Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Shakespeare soslu romantik bir masal
Temmuz 2018

Shakespeare soslu romantik bir masal

Aşk romanlarının sevilen yazarı Carrie Elks’in “Shakespeare Kardeşler” serisinin ilk kitabı “Yaz Gecesi Rüyası” Türkçede.
E. NİDA DİNÇTÜRK
 
Britanyalı yazar Carrie Elks, çok okunan aşk romanlarıyla tanınıyor. “Love in London” ve “Fix You” kitaplarının ardından yayımladığı “The Shakespeare Sisters” (Shakespeare Kardeşler) serisi, basıldığı ülkelerde Elks’in en az diğer kitapları kadar çok sevildi. “Shakespeare Kardeşler” serisi, annelerini kaybetmiş dört kız kardeşin dünyanın dört ayrı şehrinde, dört mevsimde,
sırayla başrolü üstlendiği dört ayrı aşk öyküsünü anlatıyor. Serinin ilk kitabı “Yaz Gecesi Rüyası”, İtalya’nın Varenna kentinde, Como Gölü’nün kıyılarında geçiyor.
 
Büyük düşman eve dönüyor
 
Özellikle pembe dizi furyasıyla büyümüş okurlarda nostaljik duygular uyandırabilecek bu romanın ‘esas kız’ı Cesca, Londra’da ilk oyunuyla küçük yaşta büyük bir başarı yakalamış genç bir oyun yazarı. Gelgelelim, başrol oyuncusunun henüz basın gösteriminde oyunu terk etmesiyle kariyeri de hayatı da alt üst oluyor. Çok küçük yaşta kaybettiği annesinin de hatırasıyla tiyatroya gönül
veren Cesca, daha ilk oyununda yaşadığı bu hayal kırıklığının acısını unutamıyor.
 
Yaşamla bağlarını neredeyse tamamen koparmış olan babası ve her biri dünyanın başka bir kentinde yaşayan çok sevdiği
kız kardeşleri Cesca’yı hayata bağlasa da maalesef işleri yoluna koymaya yetmiyor.
 
Cesca, Londra’da gündelik işlerde çalışarak oldukça kötü koşullarda yaşıyor ve içinde bulunduğu durumdan nasıl kurtulacağını bilemiyor. Bu sırada vaftiz babasının girişimleriyle kendini Como Gölü’nün kıyısında Carltonların villasında buluyor. Yaz boyunca tek başına kalacağını düşündüğü bu evde tekrar yazmaya odaklanabileceğini ümit eden genç kız, çok geçmeden davetsiz bir misafirle şaşkına dönüyor: Evin oğlu, Hollywood’un aranan yüzü, genç kızların rüyası, yakışıklı oyuncu Sam Carlton inzivaya
çekilme ümidiyle villaya dönüyor. Fakat Sam, aynı zamanda Cesca’nın en büyük düşmanı. Çünkü o, tam da ilk oyununun basın gösteriminde oyunu terk ederek Cesca’nın hayatını mahveden başrol oyuncusu!
 
Çalkantılı aile
 
Oysa ki Sam Carlton da muhteşem görünen hayatının arkasında büyük sorunlarla mücadele eden genç bir adam. Çalkantılı aile yaşantısından kimsenin haberi yokken var olmaya çalıştığı Hollywood dünyası onu sıklıkla magazincilerin önüne atıyor ve ucuz haberlerle etlerini lime lime ediyor. Oysa Sam sadece biraz huzur istiyor. Bu yüzden kendini magazin manşetlerinde görmeye tahammül edemediği bir noktada kısa süreli bir inzivaya çekilmeye karar vererek herkesten habersiz Como Gölü kıyısındaki aile evine dönüyor. O da evde yalnız olacağını sanıyor fakat daha geldiği gece onu içeri almayı reddeden Cesca’nın varlığı onun için de büyük bir sürpriz oluyor. Şimdi villada iki kişiler ve önlerinde beraber geçirilecek haftalar var. Bu sürede Cesca, Sam’e duyduğu öfkeyi kontrol etmeye çalışır, Sam de Cesca’nın gazabından kendini korumaya uğraşırken aralarında esen fırtınalar yavaşça dinmeye başlıyor. Zaten bu gerilimin sürmesine izin vermeyen bazı gerçekler var: Sonuç olarak aynı dört duvarın içinde yaşıyor olmaları ve pratikte Cesca’nın Sam’in ailesine çalışıyor olması gibi... Sam, köşesinde hayal ettiği gibi dinlenirken
Cesca da oyununda ilerlemeye başlıyor ve günler geçtikçe ikili, arkadaş olmayı başarıyor. Öyle ki en başlarda esen o sert rüzgârlar bırakın dinmeyi, yerini gittikçe ılık meltemlere bırakıyor. Geçen günlerle birlikte birbirlerini izleme ve tanıma fırsatı buldukça Sam ve Cesca, kendilerine kulak verdiklerinde ise tuhaf kalp çarpıntıları duymaya başlıyor.
 
Başlarda umursamamaya çalıştıkları bu çarpıntı, gittikçe büyük ve şiddetli duygulara, tutkuya ve şaşkınlığa dönüşüyor. Düğünsüz bir mutlu son Carrie Elks, serinin bu ilk romanında oldukça romantik, sevimli klişelerle karşılaşmanın mümkün olduğu bir aşk öyküsü anlatıyor. Pembe dizilerden aşina olduğumuz türden ‘vur-kaç’ların olduğu, üçüncü karakterlerin dahil olarak ufak
sarsıntılar yarattığı bu öykü, Shakespeare alıntılarıyla besleniyor. Elks, yüzyıllardır süregelen bir aşk anlatısı olarak
kadınla erkeğin kavuşmasındaki çetrefilli yolları geleneksel imkansızlık öğeleriyle bezerken modern unsurlarla günümüze
yaklaştırıyor. “Yaz Gecesi Rüyası” tüm bu öğelerin arasında kadının varlığını, erkek karakter üzerinden tanımlamıyor ve prenses masalı gibi görünen bu öykünün sonunu bir düğünle taçlandırmıyor.
 
Yine mutlu sondan vazgeçmiyor fakat öyküsünün ayaklarını finalle beraber biraz daha yere bastırmaktan keyif aldığı da gözden kaçmıyor. Zaten Elks, mutlu sonlarla biten kitaplar yazmaktan zevk aldığı için yazarlık yaptığını kabul ediyor. “Yaz Gecesi Rüyası” yaza çok yakışacak, şemsiye gölgesinde ve kıyıya vuran dalga sesleri eşliğinde okunabilecek, sürükleyici bir aşk romanı. Eğlenceli, gerilimli ve seksi. Tıpkı bir yaz günü gibi