Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » "Lozan'a dogmatik bakıştan kurtulmalıyız"
Şubat 2014
"Lozan'a dogmatik bakıştan kurtulmalıyız"
Lozan Antlaşması'nın 'emsali görülmedik bir diplomatik zafer', 'bir hezimet' ya da 'bir infaz' olup olmadığına dair siyasi tartışmalar hâlâ devam ederken Taha Akyol, “Bilinmeyen Lozan” belgeselinin metnini genişleterek kitap olarak yayımladı.
GÜLSİN HARMAN
Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcının 100. yıldönümü sebebiyle dünyada o döneme ilişkin merak tekrar uyanıyor. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanıp da günümüzde geçerli olan tek barış anlaşması ise bugünün Türkiye'sini şekillendirmiş Lozan... Gazeteci-yazar Taha Akyol'la altı aylık araştırmanın sonunda imzasını taşıyan bir belgesel ve bir kitaba dönüşen Lozan'ı konuştuk.
Kitabınızın adı "Bilinmeyen Lozan". Sizce Lozan'a ait bilinmeyenler ne ya da kimler Lozan hakkında eksik bilgiye sahip, taraflı mı tartışılıyor?
Lozan, hakkında Türkiye'de hamasi ya da komplocu laflar edilen ama genelde bilinmeyen, araştırılmayan bir konu. Yazılı metinlerde "2 milyon 400 bin kilometrekare kaybettik," gibi ifadeler var. "Lozan'da hilafeti sattık," ya da "Dünyada benzeri görülmemiş bir diplomatik zafer," gibi yorumlar da Lozan'ın araştırılmadığını gösteriyor. Lozan'ı anlamak için İngiliz, Fransız politikasını bilmek lazım. Türkiye'nin hedeflerini ve tarafların tekrar savaşma ihtimaline tahammül gücünün ne olduğunu bilmek lazım. İki taraf da savaşı göze alamayacağı için barış oldu.
Doksan yıl geçmesine rağmen Lozan'a bakış hâlâ ideolojik. Tartışmalara objektif bir perspektif getirmek mi istediniz?
Mutlak metreyle ölçülen bir objektiflik yok tabii ama elimden geldiğince tarafsız olmaya çalıştım. Kitapta politik bir dil değil de olayların dili kullanıldı. Objektifliği konusunda iddialıyım.
Bugünün Türkiye'sini Lozan hangi açılardan şekillendiriyor?
Sonrasında Hatay'ın da katıldığı sınırlarımız.... Hukuk düzeni konusunda Tanzimat'tan başlayan modernleşme hareketleri Lozan'da temel bir zemine kavuştu. Türkiye'de hukukun etnik ve dini kimliklere dayanmayacağı; kesin olarak vatandaşlık temeline dayanayacağı tescillendi.
Kitabınızdaki şaşırtıcı bilgilerden biri de laikliğin ilk telaffuz edildiği yerin Lozan olması...
Çok ilginç değil mi? Yaygın olarak bilinmiyor. Bazı kaynaklarda da "Lozan'da İngilizler bize laikliği dayattılar," diye geçiyor. Halbuki Lozan'da laikliği savunan bizimkiler, din esasına dayalı vatandaşlığı isteyenler Lord Curzon, Venizelos. Çünkü azınlıkların kendi hukuk sistemlerine tabi olmalarını istiyorlar. İsmet Paşa'nın Lozan'da hukuk birliği konusunda yaptığı konuşmalarla 1856'da Paris Konferansı'nda Mehmed Emin Ali Paşa'nın yaptığı konuşma neredeyse aynıdır. Neden? Kapitülasyonlar, din farklarına dayalı hukuki düzen yüzünden... Ali Paşa diyor ki, "Devletin içinde 15-20 farklı devlet oluştu". İsmet Paşa'nın da dediği şu: "İmtiyazlar yüzünden devlet yönetilemez hale geldi". Ali Paşa çözüm olarak Osmanlı vatandaşlığını öneriyor, Lozan'da bunun yerini Türkiye vatandaşlığı alıyor.
Kitabınızda İsmet İnönü'nün insancıl bir portresini de görüyoruz. Kendi deyişiyle 'amatör bir diplomat' olarak çok sıkıntı çekiyor. Kamuoyunda İnönü daha çok Milli Şef dönemiyle anılıyor. Sizin değerlendirmeniz nedir?
Türk kamuoyunda İnönü'nün iki baskın imajı vardır. Bu iki imaj onun diğer olumlu yönlerini ezmiştir. Birisi benim de dahil olduğum sağ muhafazakar kesimde "Milli Şef"; hatta Atatürk'ün döneminde yapılanlar bile Milli Şef dönemine atfedilir. İkinci imaj da Kurtuluş Savaşı kahramanı ve devrimlerde Atatürk'ün en yakın arkadaşı "Yüce İnönü"... Bu imajların ikisi de doğru olamaz, ikisi de gerçeğin tamamını izah edemez. Atatürk, İnönü, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Halide Edib gibi Osmanlı dönemini, Birinci Dünya Savaşı'nı, Milli Mücadele'yi, iki dünya savaşı arasındaki kriz dönemini, demokrasiye geçiş dönemini yaşamış insanları tek tavırlarıyla; ister övmek ister yermek için olsun değerlendirmek körlüktür. Her dönemde nasıl tavır sergilemiştir, ona bakılmalı. Örneğin Rıza Nur'un da Lozan'da hizmetleri çok büyüktür, İsmet Paşa meclis kürsüsünde özellikle teşekkür etmiştir. Mustafa Kemal'in tarihin belli bir dönemindeki davranışını takdir edip başka bir hareketini eleştirmek son derece doğal bir şey. Artık ister laik, pozitivist olsun; ister İslamcı, muhafazakar, zihinlerimizi analitik bakıştan ve dogmatizmden kurtarmalıyız.
Lozan'ı değerlendirirken romantize edilmiş bir 'kahramanlık' olabiliyor. Müzakerelerde Türk heyetinin son derece hesaplı ve gerçekçi bir stratejiyle hareket ettiğini görüyoruz. Gerektiğinde ödünü, geri çekilmeyi içeren bir taktik.
Türkiye'de bir kesim insana Lozan'ın bir başarı olduğunu kabul ettirmek siyasi fanatizm nedeniyle mümkün değildir. Öbür bir kesim insana da siyasi sebepler nedeniyle Lozan'da taviz verilerek barışın sağlandığını kabul ettirmek imkansızdır.
"En demokratik meclis Lozan'ı tartıştı"
Lozan Konferansı'nda İngiltere'yi temsil eden Lord Curzon "Meclisteki Kürt vekiller seçilmiş değillerdir, atanmışlardır," deyince Kürt vekiller büyük tepki gösteriyor. Meclis Lozan'daki gelişmeleri çok aktif biçimde tartışıyor; İnönü'nün Ankara'yla, Rauf Orbay'la telgraflarında karşıt fikirler dile getiriliyor. Lozan demokratik bir biçimde mi ele alınıyor?
Bizim siyasi tarihimizde Rauf Orbay ve Kazım Karabekir'in hizmetlerinin hakkı tek parti döneminde yenmiştir. Lozan'da Rauf Bey'in katkısı çok büyüktür, bunu belirtmek isterim. Atatürk Lozan'daki kriz dönemlerinde son kararı veren kişidir. Son kararı verirken de mutlaka İsmet ve Rauf Paşa'ların yanı sıra Fevzi Paşa ve Kazım Karabekir Paşa'nın da görüşlerini alıyor. Henüz tek adam değil. Tarihçi Mete Tunçay, Birinci Büyük Millet Meclisi (1920-1923) için "En şanlı meclis" der. Yerden göğe kadar doğrudur. Türkiye'yi kurtaran, tarihimizde gördüğümüz en demokratik meclistir. Lozan'a muhalefet eden milletvekillerini de saygıyla anıyorum. Meclisteki muhalefet Atatürk, İnönü ve Orbay'ı daha dirençli ve titiz davranmaya itmiştir.
Etiketler: Gülsin Harman Taha Akyol Milliyet Kitap Bilinmeyen Lozan doğan kitap Lozan Konferansı İsmet İnönü Rauf Orbay Kazım Karabekir Mustafa Kemal Atatürk Lord Curzon Lozan Anlaşması Hüseyin Özdemir