Milliyet Sanat
Şubat 2019

Kısa Öykü 101

“Moby Dick” başta olmak üzere birçok önemli romana imza atan Herman Melville’in çeşitli dergilerde yayımlanan öyküleri, öykücülüğe giriş dersi niteliğinde.

Özgür Menemencioğlu

 

Yaşları yetenler bilecektir 1980’lerin başında Milliyet Çocuk dergisinin ortasında dünya klasiklerinin tek fasiküllük çizgi romanları olurdu bir zamanlar. 10 yaşında ‘macerayı seven çocuk’ olarak “Moby Dick”in çizgi romanını zevkle okumuştum. Melville çok uzun bir süre benim için “Moby Dick”in yazarı olarak kaldı. Yıllar sonra “Moby Dick”in Sabahattin Eyuboğlu-Mina Urgan çevirisiyle kitap versiyonunu okuduğumda, bu kitabı basit bir balina avı hikayesi, yazarını ise deniz macerası yazarı olarak algılamanın ne kadar eksik ve hatta gülünç bir değerlendirme olduğunu gördüm. Karşımda, Hannah Arendt’in dediği gibi ‘’İnsanın kalbinin karanlığını çözme konusunda ismi Dostoyevski ile anılabilecek bir yazar’’ duruyordu.
 
 
 
40’ında yazıya veda 
 
İlk kitapları büyük başarı kazanan ancak sonraki eserleri ticari getiri elde etmeyen ve 40 yaşında yazmayı bırakan ta ki ölümüne yakın “Billy Budd”ı yazan Melville, tüm dehalar gibi hızlı koşmuş, duramamış ve çağının ötesine geçmiştir. Elimizde tuttuğumuz bu kitapta, yazarın bir romancı olarak ününü kaybettiği dönemde; ailesine bakabilmek için 1853-1856 yılları arasında sayfası beş dolara Putnam’s Monthly ve Harper’s Monthly dergilerinde yayımlanan hikayelerinden 10 tanesi bulunuyor. Melville’in romancılığı incelendiğinde, tanrı inancının ötesinde bir insan ruhu, materyalizm, kesin iyi ve kötü kavramları, çoğunluğun dayattığı birtakım politik ve ahlaki sınırlamalarla derdi olduğu anlaşılır. Bu kavga romanlarında son derece net ve dolaysızdır. Ancak hikayelerinin yayımlandığı dergilerin ciddi ahlaki ve politik kuralları olduğundan ve toplumun çoğunluğuna hitap etmesi istendiğinden dolayı, Melville hikayelerinde genelde yüzeyde basit ve tehlikesiz konular gibi görünen, ancak bu yüzeyin altında fokurdayan çeşili duygu ve içgörüleri barındıran eserler yaratmıştır. Bu kitapta olmayan o döneme ait Kafkaesk ‘’Katip Bartleby’’ bunlara iyi bir örnektir.
 
 
 
Entelektüel derinlik
 
Herman Melville’in yazı üslubunun yıllarla değiştiğini ve dönüştüğünü görsek de tüm eserlerinde ortak olan birkaç şeyden bahsetmek doğru olur. 1839 yılında yazdığı ve kitabımızda da bulunan tatlı ama en çabuk unutulacak hikaye ‘’Yazı Masasından Anekdotlar’’ daki ergen üslupta da yine kitabımızda bulunan adeta yetkin bir Corto Maltese hikayesi olan ’’Benito Cereno’’da da ortak şekilde; çok detaylı bir gözlem ve kitabın geçtiği yeri tanımlama becerisi ve isteği, yokuş aşağı koşar gibi hızlı ve tutkulu bir uslup ve çok zekice kullanılan bir humor bulunmakta. Hatta kitabımızdaki “Bacam” ve “Ben ve Koca Zack Hakkında Samimi Anekdotlar” düpedüz eğlenceli ve komik hikayeler.
 
Tüm hikayelerde bir karakter, ambiyans, tarih ve yer çeştililiği ve entelektüel referans derinliği göze çarpıyor.
 
“Bekar Erkekler Cenneti ve Bekar Kızlar Cehennemi”nin ilk bölümü “Bekar Erkekler Cenneti” eşsiz güzellikte bir Londra Temple semti gözlemi ve esprilerle dolu güzellemesi yaparken, ikinci bölümü “Bekar Kızlar Cehennemi”,  New England’da geçen ve sanayi devrimini eleştiren karamsar bir Dickens öyküsü gibi. “Paratonerci”, içinde Steinbeck esintileri taşıyan bir reklam ve pazarlama dünyası eleştirisi. Kitabın ilk hikayesi “Fakir Adam Tatlısı” ve “Zenginin Artıkları” düpedüz sosyalizme kayan ve öfke uyandıran bir sistem eleştirisi yapıyor.
 
 
 
Korku öykücülüğü mücadelesi
 
Herman Melville bu kitaptaki iki hikayede o dönem çok popüler olan doğaüstü güçlerden kaynaklanan korku öykücülüğü ile tek başına mücadele etmiş; “Elma Ağacı’ndan Masa” ve “Çan Kulesi” öykülerinde tüyler ürpertici ton ve tempo ile okuru tedirgin etse de sonunda hikayenin nasıl okunacağına dair birer teknik manuel tutuşturarak iki öyküyle paranormal fenomeni yere çalıyor.
 
“Veranda”!kitabın güçlü öykülerinden biri; beklenti ve gerçek karşılaştığında bizim nasıl ‘hayal edilen’e sığındığımızı gösteren ve belki bizim kötü bulduğumuz hayatımızın başka birisinin hayali olabileceğine dair, bol doğa betimlemeli, göründüğünden çok daha derin alegorik bir hikaye.
 
Alegori demişken, kitapta benim en sevdiğim hikaye ‘’Bacam ve Ben” oldu. Gerçekten eğlenceli komik, taşrada geçen bir Bartleby hikayesi gibi bir hikaye. Karısı, kızları ve komşularını rahatsız eden garip, biçimsiz, büyük ve çirkin, bacasını yıktırmama mücadelesi veren bir adamın hikayesi bu. Kadınların; hayatlarındaki erkeklerin duygusal bağ kurdukları şeylerden kurtulmaları için (baca şekli itibarı ile genel olarak erkeklik olarak düşünülebilir) güç uygulaması gibi tatlı bir konu olarak değerlendirilse de ben, bizi biz yapan özelliklerimizden çevreden nasıl bir baskı gelirse gelsin vazgeçmememiz ve bunun için mücadele etmemiz gerektiği olarak algılamayı seçtim bu alegoriyi.
 
Herman Melville deyince akla gelen; “Moby Dick”, “Katip Bartleby” ve “Billy Budd” üçlüsünden öteye gitmek isteyen; iyi bir hikayeciyi; oluşturduğu edebiyat dilini, ironisini, humorunu kendisinden sonraki nesle devretmiş gerçek bir edebiyat devini tanımak isteyenler için çok güzel bir derleme. Eksiksiz bir öykü antolojisi gibi her telden çalan öykülerin bulunduğu bu kitap bibliofil için “Hepsinden azar azar yap, ortaya yap” tipi bir serüven. Bir sır vereyim: Bu sefer balina kazanmıyor.
 

Fiyat: 25 TL

Sayfa: 320

Çevirmen: Burcu Erdoğan