatta eğlenme ihtiyaçlarına karşılık verip vermediği.
Önümüzdeki günlerde yayın yelpazenize eklenecek farklı seriler, başlıklar var mı? Yeni projeleriniz nelerdir?
Bu aralar özellikle sağlam bir tarih dizisi hazırlığı içerisindeyiz. Bunların çoğu daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış ama kaynak olarak çok önemli eserler. Bir kısmı da yeni alfabeyle ilk kez yayımlanacak. Yeni tarih serimizin ilk kitabı ise Sultan Abdülhamid’in Midhat Paşa ve Mahmud Paşa’yı öldürtmesine dair daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış, olasılıkla Jöntürk yayını olan bir eser. Osmanlı dönemine ait ilk tasavvuf eseri de takvimimizde yerini almış durumda. Yine tabii önümüzdeki günlerde yayınevimize yeni yazarlar katılacak.
Yine önümüzdeki günlerde okurla buluşacak olan ve sizler için öne çıkan, heyecan verici kitaplarınızdan, yazarlarınızdan bahsedebilir misiniz?
Nietzsche’nin hakkında "Onu övmekten çekiniyorum, çünkü kendimi övmüş gibi olmaktan korkuyorum," dediği Ralph Waldo Emerson’un Türkçe ismine henüz karar vermediğimiz "Self Reliance" adlı kitabını yayıma hazırlıyoruz. Bizi oldukça heyecanlandıran ve gurur duyacağımız bir eser. Psikoloji/Psikiyatri serimizden çıkan, raflarda yeni yeni görmeye başladığımız "Subliminal" ve "İlginç Psikiyatrik Sendromlar" adlı kitaplarımız da heyecanla yayımladığımız eserlerden...
"Nefis bir manifestosu var"
Üç Günlük Dünya Edebiyatı seriniz de dikkat çekici. Bu serinizde nasıl yol aldığınızı anlatabilir misiniz?
İsminden de anlaşılacağı gibi yıllarca ‘martı yüzlü annem’, ‘yabanıl yalnızlığım’ gibi laflar ederek edebiyatı kutsayan ve büyük oranda okurla bağı kalmamış yapıya karşı duran ve bunu yaparken bu karşı
Ömrüm, okumakla, yazmakla, kitap almakla, özetle kitabın etrafında dönüyordu. Bir bibliomanın yapabileceği son hamleyi de yaparak 1997’de evde yayınevi kurdum. Bayağı bildiğiniz evde... Evin üst katında kurdum yayınevini, sonra yavaş yavaş kitaplar, dergiler yayımlamaya başladık. İlk zamanlar bir kişi çalışıyorken sonra bu sayının 30'lara çıktığı dönemler oldu. Burada önemli olan bence hiçbir zaman arkasında başka bir grubun, sponsorun olmadığı rahat ve özgür çalışan bir yer oldu Okuyan Us. Banka kredisi bile almadık…
Yayınevi olarak nasıl bir yol aldınız, nasıl bir bakış açısı oluşturmayı hedeflediniz kurulduğunuz ilk dönemlerde?
İlk dönemlerde sadece kendi okumak istediğim kitapları yayımlamayı hayal etmiştim. Bu hem bir hayaldi hem de sonradan anladım ki doğru değildi. Ama en önemlisi hep yeni ve farklı bir şey yapma arzusunu korudum.
Okuyan Us’un nasıl bir yayın çizgisi vardır?
Sanırım daha sonra slogan olarak ağzımdan çıkan “Okuyan Uslanmaz” cümlesi yayın çizgimizi tarif ediyor. Bilgi hiçbir zaman sıkıcı bir şey değildir, dahası hiçbir bilgi kimsenin kuşatmasında da değildir. Okuyan Us’un bu yüzden ‘hareketli’ bir yayın çizgisi var.
2004’te popüler kitaplara da yer vermeye başladınız. Neden böyle bir tercihte bulundunuz?
Her şeyden önce yayınevinin yaşaması için. Ama bu demek değildir ki popüler kitaplar değersizdir. Hiçbir şey değersiz olduğu için popüler olmaz, popüler olduğu için de değerli olmaz.
Dizüstü Edebiyat seriniz sanıyorum 18 kitaba ulaştı ve çok da ses getirdi. İlk kez Okuyan Us, Türk bloggerları bu seri altında yayımladı. Bu seri nasıl bir anlayışla başladı? Bugün geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?
Hem bir yazar hem de bir yayıncı olduğum için yıllar içinde bana yayımlanması istenen sayısız dosya ulaştı. Ve yine yıllar içinde bunların arasında yayımlanmaya değer bulduğum metinlerin oranı maalesef hayal kırıklığıdır. Blog’larda olan biten şey ‘yazar olmaya çalışma çabası’ içinde olmayan, daha sahici metinlerdi. Dahası edebiyat yapma iddiasında olan kapalı devre, sıkıcı, oligarşik yapının dışındaydı. Dizüstü Edebiyat'ın bugün geldiği noktayı çok iyi buluyorum çünkü benim gördüğümü okur da gördü.
Yayın yelpazenize baktığınızda Okuyan Us olarak özellikle hangi alanda ya da alanlarda öne çıkıyorsunuz?
Çok geniş bir yelpazemiz var. Daralmaya gelemiyoruz. Edebiyattan tarihe, felsefeden psikolojiye her alanda farklı, yeni veya eski olup gözden kaçmış her şeyi yayımlıyoruz.
Okuyan Us’un bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mutluyum. Kitap seçimlerimizden, görsel dilimize, kitap tanıtımına getirdiğimiz yeniliklerden okurla ilişkimize kadar oldukça tatmin edici ve geleceğe dair umutlandırıcı, cesaretlendirici bir yerdeyiz.
Yayıneviniz çatısı altında yayımlayacağınız kitaplarda özellikle nelere dikkat edersiniz?
Kitap olmayı hak edip etmediğine. Kitapların içindeki görüşlere katılıp katılmamak ölçütlerimizden biri değil. Biz siyasi bir parti veya dernek değiliz. Önemli olan kitap olan şeyin okunmaya, bakılmaya, ellenmeye layık olup olmadığı. Okurun öğrenme, anlama, düşünme, hissetme hatta eğlenme ihtiyaçlarına karşılık verip vermediği.
Önümüzdeki günlerde yayın yelpazenize eklenecek farklı seriler, başlıklar var mı? Yeni projeleriniz nelerdir?
Bu aralar özellikle sağlam bir tarih dizisi hazırlığı içerisindeyiz. Bunların çoğu daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış ama kaynak olarak çok önemli eserler. Bir kısmı da yeni alfabeyle ilk kez yayımlanacak. Yeni tarih serimizin ilk kitabı ise Sultan Abdülhamid’in Midhat Paşa ve Mahmud Paşa’yı öldürtmesine dair daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış, olasılıkla Jöntürk yayını olan bir eser. Osmanlı dönemine ait ilk tasavvuf eseri de takvimimizde yerini almış durumda. Yine tabii önümüzdeki günlerde yayınevimize yeni yazarlar katılacak.
Yine önümüzdeki günlerde okurla buluşacak olan ve sizler için öne çıkan, heyecan verici kitaplarınızdan, yazarlarınızdan bahsedebilir misiniz?
Nietzsche’nin hakkında "Onu övmekten çekiniyorum, çünkü kendimi övmüş gibi olmaktan korkuyorum," dediği Ralph Waldo Emerson’un Türkçe ismine henüz karar vermediğimiz "Self Reliance" adlı kitabını yayıma hazırlıyoruz. Bizi oldukça heyecanlandıran ve gurur duyacağımız bir eser. Psikoloji/Psikiyatri serimizden çıkan, raflarda yeni yeni görmeye başladığımız "Subliminal" ve "İlginç Psikiyatrik Sendromlar" adlı kitaplarımız da heyecanla yayımladığımız eserlerden...
"Nefis bir manifestosu var"
Üç Günlük Dünya Edebiyatı seriniz de dikkat çekici. Bu serinizde nasıl yol aldığınızı anlatabilir misiniz?
İsminden de anlaşılacağı gibi yıllarca ‘martı yüzlü annem’, ‘yabanıl yalnızlığım’ gibi laflar ederek edebiyatı kutsayan ve büyük oranda okurla bağı kalmamış yapıya karşı duran ve bunu yaparken bu karşı