Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Canan Tan’dan hasretin romanı
Mart 2013
Canan Tan’dan hasretin romanı
Canan Tan yeni kitabı “Hasret”te mübadele döneminde yaşanmış bir aşk hikayesinden yola çıkarak hasret duygusunun çeşitli hallerini anlatıyor“Hasret”
Canan Tan
Doğan Kitap
Fiyatı: 22 TL
ROMAN
Uğruna her şeyi göze aldığınız ve pek çok şeyi feda ettiğiniz sevdiğinizden, belki bir daha hiç görüşmemek üzere, ayrıldığınızı düşünün. Buna bir de diğer sevdiklerinizden, duvarları artık kolunuz bacağınız gibi olan evden, her gün gördüğünüz ağaçtan, ezbere bildiğiniz yoldan, sizin olduğunu ve ona ait olduğunuzu hissettiğiniz coğrafyadan gitmek zorunda kalmanın acısını ekleyin. Birbirine delicesine tutkun bir çiftin, erkenden yetim kalan kızısınız üstelik... Canan Tan’ın son kitabı “Hasret” mübadele döneminde yaşanmış, gerçek bir hikayeden yola çıkarak özlem duygusunun çeşitli ve katmanlı hallerini anlatıyor. Romanın başkahramanı, Kırşehir’in Keskin ilçesinde yaşayan ve kendi kaderindeki hasreti sevdiği kadından ve oğlundan uzak kalarak yaşayan Tacettin’se de, bu duygunun belki de en koyu halini yaşamak tavernacı Omorfia’nın güzeller güzeli kızı, Tacettin’in kıymetlisi, babasını küçük yaşta kaybeden, mübadele sürgünü Patricia’nın payına düşüyor.
Sevdiklerinden ve memleketlerinden uzak olmanın acısını türlü biçimlerde yaşayan başka insanların kırık hikayelerine de yer veren kitap; Anadolu halklarının alınyazısında olan, yüzyıllar boyu kardeşçe yaşamak ile aniden birbirine düşman kesilmek arasındaki o ince çizgiye de yakından bakıyor. Daima çok satanlar listelerinde üst sıralarda gördüğümüz Canan Tan, 10. kitabı “Hasret” ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
Aile hikayesini paylaşan Olcay Köksal’a teşekkürünüzle açılıyor kitap. Olcay Hanım’ın aile hikayesi nasıl ulaştı size?
Hikayeyle buluşma tarihim 2005. O zamanın İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal’ın eşi Olcay Hanım kitaplarımın çoğunu okumuştu. Bir aile, hatta sülale hikayesinden söz etti bana, romanlaştırmak isteyip istemediğimi sordu. İlginçti, bir anda sarmıştı beni. Ancak tarihi yönü ağır basıyordu ve zorlu bir araştırma, inceleme gerektiriyordu. Biraz gözüm korkmuştu galiba. Araya başka kitaplar girdi. Ama “Hasret” aklımın ve yüreğimin bir köşesindeydi hep.
Hikayeyi roman haline getirmeniz konusunda da sizi yüreklendiren Olcay Köksal olmuş...
Olcay Köksal’la her buluşmamızda tazeleniyordu hikaye. İçimdeki bir ses, “Yazmalısın!” diyordu. 3 yıl önce kararımı verdim ve araştırma sürecini başlattım.
Nasıl bir çalışma yöntemi izlediniz?
Keskin’e gittim önce. Romanıma mekan olan yerleri görmeden masa başına oturamazdım. Üzerinden yarım asırdan fazla bir zaman geçmişti ama o döneme ait ipuçlarını yakalamak zor olmadı. Eski evlerin iç ve dış düzenlemeleri, bahçelerin tanzimi, o zamanın aydınlanma yöntemleri (kandil, mum, sokak feneri), erkek ve kadınların giyim tarzları, yemek kültürü, gelenek ve görenekler... Selanik’e gittim ardından. Anadolu’dan giden Ortodoks Rum mübadillerle yüz yüze görüştüm. Duygusal anlar yaşadık. Kalamaria’daki Mübadele Tarih Arşivi Dairesi’ni ziyaret ettim. Oraya araştırma için giren ilk Türk olduğumu söylediler. Yılmaz Karakoyunlu ve Prof. Dr. Kemal Arı’dan, Lozan Mübadele Vakfı’ndan hazine değerinde bilgiler aldım. Onlarca kitap, doküman, makale okudum. Hazır olduğuma kanaat getirince de yazmaya koyuldum.
Yaşanmış bir hikayeyi roman haline getirirken nelere dikkat etmek gerekiyor? Çok ilginç bulduğunuz halde romana koymaktan çekindiğiniz bölümleri var mı bu hikayenin?
Gerçek yaşamdan alınmış bir hikayeyi yazmak, yazarın omzuna büyük sorumluluklar yüklüyor. Hele işin bir de tarihi yönü varsa! Anlatılanların özüne sadık kalmak, yanı sıra tarihi gerçeklikleri göz ardı etmemek zorundasınız. Bu konuda elimden gelen özeni göstermeye çalıştım. Bana anlatılan aile hikayesinde saklı tutulmaya çalışılan hiçbir şey yoktu zaten. Romanımın kahramanı Tacettin Bey’in hayatta kalan yakınlarından büyük bir anlayış ve yakınlık gördüğümü söylemeliyim.
Siz kendi aile hikayenizin roman haline getirilmesine nasıl bakardınız?
Okunmaya değer bir hikayem olsa itiraz etmezdim. Ama düz, kimselerin ilgisini çekmeyecek, inişsiz yokuşsuz bir yaşamım var benim. Sözün özü, ne birileri aile hikayemi romanlaştırmak ister ne de ben otobiyografimi yazarım.
Romanda anlatılan hikaye önemli bir tarihi döneme sırtını yaslıyor. Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi okullarda okutulan tarih kitaplarında anlatıldığı kadarıyla biliniyor genelde. “Hasret"te anlatılan hikayelerin benzerlerinin romanlara, filmlere daha çok konu olması gerektiğine inanıyor musunuz?
Zaten az çok biliyordum ama yaptığım araştırma ve incelemelerin sonunda bizlere tarih kitaplarında anlatılan bilgilerin son derece yetersiz olduğundan, üstelik bazı gerçek dışı unsurları içerdiğinden emin oldum. Madem tarihimizi eksik ya da yanlış anlatmışlar bize, eksikleri tamamlamaya, yanlışları düzeltmeye mecburuz. Bu da kitaplar ya da görsel yolla sağlanabilir ancak. Tabii ki daha çok kitap
Canan Tan
Doğan Kitap
Fiyatı: 22 TL
ROMAN
Uğruna her şeyi göze aldığınız ve pek çok şeyi feda ettiğiniz sevdiğinizden, belki bir daha hiç görüşmemek üzere, ayrıldığınızı düşünün. Buna bir de diğer sevdiklerinizden, duvarları artık kolunuz bacağınız gibi olan evden, her gün gördüğünüz ağaçtan, ezbere bildiğiniz yoldan, sizin olduğunu ve ona ait olduğunuzu hissettiğiniz coğrafyadan gitmek zorunda kalmanın acısını ekleyin. Birbirine delicesine tutkun bir çiftin, erkenden yetim kalan kızısınız üstelik... Canan Tan’ın son kitabı “Hasret” mübadele döneminde yaşanmış, gerçek bir hikayeden yola çıkarak özlem duygusunun çeşitli ve katmanlı hallerini anlatıyor. Romanın başkahramanı, Kırşehir’in Keskin ilçesinde yaşayan ve kendi kaderindeki hasreti sevdiği kadından ve oğlundan uzak kalarak yaşayan Tacettin’se de, bu duygunun belki de en koyu halini yaşamak tavernacı Omorfia’nın güzeller güzeli kızı, Tacettin’in kıymetlisi, babasını küçük yaşta kaybeden, mübadele sürgünü Patricia’nın payına düşüyor.
Sevdiklerinden ve memleketlerinden uzak olmanın acısını türlü biçimlerde yaşayan başka insanların kırık hikayelerine de yer veren kitap; Anadolu halklarının alınyazısında olan, yüzyıllar boyu kardeşçe yaşamak ile aniden birbirine düşman kesilmek arasındaki o ince çizgiye de yakından bakıyor. Daima çok satanlar listelerinde üst sıralarda gördüğümüz Canan Tan, 10. kitabı “Hasret” ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
Hikayeyle buluşma tarihim 2005. O zamanın İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal’ın eşi Olcay Hanım kitaplarımın çoğunu okumuştu. Bir aile, hatta sülale hikayesinden söz etti bana, romanlaştırmak isteyip istemediğimi sordu. İlginçti, bir anda sarmıştı beni. Ancak tarihi yönü ağır basıyordu ve zorlu bir araştırma, inceleme gerektiriyordu. Biraz gözüm korkmuştu galiba. Araya başka kitaplar girdi. Ama “Hasret” aklımın ve yüreğimin bir köşesindeydi hep.
Hikayeyi roman haline getirmeniz konusunda da sizi yüreklendiren Olcay Köksal olmuş...
Olcay Köksal’la her buluşmamızda tazeleniyordu hikaye. İçimdeki bir ses, “Yazmalısın!” diyordu. 3 yıl önce kararımı verdim ve araştırma sürecini başlattım.
Nasıl bir çalışma yöntemi izlediniz?
Keskin’e gittim önce. Romanıma mekan olan yerleri görmeden masa başına oturamazdım. Üzerinden yarım asırdan fazla bir zaman geçmişti ama o döneme ait ipuçlarını yakalamak zor olmadı. Eski evlerin iç ve dış düzenlemeleri, bahçelerin tanzimi, o zamanın aydınlanma yöntemleri (kandil, mum, sokak feneri), erkek ve kadınların giyim tarzları, yemek kültürü, gelenek ve görenekler... Selanik’e gittim ardından. Anadolu’dan giden Ortodoks Rum mübadillerle yüz yüze görüştüm. Duygusal anlar yaşadık. Kalamaria’daki Mübadele Tarih Arşivi Dairesi’ni ziyaret ettim. Oraya araştırma için giren ilk Türk olduğumu söylediler. Yılmaz Karakoyunlu ve Prof. Dr. Kemal Arı’dan, Lozan Mübadele Vakfı’ndan hazine değerinde bilgiler aldım. Onlarca kitap, doküman, makale okudum. Hazır olduğuma kanaat getirince de yazmaya koyuldum.
Yaşanmış bir hikayeyi roman haline getirirken nelere dikkat etmek gerekiyor? Çok ilginç bulduğunuz halde romana koymaktan çekindiğiniz bölümleri var mı bu hikayenin?
Gerçek yaşamdan alınmış bir hikayeyi yazmak, yazarın omzuna büyük sorumluluklar yüklüyor. Hele işin bir de tarihi yönü varsa! Anlatılanların özüne sadık kalmak, yanı sıra tarihi gerçeklikleri göz ardı etmemek zorundasınız. Bu konuda elimden gelen özeni göstermeye çalıştım. Bana anlatılan aile hikayesinde saklı tutulmaya çalışılan hiçbir şey yoktu zaten. Romanımın kahramanı Tacettin Bey’in hayatta kalan yakınlarından büyük bir anlayış ve yakınlık gördüğümü söylemeliyim.
Siz kendi aile hikayenizin roman haline getirilmesine nasıl bakardınız?
Okunmaya değer bir hikayem olsa itiraz etmezdim. Ama düz, kimselerin ilgisini çekmeyecek, inişsiz yokuşsuz bir yaşamım var benim. Sözün özü, ne birileri aile hikayemi romanlaştırmak ister ne de ben otobiyografimi yazarım.
Romanda anlatılan hikaye önemli bir tarihi döneme sırtını yaslıyor. Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi okullarda okutulan tarih kitaplarında anlatıldığı kadarıyla biliniyor genelde. “Hasret"te anlatılan hikayelerin benzerlerinin romanlara, filmlere daha çok konu olması gerektiğine inanıyor musunuz?
Zaten az çok biliyordum ama yaptığım araştırma ve incelemelerin sonunda bizlere tarih kitaplarında anlatılan bilgilerin son derece yetersiz olduğundan, üstelik bazı gerçek dışı unsurları içerdiğinden emin oldum. Madem tarihimizi eksik ya da yanlış anlatmışlar bize, eksikleri tamamlamaya, yanlışları düzeltmeye mecburuz. Bu da kitaplar ya da görsel yolla sağlanabilir ancak. Tabii ki daha çok kitap